Giray Poyraz / Demokrat Haber

İtalya’da koronavirüs vaka sayısı 104 bin 657’ye geriledi. Ülkede bugüne kadar Kovid-10 bulaşanların toplam sayısı 293 bin 591 olarak açıklanırken Roma Tor Vergata Ekonomi Master öğrencisi Berna Dinç, salgının başlamasından günümüze kadar İtalya’da yaşananları anlattı. Yaklaşık 2 aydır İtalya’da ev arkadaşıyla karantinada kalan Dinç, Türkiye için bir yandan endişeli olduğunu dile getirirken aynı zamanda İtalya’da yaşayan Türkler hakkında gözlemlerini paylaştı…

İtalya’da salgın nasıl başladı?

İtalya’da yaşayan Çinli nüfusu çok fazla. Zaten bu hastalık Wuhan’da Aralık ayı sonu gibi çıktı. Burada yaşayan Çinliler, yılbaşı kutlaması için memleketine gitmişlerdi; orada kutlamalar daha geç bitiyor sanırım… Sonrasında İtalya’ya döndüler ve burada testler de biraz yavaş yapıldı, derken zaten salgın hastalık İtalya’da patladı. İtalya’da vaka sayısının çok fazla olmasının nedenini hem burada yaşayan Çinli nüfusuna hem de testlerin geç başlamasına bağlıyorlar. Ayrıca İtalya zaten çok fazla turist alan bir ülke olduğundan bunların hepsi birleşince de Avrupa’nın en patlak ülkesi oldu.

En son 1 ay önce, hatta ben İstanbul’a geldim gittim dersler devam eder bir şekilde diye düşündüm; o zaman daha burada 200 ile 300 civarında ölüm vardı. Ölüm sayısı 200 ile 300’e ulaştığında da ilk önce burada okulları kapattılar. O günden beri de İtalya’da, İtalyan ev arkadaşım ile birlikte karantinadayım.

Önlemler çok geç mi alındı?

Önlemler çok geç alındı dersek, bence İtalya için haksızlık etmiş oluruz diye düşünüyorum. Çünkü Çin’den sonra Avrupa’da salgının patlak verdiği ilk ülke burası... Yani insanlar gerçekten ne olduğunu anlayamadı. Önce yasaklar kuzeyde başladı, çünkü kuzeyde ölüm oranları çok arttı. Dolayısıyla üniversiteler aslında tam zamanında kapandı diye düşünüyorum. Burada herkesin siniri bozulmaya başlamıştı, zaten benim okulum da tam o zamanlarda kapandı. Şikayetler gitmeye başlamıştı. Özellikle bizim okulda lisansta çok fazla Çinli öğrenci var. Irkçılıktan dolayı demeyeyim ama onlar çok üzülmeye başladılar çünkü insanlar salgından sonra Çinlilerden kaçıyordu. Hatta şöyle bir şey oldu; okulların kapanmasından 1 hafta önceydi… Çalışma odalarının önünde kahve içtiğimiz yerler var, orada lisans öğrencisi biriyle konuşuyordum, o da Çinliydi… Ve onunla konuşurken İtalyan arkadaşım beni geriye doğru itti. Çok şaşırdım… Sonrasında Çinli kız da şöyle dedi; “Bu olan bir şey, artık alınmıyorum, herkes bunu yapıyor. Haklısınız belki…”

Üzüldüm.

Zaten ertesi günü okullar tatil olmuştu.

Şu an durum nasıl?

Bu süreçte ölüm oranlarına değil de aslında vaka sayılarına bakmak gerekiyor. Vaka sayıları hala çok yüksek. Ancak yaklaşık 2 aydır evde olmamıza rağmen sayılar çok yüksek gözükse de artık düşüşe geçti. O yüzden karantina dönemini de sanırım emin olamadıkları için 10’ar gün uzatıyorlar. Ama herkes Mayıs’ın ortasına kadar ülkede umudunu kesmiş durumda. Hani, belki tekrar üretim başlar diyorlar; çünkü en son fabrikalarda üretimler durmuştu. Tabii bir de artık insanlar çok sıkılmaya başladı. En son ceza 200 Euro’ydu ama şu an para cezasını 400 Euro’ya çıkardılar. Normalde cezai işlem için kural 200-300 metre öteye çıkamazsın şeklindeydi, ama ben geçenlerde markete çıktığımda yollar baya kalabalıktı. Cezai işlem uygulandığını görmedim diyebilirim.

