Türkiye’de sahibi Adnan Tanrıverdi’nin Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı görevinde bulunmasıyla gündeme gelen savunma şirketi SADAT, şimdi de organize suç örgütü hükümlüsü Sedat Peker’in iddialarıyla kamuoyu gündeminde.

Adı çeşitli vesilelerle duyulan SADAT’ın amaçlarından biri de; dünyada nüfusunun çoğunluğu Müslümanlar'dan oluşan ülkelerde “İslam Birliği Savunması” oluşturmak.

Organize suç örgütü hükümlüsü Sedat Peker’in, Türkiye’de hakkında silahlı suç örgütü yöneticiliği nedeniyle adli işlemler yürütülmesi ve yakalanma kararı bulunması üzerine YouTube videolarında ortaya attığı iddialar zincirinde, SADAT da önemli bir halkayı oluşturdu.

Peker, Türkmenler'e yönelik insani yardım malzemeleri gönderdiği dönemde, kendi adı kullanılarak “SADAT’ın organizasyonuyla, Suriye’deki El-Nusra gibi radikal gruplara silahlar ve askeri malzemeler gönderildiği” iddiasında bulundu.

SADAT ise, Yönetim Kurulu Başkanı Melih Tanrıverdi’nin, videosunda seslendirdiği açıklamasıyla “terörist gruplara teslim edilmiş silahlarla, şirket arasında kesinlikle bir bağ bulunmadığı”nı savundu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) çatısı altında, son günlerde muhalefet partilerinin sunduğu soru ve araştırma önergeleri kapsamında da SADAT’ın faaliyetleri sorgulanıyor.

HDP'nin, SADAT hakkındaki iddialarla ilgili verdiği araştırma önergesi dün TBMM’de AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.

HDP önergesinde, SADAT’la ilgili iddiaların, toplumun güven içinde yaşama beklentisini sarstığı belirtildi, ancak TBMM’de konuyu araştıracak komisyon kurulması, iktidar çoğunluğuyla kabul edilmedi. CHP'nin “devlet-mafya-siyaset ilişkileri”yle ilgili verdiği araştırma önergesi de AKP-MHP oy çokluğuyla reddedildi.

CHP’li Ali Başarır, önergeyi sunuşunda “temiz devlet için el kaldırma” çağrısı yaparken, iktidar cephesi Peker’in iddialarıyla birlikte TBMM’nin konuyu araştırması görüşünü reddetti.

Amerika’nın Sesi’nden Yıldız Yazıcıoğlu, SADAT hakkındaki bilgi, iddia ve görüşleri sorular ve yanıtlarıyla derledi.

SADAT NEDİR?

İstanbul merkezli, uluslararası faaliyetler yürütmekte olan özel bir savunma sanayii ve danışmanlık şirketi.

Şirket internet sitesindeki bilgilere göre; “Türk Ticaret Kanunu’na göre kurulmuş çok ortaklı bir anonim şirket. Tam adı SADAT Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ olup 28 Şubat 2012 tarih ve 8015 sayılı ticaret sicil gazetesinin 825’nci sayfasında tescili ilan olunmuş Ticaret Sicil No 809300 ve Mersis No 0736057798100014.” Ancak SADAT, kar amaçlı özel şirket olmasına karşın amaç ve faaliyetleri için dini gerekçelendirmelerde de bulunuyor.

SADAT, sadece Türkiye açısından dost ve müttefik ülkelere hizmet sunulduğunu belirterek, “İslam ülkeleri arasında savunma ve savunma sanayi işbirliği ortamı oluşturulmasıyla İslam dünyasını dünya süper güçleri arasına almada yardımcı olma” amacını ifade ediyor.

SADAT’IN DİNİ REFERANSLARI KURUMSAL KİMLİĞİNİN PARÇASI MI?

SADAT, misyonuyla ilgili açıklamasında, logosunda da yeşil renkle işaretlediği 27’si Asya kıtasında, 28’si Afrika kıtasında, 4’ü Avrupa kıtasında, 2’si de Güney Amerika kıtasındaki, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan 61 ülkeyi “İslam ülkeleri” olarak tanımlıyor. Bu arada ASSAM’ın da logosunda aynı harita mevcut. Türkiye Tanrıverdi’nin “Benim kızıl elmam” dediği İslam Birliği anlayışında lider ülke olarak sunuluyor.

İslam dini, özel savunma şirketi SADAT’ın kurumsal kimliğinde, kurucu kadrolarınca verilen mesajlar ve yönetimi tarafından yapılan açıklamalar itibariyle amaç ve faaliyetlerinde temel gerekçe olarak sunuluyor.

SADAT’ın kurumsal kimliğinde, kurucu lider Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in kuruluş ilkeleri, özellikle de seküler (laik) devlet ve toplum yapısını koruma odaklı görüşlerden rahatsızlığı gözlemleniyor.

