Seçim öncesinde kimin istikrarı kasten dinamitlediği apaçık ortayken bile insanların istikrar için yapmış olduğu nefis tercih ilk meyvelerini vermeye başladı.

İstikrar için AKP'ye verdiğiniz oylar boşa gitmedi hayır! Bakın şimdi istikrarlı bir biçimde savaşa sürükleniyoruz.

Trajik bir durum değil mi?

Enver Paşa'nın torunları dün yeni bir kahramanlık destanına imza attılar. Yüz yıl evvel Sarıkamış'ta perişan ettikleri Ruslara yeni bir darbe indirip savaş uçağını düşürdüler.

Enver Paşa yüz bini aşkın askeri gözünü kırpmadan ölüme göndermişti. Florya'da plajda ılık güneşin tadını çıkarırken bir an bile tereddüt etmeden bu kahramanlığa girişmişti.

Enver Paşa bu kararı almakta haksız değildi, "bir Türk dünyaya bedeldi", yüz bin askerin nelere kadir olduğunu varın siz düşünün.

Enver Paşa'yı anılarıyla başbaşa bırakıp "yeni Türkiye'nin" yeni nesil kahramanlarına bakalım birazda.

Rus uçağının Suriye semalarında düşürülmesi aklı başında herkesi endişeye sevk ederken, Türk yurdu deyim yerindeyse "düğün dernek" havalarındaydı.

Havuz medyası "Türk'ün gücünü hafife almayın" demiştik ama dinlemediler, hadsizlik yapıp gücümüzü test etmeye, sabrımızı sınamaya kalkıştılar, sonucuna da katlansınlar demeye getiriyordu. Cengaver olanları "reis" fotoğrafları paylaşarak dünyanın şah damarını kesmekten, oluk oluk kan akıtmaktan övgüyle dem vuruyordu.

Bunlar önüne çıkan herkesi kolu kanadı kırık sahipsiz Kürt zannediyor zaar...

Kabul etmem gerekir ki düşman algısı oluştuğu andan itibaren bu ülkede cahilin cesaretiyle beliren kenetlenme, beni şaşırtıyor. Kanlı bıçaklı olanlar bile ilkel bir alışkanlığı kuşanıp "mevzu vatansa gerisi teferruattır" demekte.

Öyle ki solcu olarak anılmak dışında hiçbir şey olamamış, Kürtlerin romantik solculuk özlemiyle üne kavuşan Ufuk Uras bile kediyi tekmeleyen kasap edasıyla şunları söylüyordu: "Rusya gazı keser mi bilemem ama Türkmenleri bombalayanların gazının kesildiği kesin."

Bunlar olup biterken açıklamalar da peşpeşe geliyordu. Herkes Rusya'nın ne tepki vereceğini, daha çok da savaş kartını öne sürüp sürmeyeceğini merakla bekliyordu. Ama unuttukları yahut bilmedikleri bir şey vardı o da; Rusya'nın gerçek gücü... Cahilin cesareti değil, aklın sağduyusudur Rusya'nın en büyük silahı.

Diplomasi bilmeyen goygoycu Türk medyası "Allahu Akbar" diyerek sevinç çığlıklarıyla yüzü kanlı Rus pilotunun etrafında boy gösteren çetelerin haberlerini büyük bir ciddiyetle servis ederken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin silahtan daha tesirli açıklamalar yapıyordu. "Terörün işbirlikçileri tarafında sırtımızdan bıçaklandık" demesini nerdeyse görmezden geldiler.

Bunun yerine Erdoğan'ın dizinin dibinde Rus uçağının düşmesini avuçları patlarcasına alkışlayanları haber olarak sundular. Şimdi bir kez daha anlıyorum ki "ıstırmak" kelimesi en çok bu memleketin insanına yakışıyor!

