Sabah oluyor.

En önemli oluş bu şimdi. Mecaz olsun diye değil, gerçekten sabah oluyor. Gece, karanlıkta uyuyan uyanıyor. Gizler çözülüyor. Korkular, kaygılar, tedirginlikler küçülüyor. Mezarlarını bekleyen insanların üzerine gün ışıyor. Mahallelerini bekleyenlerin, hapishanelerdekilerin, mevzilerindekilerin, gurbettekilerin, ülkedekilerin yüzlerinde gün ışıyor.

Cizre’de elleri kopan Yusuf “ben bir daha nasıl kalem tutacağım” diye çığlık atıyor, sabah oluyor. “Bir daha nasıl yemek yerim” ya da başka bir şey demiyor. “Nasıl kalem tutacağım” diyor. Sabah oluyor. Kalem tutabilenler anlamıyor bunu. Yazanlar yazarlar da anlamıyor, duymuyor. Yusuf kalem tutsa ne olur, tutmasa ne olur diyor bu sessizlik. Azalır, yaralanır, göz göz kanar kelimelerimiz. Yusuf yazamazsa, bir daha kalem tutamazsa yazabildiklerimizin hepsi anlamsız kalır, boşluğa düşer, anlam arayışı sona erer. Yusuf’un ellerini koparan nedenleri ortadan kaldıramıyoruz, buna sesimiz, gücümüz, olanaklarımız yetmiyor. Madem yetmiyor buna gücümüz Yusuf’un kalem tutmasını sağlamak gerekiyor.

Sabah oluyor.

Sınır boylarında anneler evlatlarını bekliyorlar. Arkadaşlar bekliyorlar, kardeşler bekliyorlar. Aziz’in aziz naaşını bekliyorlar. Diğer özgürlük savaşçılarının naaşlarını bekliyorlar, günlerdir, aylardır bekleyenler var. Bu topraklarda doğup büyümüş, bu topraklarda güzele, iyiye, doğruya sevdalanmış ve arayışa koyulmuş bu büyük özgürlük savaşçılarının cansız bedenlerinin elbette bu topraklarda istirahate çekilmeye hakları vardır. Bunu engellemek iyiye, doğruya, özgürlüğe ve insana düşmanlıktır en basitinden.

Sabah oluyor. Sonbahar savruluyor. “Bayram” diyorlar. Bu topraklarda hiçbir şey olmamış gibi, 15-16 yaşında gençler kurşunlanmamış, 3,5 aylık bebeğin cansız bedeni toprağa verilemediği için günlerce dondurucuda bekletilmek zorunda kalınmamış gibi “bayram” deniyor. Küçükler büyüklerin ellerini öpüyor, yemekler yeniyor, iyi dilekler göklere savruluyor. O günlerce kuşatmalar altında harabeye dönmüş kentlerde bayram izi yok, sonbaharın izi de yok, yapraklar da dökülmüyor orada, rüzgarlar da esmiyor, sonbahar melankolisine yer de yok oralarda.

Ama sabah oluyor. Sonbahar sabahları hüzünlü de olsa biraz, yitenlerin gidenlerin ardından, buruk da olsa sabah oluyor. “Hayat devam ediyor”a getirmeye çalışmıyorum, hayat devam etmiyor, hayat mı bu? Yusuf bir daha kalem tutamayacaksa, Azizler topraklarına dönemeyecekse hayat mı bu? Sabah oluyor çünkü bize her şeyin, isteyince, direnince, güçlenince, bilince, paylaşınca ve birleşince her şeyin mümkün olduğunu gösteriyor. Sabah oluyor Varto’da, Cizre’de, Silopi’de, Rojava’da sabah oluyor.

İçimize çökmeye çalışan karanlığa karşı bu sonbahar sabahına dönelim yüzümüzü.