Ekonomik açıdan kazanç odaklı özel şirket olmasına karşın kendisini “İslam dini ve Müslüman ülkelerin savunması” şeklinde dini temelli tanıtıma konumlandırıyor.

Bu noktada kamuoyunda ve medyada şirkete yönelik eleştiriler ve soru işaretleri karşısında “dindarlara ait söylem ve yapıları yok etme” amaçlandığı iddia edilerek, “sol ve Kemalistler” ifadesiyle sorgulayanlara, eleştirenlere “din düşmanı” tanımlaması yapılıyor. Bu çerçevedeki görüşler, SADAT’ın sitesinde https://www.sadat.com.tr/tr/hakkimizda/haberler/675-sol-ve-kemalistlerin-sadat-hazimsizligi-absurtlukle-devam-ediyor.html gibi yazılarda ifade edilmekte.

SADAT kurucusu Adnan Tanrıverdi, şirketin internet sitesine bakıldığında, Kuran-ı Kerim’deki “En’am Suresi, 60. ayeti” ile ilgili savunma sanayii odaklı yorumlarda bulunuyor.

Tanrıverdi, ayeti “Onlara (gizli, açık düşmanlara) karşı gücünün yettiği kadar (bütün imkanları kullanarak siyasi, askeri ve iktisadi her türlü) kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar, (üretilip devamlı bakımı yapılan uçaklar, füzeler ve tanklar) hazırlayın. Ki bunlarla Allah'ın ve sizin düşmanlarınızı ve Allah’ın bildiği sizin bilmediğiniz diğer (gizli şer ve nifak odaklarını) korkutasınız (ve caydırıcılık gücüne sahip olasınız. Bu konuda cimrilik ve tedbirsizlik yapmayasınız). Allah yolunda (cihad uğrunda ve milli savunma amacıyla) her ne harcarsanız, (nasıl bir katkı sunarsanız, o ahirette) size tam olarak ödenir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız” diye yorumluyor. Dolayısıyla Tanrıverdi, İslam’ı dayanak göstererek SADAT şirketi olarak hedef kitlesindeki ülkelere savunma yatırımlarını arttırmayı öğütlüyor.

SADAT HAKKINDAKİ İDDİALAR VE BUNA YANITLARI NEDİR?

SADAT’ı, kamuoyu 2012 yılında ‘‘Bakanlık onaylı Kontrgerilla Merkezi: Suriyeli çeteleri silahlandırıp eğitiyorlar’’ haberiyle tanıdı.

Daha sonra 2016 yılında aralarında Osman Korutürk’ün bulunduğu dört CHP’li milletvekili, SADAT’ın faaliyetlerini kamuoyuna taşıdı.

2017 yılındaysa, şu anda bağımsız milletvekili olan Ümit Özdağ, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nde ve sonrasında İyi Parti Genel Başkan Yardımcılığı’nı yürüttüğü dönemde, SADAT’ın silahlı eğitim kampları oluşturduğu iddiasını gündeme getirdi.

Bu iddia Konya ve Tokat’ta kamplar olduğu detayıyla Meral Akşener tarafından da dile getirildi. Ancak SADAT, internet sitesinden verdiği yanıtlarda, kamplara dair iddiaları reddetti.

Akşener, 18 Ocak 2018’de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na, SADAT’ın kamplar oluşturduğu iddiasıyla ilgili ifade verdi. Ancak sonrasında “anayasal düzene karşı işlenen suçlar” kapsamında açılmış soruşturmayla ilgili kamuoyuna bilgi yansımadı.

SADAT, halen internet sitesindeki her sayfasında “Tüm eğitim ve danışmanlık hizmetlerimiz dost ve müttefik ülkelerin silahlı kuvvetleri ve polis teşkilatlarına mahsustur. Eğitimlerimize bireysel katılım mümkün değildir!” açıklamasına yer veriyor.

SADAT VE DARBE GİRİŞİMİ…

Temmuz 2016’da, TSK ve Emniyet’in envanterinden kaybolmuş silahlarla ilgili tartışmalarda da gündeme geldiği üzere “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın destekçileri tarafından olası iktidar değişimine karşı silahlanıldığı” iddiasında SADAT’ın da adı geçiyor. Buna karşı SADAT, 13 Ocak 2021’de yaptığı açıklamasında “SADAT Savunma, Cumhurbaşkanı’nın özel ordusu, muhafız gücü, fedaisi, mafyası ve saire değildir. Silahlı bir gücü yoktur. Suikastçı yetiştirmez fakat güvenlik güçlerine suikastı nasıl önleyeceğini ve ülkesi düşman tarafından işgal edilirse düşmana karşı gayrı nizami usullerle nasıl mücadele edeceğinin eğitimini verme imkanına sahiptir” diyor.