Bana göre dünün en mühim gelişmelerinden bir tanesini bilerek ya da bilmeyerek çoğu kişi ıskaladı. Çeçen lider Ramzan Kadirov'un Rusya'ya destek veren açıklamaları dünün sürpriziydi.

“Güçlü ve eğitimli binlerce gönüllümüz var” diyen Kadirov, “Her an emir bekliyoruz. Rusya’nın gerçek vatanperverlerinin neler yaptığını göreceksiniz” diyordu. Kadirov, “Türkiye’nin uzun süre pişmanlık duyacağından eminim. Her fırsatta dostluk ve işbirliğinden bahsedenler böyle haince davranamaz” mesajını gönderdi.

Eğitimli binlerce gönüllü vurgusuyla Türkiye'nin hain olduğunu söyleyen Çeçen lider Ramzan Kadirov'un bu sözünü bir kenara yazın derim. Çünkü en az Putin'in "sırtımızdan bıçaklandık" sözü kadar etkisi uzun süre hissedilecek bir açıklama bu.

Kısa vadede gelişebilecek olayları kestirmek zor lakin uzun vadede Türkiye'nin kaybedeceği kesin. Bu kayba sadece Rusya'nın dahli değil bir çok faktör etki edecektir.

Rusya'nın rolü haricinde iki önemli husus Türkiye'nin kayıplar hanesine yazılacak. İlki Türkiye'nin IŞİD bağlantıları, ikincisi de Türkiye'nin Suriye Kürtlerine bakışı.

Rusya'nın nice zamandır ısrarla ve imalı bir şekilde IŞİD'in ekonomik kaynaklarına, petrol ticaretine, ticaretin güzergâhına ilişkin kaygıları dile getirmesi hayra alamet! Nihayet bugün Dimitri Medvedev'in Türkiye'de IŞİD petrolünden gelir sağlayanların olduğunu söylemesiyle ihtiyatlı diplomasi yerini yeni stratejiye bıraktı. Türkiye'nin IŞİD'e silah gönderdiğine ilişkin deliller de yakın zamanda Rusya aracılığıyla Birleşmiş Milletlerin gündemine gelirse şaşırmayın.

Türkiye savaşın başından beri Esad yönetimini düşürmek ve Rojava Kürtlerini bertaraf etmek için akıl almaz entrikalara girişti. Türkiye bu adımları atarken şimdi anlıyoruz ki Rusya sessiz sedasız kaydediyordu. İyi de hangi küresel güç Suriye'deki ateşe benzin taşımadı diyeceksiniz, evet Suudi Arabistan, Katar, Fransa ve ABD de en az Türkiye kadar dahil oldu. Ama hiçbiri Türkiye kadar pervasız ve hesapsız girişmedi bu işe.

Bunun karşılığı muhakkak olacaktır!

İkinci ve en can alıcı husus Suriye Kürtleri. Türkiye'nin safi düşmanca hislerle Kürtlerin ölümü üzerine oyun oynaması da kayıplar hanesine yazılacak. Rusya'nın Kürt politikası biraz da Türkiye'yi elde tutmak için "suya yazı yazmak" gibiydi şimdiye kadar. Türkiye'nin stratejik derinliği uçakla birlikte bu ketum tutumu da vurmuş oldu.

Rusya'nın Türkiye'yi ürkütmemek için ihtiyatlı davranmak gibi bir beklentisi yok artık. Rusya'nın aynı gün bütün askeri işbirliği projelerini askıya alması, ekonomik kısıtlamaları devreye sokması bunun için yeterli gerekçe olur sanırım. Rusya Kürt güçleriyle işbirliğini bir kaç adım ileriye taşıyarak Cerablus'a yeşil ışık yakabilir. Bu adım Türkiye'nin nihai kaybı olacak, bunu da en iyi Rusya biliyor. Türkiye'nin pastırma yazı yerini zemheri ayazına bırakacak gibi.

Olaya bir de bu gözle bakın, evet Türkiye hançer vurdu ama yara Türkiye'de.