Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin Meclis'te alınan kararla ortak yaşamın tehlikeye girdiğini belirten HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, bunu aşmak için güçlü bir demokrasi cephesi önerdi, "Hayıflanacağımız günler değil" dedi.

Saray'ın da 'çürüyeceğini' söyleyen Önder, mahkemelerde siyasi tartışma yürüteceklerini ifade etti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili ve İmralı Heyeti Sözcüsü Sırrı Süreyya Önder, Ak Parti’nin CHP ve MHP'nin desteğiyle yaptığı "dokunulmazlıkların kaldırılması" hamlesi üzerine ANF’den Ali Barış Kurt’un sorularını yanıtladı.

Tasfiye amacıyla dokunulmazlıkların kaldırılmasının yaratacağı tehlikeye ilişkin Önder, "Saray açısından bir yakın vadede tehlike gerçekliğinden bahsetmek güç. 'Tehlikeli süreç' dediğimiz aslında, Türkiye'de demokrasi blokunun, özgürlük talep edenlerin, eşitlik talep edenlerin kriminalize edilmeye çalışılmasıdır. Yakın gelecekte halklar açısından bir sıkıntı var" dedi.

'ORTAK YAŞAM' UYARISI

"Ne yazık ki bir kısım yüzü sola dönük, sol-sosyal demokratlar ancak felaketlerle öğrenebilme yetisine sahipler" diyen ve bu çevrelerin gerekli dersi çıkarmadıklarını kaydeden Önder, şöyle devam etti: "Çünkü aynı yanılgıya defalarca düşmelerinden bunu anlıyoruz. Her seferinde Kürtlük, 'terör' ve benzeri psikolojik harp kavramlarıyla sistem mevzilerinin etrafında bir hizalanma gerçekleştiriyor egemenler. Darbe operasyonunu bu yönüyle önemsiyorum; aynı filmi, aynı tatsız filmi Türkiye halkları bir daha seyretti."

Önder, ortak yaşam beklentisinin 'önemli bir eksilme ile karşı karşıya olduğu' uyarısında bulunurken, "Tehlike budur. Çözüm de en geniş tabanlı bir demokrasi cephesinin örülmesiyle mümkündür" diye ekledi.

'SARAY ÇÜRÜYECEK!'

Önder, "Saray da kendi hegemonyasını kurmak için demokratik yol ve yöntemleri bir kenara bıraktığı günden beri, hegemonyasını artırır gibi görünürken, kendi eliyle kendi çürümesini de hazırlamaktadır. Fakat hiçbir yanlış kendiliğinden doğruya evrilmez; örgütlü, sabırlı ve kararlı bir doğru mücadeleyi gerektirir" diye konuştu.



'HAYIFLANACAĞIMIZ GÜNLER DEĞİL'

ÖDP, Haziran Hareketi gibi yapıların bu süreçte üstlenmeleri gereken rol sorulduğunda Sırrı Süreyya Önder, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Adı geçen bütün yapılanmalar, halk saflarında gördüğümüz bütün kurum ve kuruluşlar, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin temel bileşenleridir. Bugün bulundukları nokta ne olursa olsun, bu vasıfları değişmez. İçinde bulunduğumuz gelenek ve yakın dönem siyasi mücadele tarihimiz eksiği aramaya kendimizden başlamamız gerçekliğini söyler bize. Bugün bulundukları nokta ne olursa olsun biz, yeterli ve doğru çabayı gösterip göstermediğimizi kendimize sorarak başlıyoruz her seferinde. Gönül arzu eder ki, hep birlikte ve aynı anda görelim bunu. Ama bazen kapıya gelen felaketler birçok ideolojik, akademik tartışmanın göreceği işlevi kısaltarak görebiliyor. Soru; bizim böyle bir cepheyi örmeye ne kadar hazırlıklı olup olmadığımızla ilgili. Bunun için üç temel şart var; doğru belirleme, doğru önderlik, doğru pratik. Bizlerin oturup 'falanca kesim niye bunu görmüyor' ya da 'niye gereğini yapmıyor' diye hayıflanacağımız günler değil bugünler. Günü geceye katarak oluşturulan bu algı surlarını aşabilmek için yaratıcı yol ve yöntemler bulmak zorundayız."