Market ihtiyacınızı nasıl karşılıyorsunuz?

Şöyle anlatayım; markete gideceğimiz zaman bazen ”Bu evin markete giden tek üyesi benim” gibi bir yazı isteyebiliyorlar. Ama şu ana kadar benim karşıma öyle bir şey çıkmadı. Ev arkadaşım da canı istediği zaman markete gitti, ben de gittim. Zaten market evimizin dibinde olduğu için polisle karşılaşmaya pek vaktimiz olmuyor. Ancak bazen kuyruk çok uzayabiliyor, hatta bazen bir sonraki metro durağına kadar gittiği oldu. Özellikle ilk günler… O zamanlar da sokaklarda polis sayısı çok fazlaydı. Ama şu an sokaklarda çok fazla polis yok. Hatta arkadaşım az önce marketten geldi ve bana yolların kalabalık olduğunu söyledi. İnsanlar burada gerçekten çok sıkıldı ve dışarıya çıkıyorlar, polis sayısı azaldı. Bilmiyorum, belki de şu an yavaş yavaş izin veriyorlar… Anlamış değilim. Camdan baktığımda da iki gündür kalabalık görüyorum sokağı. Kalabalık dediğim de 15 kişi falan… (Gülüyor.)

Devlet sadece para yasağı uygulamasıyla mı yetiniyor? Başka önlemler alıyor mu?

Şu an dışarı çıkan insanlar için sadece para yasağı var. Ama kalkıp ben bir şekilde buradan Napoli’ye gitmeye çalışırsam, 3 aya kadar hapis cezası var ya da Roma’nın kuzeyinde oturuyorum diyelim ve beni güneyinde yakalarlarsa, o zaman da 1 aya kadar hapis cezası uygulaması var. Zaten yollar kapalı olduğu için hapis cezası alan hiç duymadım açıkçası. Ama para cezası alan çok olduğunu duyuyorum.

Orada yaşayan Türkler ne durumda?

En son sizinle röportaj yaparken telefondan bildirim geliyordu, lahmacun tarifi paylaşıyorlardı. (Gülüyor.) Her yerde ve her koşulda Türklüğümüzü koruyoruz bence… Mozaik pasta, lahmacun, kebap tarifleri… Sürekli bir şekilde yemek tarifi paylaşıyorlar. Ama en son Avrupa’daki öğrencileri Türkiye’ye taşıma faslı oldu. Gitmeyip de pişman olan çok olmuştu. Birçok kişiden depresyona girdiğini söyleyen oldu. Her gün konsolosluğa mesaj atanlar vardı.

Neden pişman oldular? Türkiye’ye dönme konusunda neden kararsız kaldılar?

İtalya’da yaşayan Türk öğrenciler olarak burada Haziran’dan Eylül’e kadar sınavlarımız oluyor. Haziran’da okullar kapandı diye bir durum söz konusu değil. Haziran’da Korona biterse, sınavlardan kalırız korkusundan dolayı hiçbirimiz Türkiye’ye dönmek istemedik. Hepimizin tek korkusu buydu. Ama şimdi ümidimizi kestik, Eylül’e kadar online devam edecek gibi duruyor her şey… Hocalar online sistemden sınav yapmanın yolunu buldu ve keşke derslerimize Türkiye’de devam etseydik diye pişmanlık yaşadık.

Sen pişman mısın?

