Aşırı korumacılık, sosyal medya kullanımı ve taciz vakalarının çocuklarda panik atak vakalarında artışa yol açtığına değinen Psikoterapist Reyhan Erdoğan, “Yaklaşık 5 bin vaka üzerinde yaptığımız incelemede kız çocukları erkek çocuklarına göre iki kat daha fazla panik atak oluyor.

Yaşanan taciz vakalarının bu oranda ciddi payı var. Sorunlarını aile ortamında konuşamayan ve sıkıntılarını sürekli içine atan çocuklar ileriki yaşlarda depresyon ve panik atak nedeniyle evden çıkamaz hale geliyor. Çocuklarda tedavi edilmeyen panik atak intihar ve madde bağımlılığı gibi olumsuz durumlara yol açabilir” diye konuştu.

Son yılların moda hastalığı panik atak, artık gençleri ve hatta çocukları bile etkilemeye başladı. Alfa Pisikoloji Yayıncılık sahibi ve Psikoterapist Reyhan Erdoğan, panik atak tedavisinde psikolojik desteğin tıbbi destek kadar gerekli olduğunu belirterek, erken teşhis edilebildiğinde panik atağın görülme riskinin de azaldığına dikkat çekti.

Aşırı korku, çok kötü bir şey olacak duygusu, kalbin hızlı bir şekilde çarpması, sersemlik, baş dönmesi, titreme veya sarsılmalar, gerçek dışılık hissi, ölüm korkusu, kontrolü veya aklını kaybetme korkusu; panik atağın belirtileri olduğunu ifade eden Erdoğan, “Panik atak ezilenlerin, dövülenlerin, sıkıntı yaşayanların hastalığıdır. Bunun için kadınlarda görülme sıklığı erkeklere oranla iki kat fazladır. Daha çok kadın danışanlar panik atak tedavisi için başvuruyorlar. Ailede daha çok kız çocukları baskı altında kaldığı için onlarda panik atağın fazla görülmesi istatistikleri etkiliyor. Yaptığımız araştırmada her 10 çocuktan 1’inin panik atağa meyili olduğu ve çocuklarda panik atak görülme sıklığının 10-12 yaşa kadar düştüğünü gördük” diye konuştu.

PANİK ATAK

Panik atak hastalarının genellikle rahatsızlıklarının farkında olmadığını ifade eden Erdoğan, “Özellikle kız çocukları yaşadıkları taciz olayını korktuğu için ailesine anlatamıyor. Ya da anlatsa bile aile içinde konu kapatıldığı için çocuk yaşadığı travmaları sürekli içine atıyor. Çocuklar taciz vakalarında genelde en yakınları tarafından istismar edildiği için çocuklar sevdiklerine zarar gelmemesi için derdini kimseye anlatamıyor. Aynı şekilde hiç sorumluluk verilmeyen aşırı korumacı yetişen çocuklarda da panik atak sık rastlanıyor. Aşırı korumacı aileler çocuğa hiçbir sorumluluk vermezler. Çocuk el bebek gül bebek yetiştirilir. Yaşama karşı direnci çok zayıf olur. Ama belli bir yaşta bu sorumluluğu mecburen almak zorunda kalır. Örneğin evlendirilir, askere gider, çalışmaya başlar. Bu sorumluluğu kaldıramaz ve yine içine döner. Bir süre sonra da panik atak ve depresyon ortaya çıkar” diye konuştu.

Panik atağın tedavi edildiğinde korkulacak bir rahatsızlık olmadığına dikkat çeken Erdoğan, “Panik atağı şiddetli yaşayan insanlar kendilerini eve kapatıyorlar. Kariyerleri, sosyal hayatları büyük bir darbe alıyor. Evden dışarı çıktığında hemen ataklar başlıyor. Kişi kendini evinde güvende hissettiği için evde pek atak yaşamıyor. Ama dışarı adımını atar atmaz ataklar başlıyor. Tedavi edilen vakalar bir süre sonra normal hayata dönüp sosyalleşebiliyor. İnternetten araştırma yapıp panik atak olduğunu fark edip terapiye gelen insanlar var. Panik atağın bilinmesi ve tanınması insanların yardım alma oranını artırdı. Genel itibari ile panik atak, depresyon vakalarının sayısında ciddi bir artış var” diye konuştu.

PANİK ATAK PSİKOLOJİK SORUNLARI BERABERİNDE GETİRİYOR

Yaptıkları araştırmada panik atağın en sık 24-25 yaşlarında görüldüğünü anlatan Erdoğan, “Çocuklarda ise 12-13 yaşlarından itibaren ortaya çıkıyor. 50 yaşından sonra panik atak çok nadir yaşanıyor. 20 yaşında panik atak olan birisi bu durumu 30-40 sene yaşayabiliyor. Panik atak yaşayan insanların genel nüfus içindeki oranı yüzde 1-3 arasındadır. Her 100 kişiden 7’sinin ömrü boyunca bir defa panik atak geçiriyor. Her 10 çocuktan 1’i panik atak oluyor veya panik atak belirtilerini yoğun yaşıyor. Panik atak yaşayan kişilerin yaklaşık yüzde 60'ında majör depresif bozukluk, yüzde 15-30'unda sosyal fobi, yüzde 8-10’unda obsesif-kompulsif bozukluk, yüzde 10-20'inde özgül fobi, yüzde 25 civarında yaygın anksiyete bozukluğu görülüyor” ifadelerini kullandı.