'MAHKEMELERDE SİYASİ TARTIŞMA YAPACAK; HALKI BİLGİLENDİRECEĞİZ'

Önder, "Erdoğan arayıp 'Kandil'de ne oldu' diye sormuştu. Mahkemede anlatacağım" şeklindeki sözlerine de açıklık getirdi. Bunun 'tehdit' ve 'şantaj' niteliği taşımadığını belirten Önder, "Bunlar bizim yöntemlerimiz olamaz" diyerek, şöyle devam etti:

"Halktan saklayıp orada açıklayacağımız çok hayati bilgiler de söz konusu değildir. Orada kastettiğim tam olarak şudur; biz 'Çözüm Süreci'nin Dolmabahçe Deklarasyonu'nda kendisini bulan temel başlıklarını yeterince geniş bir tabana, geniş bir tabanın talebi haline dönüştüremedik. Buna dönük engellemeler ayrı bir tartışmanın konusu. Ama gerçeklik budur.

Bunun için Meclis kürsüsü doğrudan şiddet yoluyla ve iç tüzük kisvesi altındaki engellemelerle bize kapatıldı. Ana-akım medyada muazzam bir ambargo, mutlak bir ambargo söz konusu. Demokratik kitle gösterilerinde ve etkinliklerinde insanların doğrudan yaşam tehlikesi söz konusu. Böylece mahkemeler bize kürsü olacaktır. Biz kendimizi oralarda bir suç savunması yaparken hayal edemeyiz. Bize düşen, o kürsüleri siyasi bir tartışmanın ve halkı haberdar kılmanın etkili bir meclisine dönüştürmektir.

Bu arada, inşa edilen demagojiler var. Tümü Kürt siyasal hareketini itibarsızlaştırmaya ve kriminalize etmeye dönük kavramlar. 'Çözüm Süreci'nde muhataplarımızın Kürt siyasal hareketine yaklaşımındaki pratik bu değildi. 'Mahkeme kürsüleri bir demokrasi kürsüsüne dönüşecek' derken, elbette bu demagojileri çürütecek yaşanmışlıkları da dile getireceğiz."

'KCK'DEN SONRA BAŞBAKAN İLE GÖRÜŞÜRDÜK'

HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Kürt Siyasal Hareketi'nden taleplerde bulunulduğunu ve hareketin muhatap alındığını, bunun da sadece Erdoğan ile sınırlı olmadığını kaydederken, şunları da dile getirdi:

“Bu sadece Erdoğan ile sınırlı bir şey de değil. Bizim çalışma rutinimiz şöyleydi; önce İmralı'ya gidilirdi, orada devlet temsilcilerinin de hazır olduğu bir görüşme gerçekleştirilirdi. Belli bir gündem etrafında olurdu bu görüşmeler. Buradan çıkan sonuçları ve tartışma başlıklarını kabine üyeleriyle, zaman zaman başbakanlar ile görüşüp tartışırdık. Buradan elde ettiğimiz sonuç ve izlenimleri Kandil'de KCK yöneticileriyle paylaşırdık. Onlarla da belirli bir gündem etrafında bazen günler süren görüşmeler gerçekleştirirdik.

Daha sonra sırasıyla buradan elde ettiğimiz sonuçları yine Bakanlar Kurulu üyeleriyle, daha sonra da Sayın Öcalan ile paylaşırdık. Çalışma rutinimiz böyle bir döngü izlerdi. Bu arada telefonla, yüz yüze sürekli aktarımlar, görüşmeler gerçekleştirdik. Bunların önemli bir kısmı İmralı tutanaklarında da var.

Sanki Kürt Özgürlük Hareketi hiç muhatap alınmamış gibi, onlardan hiç taleplerde bulunulmamış gibi bir demagoji yürütmeye karşılık verilmiş cevaptı."