Aslında hala pişman değilim. Dediğim gibi sınavlar çok sık burada. Yani İtalya’ya eğitim için gelmek isteyen falan olursa bunu bilmeleri gerekiyor, Mayıs ayından itibaren burada sınavlar başlıyor ve sürekli sınavlara giriyorsun. Hiçbir şekilde sınavları ertelemediler.

Türkiye’deki gelişmeleri takip ediyor musunuz? İzlenimleriniz nasıl?

Türkiye için çok umutluydum, çünkü sürekli vaka yok açıklaması yapılıyordu. Tam İtalya’da vaka sayısının patlamasının ilk sıralarında tüm gözler buraya dikilmişti, ben de iki günlüğüne Türkiye’ye gelmiştim. Havalimanında “Termal kameralarla bakıyoruz, sıkıntı yok, rahat olun, geçebilirsiniz” vs. diyorlardı. “İyi…” dedim, “İyi korunuyor herhalde”. İnsanlar maskeliydi falan derken, ama şimdiki artışa bakınca Türkiye’deki durum beni İtalya’dakinden daha çok üzüyor olabilir; çünkü İtalya örneğinde hiç değilse evlerdeyiz. Bir aydır gerçekten öyle. Yani şu an insanlar gerçekten sıkılıp çıkmaya başladılar, bazı insanları da görüyorum: “Biz İtalya’da dikkat etmedik” falan diyorlar ama aslında ilk vaka çıktığında ben bizim kütüphanede herkesin maskeli olduğunu hatırlıyorum. Çok da dikkat edilmedi değil. Dikkat oranını karşılaştırdığımızda İtalya biraz daha üstte kalmasına rağmen… Bilmiyorum, o yüzden Türkiye için biraz daha endişeliyim açıkçası. En nihayetinde geçecek, en nihayetinde bir çözüm bulunacak.

Türkiye’de uyarılara rağmen mecburi alışveriş durumlarında marketler, pazar yerleri hıncahınç dolu diyebilirim. Orada durum nedir?

Burada marketler için alınan önlem şu şekilde oldu: Bir marketin içinde 10 kişiden fazla duramıyorsunuz. Kasada bekleme yasağı var. Kasada birileri varsa boş görene kadar marketin içinde dolanmanız gerekiyor. Kesinlikle başka biriyle yan yana poşet dolduramıyorsunuz. Poşetleri içeride de dolduramıyorsun, aldıklarını hızlıca market arabasına atıp dışarıda doldurman gerekiyor. Ama pazarlar, dükkanlar burada her yer kapalı. Bir aydır bütün mağazalar kapalı. Yani manavlar da kapalı, sadece market… Marketler de saat 18.00’de kapanıyor. Kimisi 18.00 diyor, kimisi 19.00 diyor fakat 21.00’de kapanan hiçbir yer yok şu anda mesela. Bir de eczaneler açık.

Türkiye oradaki öğrencilerin dönüşü için yeniden bir olanak sağlarsa dönmeyi düşünür müsünüz?

İşte bu belirsizlik ortamında karar vermek çok zor. Okullar Eylül’e kadar kapalıysa tabii ki dönerim. Eylül’e kadar Roma’da odamda kapalı kalmaktansa Türkiye’de kalmayı biraz daha tercih ederim. Arkadaşlarıma, aileme daha yakınım. Yuvama dönmüş olurum. (gülüyor)

Yani büyük ihtimalle dönerim ama dediğim gibi Türkiye’de nasıl olur bilmiyorum okullar falan ama 10 gün, 10 gün öteye atıyorlar. Bana şöyle geliyor: Bunlar 10 gün öteye atıyorsa 20 gün sonra okul açılabilir. O ihtimal insanı geriyor.

“KORONA ATLATMIŞ OLABİLİRİM”

Ben Korona atlatmış olabilirim, ondan şüpheleniyorum. Ateşim vardı mesela benim de. Bir ara Roma’nın dışına çıktım, geri geldim. O ara ateşim yükseldi, ev arkadaşımın da aynı şekilde ateşi oldu. Ama bilmiyorum belki de normal gripti. O kadar zor ki birbirinden ayırt etmek. İşte ilk başta bir sürü semptom saydılar: Ateşin olması lazım, miden bulanması lazım, o olması lazım, bu olması lazım… Geldiğimiz noktada ateşin varsa Koronasın.