Tanrıverdi, ayrıca SADAT üyelerinin 15 Temmuz 2016 gecesi ellerine silah almadığını da ancak “soranlara Cumhurbaşkanımızın çağrısına uyun dediği” bilgisini veriyor.

TBMM’de bugünlerde CHP’li Alpay Antmen gibi isimlerin yeniden dile getirdiği üzere SADAT’ın, TSK ana karargahında ilk resmi ziyareti ve zamanlaması dikkat çekiyor.

SADAT heyetinin Genelkurmay Karargahı’na, 7 Mart 2016’da yaptığı ilk resmi ziyarette, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında yargılanan o dönemki Genelkurmay Plan Prensip Başkanı Korgeneral Salih Ulusoy’la neden görüşüldüğü merak konusu.

Adnan Tanrıverdi, SADAT olarak resmi yazıyla Genelkurmay Başkanlığı’yla görüşme talebinde bulunduklarını ancak “talebem” dediği o dönemki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın, yoğunluğu nedeniyle Ulusoy’un kendilerini kabul ettiğini açıklıyor. Tanrıverdi’nin basına yansıdığı şekliyle, o görüşmede TSK’nın “İslam Ordusu” olması noktasında görüşler aktardığına işaret ediliyor.

Bu arada Salih Ulusoy ise, darbe girişimi nedeniyle Genelkurmay Çatı Davası kapsamında yargılandı. Pek çok üst düzey rütbeli subay müebbet hapis cezası alırken 20 Haziran 2019’da, Ulusoy, yedi yıl altı ay hapis cezasına çaptırıldı ancak cezaevinde kaldığı süre gerekçe gösterilere tahliye edildi.

İSLAM BİRLİĞİ VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN ANAYASAL VARLIĞI

SADAT’a yönelik bir başka iddia ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal varlığı üzerinde “İslam Ülkeleri Konfederasyonu” kurulması ve bunun için SADAT’ın askeri birliktelik oluşturma çabası. Tanrıverdi’nin öncülüğündeki ASSAM’ın, 2017’de 181 maddelik “İslam Ülkeleri Konfederasyonu Anayasası” hazırlaması da kamuoyunda tartışıldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkeleriyle çelişkili şekilde “şeriat rejimi temelinde kurulacak birlik üyesi olması hedefi” nedeniyle eleştiriler yapıldı. Ancak ASSAM, internet sitesinde “İslam Ülkeleri Konfederasyonu” ile Avrupa Birliği yapısını kıyaslayarak, kamuoyundaki iddiaları reddetti.

Öte yandan Tanrıverdi internet sitesinde de metni yer alan bir konuşmasında, kurulmasını arzu ettiğini açıkladığı İslam Ülkeleri Konfederasyonu için askeri birlik oluşumunu esas gördüğünü dile getiriyor.

Tanrıverdi “İslam dünyasının bir irade altında toplanabilmesi için ihtiyaç duyduğu harp silah, araç ve mühimmatını zamanın en ileri teknolojisi ile üretmesi gerekir” diyor. Sıklıkla laiklik karşıtı demeçleriyle de gündemde olan Tanrıverdi, İslam ülkelerinin petrol kaynakları gibi gerekli tüm maddi olanaklara sahip olmasına karşın askeri güç olunmasının önündeki engeli ise “organizasyon eksikliği” olarak vurguluyor.

PEKER’İN İDDİALARINA OĞUL TANRIVERDİ YANIT VERDİ

Son olarak Sedat Peker’in iddiaları için de karşı açıklamayı oğul Melih Tanrıverdi, üslup olarak sosyal medyada Peker’in videolarıyla benzerliği tartışılan videosuyla yaptı. Şirketin sosyal medya hesabından paylaşılan videoda Tanrıverdi, Peker’in “piyon” olduğu görüşünü savundu.

Melih Tanrıverdi, “SADAT’ın küresel güçlerin hedefinde” olduğunu öne sürerek, tanımadığını söylediği Peker’in, özellikle kendi şirketlerini iddialarına karıştırdığını ve aslında Suriye’ye silah kaçırdığını itiraf ettiğini öne sürdü. Tanrıverdi ayrıca “Apaçık olan şey ise, Emirlikler’in eline düştüğü ve Türkiye aleyhinde konuşmaya başladığı... Peker videolardan birinde ‘'Bir gün benden şunları şunları duyarsanız anlayın ki kızımın kafasına silah dayamışlardır’ diyor. Fetö'cü olduğuna pek de ikna oldum diyemeyeceğim. Ülkesi hakkında bu iddiaları ortaya atacak kadar kansız değilse Peker'i neyle tehdit ediyorlar?” şeklinde görüşlerini paylaştı.