Gençler ve yaşlılar arasında hastalığı atlatma açısından bir fark gözlemliyor musun?

Evet, İtalya nüfusu full yaşlı yani. Hala, bugün bile markete gittiğin zaman sadece yaşlı bir nüfus görüyorsun. Hatta şimdi Paskalya dönemi geliyor, geçen gün onu söylüyordum. Torunları için Paskalya yumurtaları alıyorlar. “Torunun nerede, hak etmiyor o yumurtayı” diye bağırasım, çığlık atasım geliyor. (gülüyor)

Türkiye’de genç nüfus yüksek ama. O yüzden ölüm oranları Türkiye’de o kadar yüksek olmayabilir. Yaşlılar çok korkuyorlar burada. Aynı asansöre giriyorum mesela, benden uzak kalmaya çalışıyor korktuğu için. Öyle bir yapışıyor ki asansörün kapısına… “Teyze” diyeceğim “Daha zararlı o yaptığın, o kadar kişi dokunuyor oraya. Ben daha güvenliyim”. Birbirlerinden korkuyorlar, birbirlerine bağırıyorlar ve evet gençler daha kolay atlatıyor; çünkü ben hiç arkadaşlarımdan bir vaka duymadım. Mesela okul kapanmadan önce gerçekten herkes hastaydı bizim üniversitede. Burada yaşlı birinin elini öptüğüm takdirde gerçekten beni bıçaklayabilir. Bir keresinde market sırasında bekliyordum. Beklerken de aralarda kesinlikle 1 metre boşluk olması gerekiyor yasal olarak. Ama karşıdakine güven vermek için 2 metre açılıyorsun. Ben birazcık yaklaşmışım farkında değilim, mesajlaşıyorum. Kadın bana bir bağırdı… O günden beri markete gidesim yok.

Az önce bir video izledim Türkiye’den, kadın şey diyor: “Ne Koronası saçmalamayın, gidiyorum ben” falan.

Ev arkadaşın nasıl peki şu anda, kendini daha iyi hissetmeye başladı mı?

Az önce bana saçını kestirdi. (gülüyor) Aslında gittikçe daha kötü hissediyor çünkü umutsuzluk artıyor. Kendisi tiyatro eğitmeni. Okullar kapalı, saatlik çalışıyorlar. İtalya’da da ekonomi malum. Dün işlerinden bir tanesini kaybettiğini söyledi. O yüzden durumu iyi değil yani. İnsanlar işlerini kaybediyorlar. Kuzeyde (Kuzey İtalya) zaten gasp olayları artmış, Roma’ya da bulaştığına dair haberler var. Ev arkadaşımın turizmle ilgilenen arkadaşları ciddi manada depresyona girmişler. 3 günün üzerinde cevap alamadı onlardan, korkuyordu. Bankaların önünde kuyruklar oluşmaya başladı. Bankalar galiba çalışmaya devam ediyor. Kredi isteği çok artmış.

Peki hükümet buna karşı nasıl bir önlem alıyor? Çalışamayanlar, işsiz kalanlar ne durumda?

Açıkçası İtalya diğer Avrupa ülkelerinin yanında sınıfta kalıyor bu konuda çünkü ödeme erteleme gibi herhangi bir durum yok. “Korkmayın, biz arkanızdayız” gibi destek cümleleri yok. Sadece “Bekleyeceğiz”, “Atlatacağız”, “Bir şekilde altından kalkarız” vs. deniyor ama işte şöyle bir şey var: En nihayetinde hepsi bir şekilde Avrupa Birliği’ne güveniyorlar. AB’de olmanın o faydasını göreceklerini düşünüyorlar. Tabii bir yandan da kızıyorlar. Daha çok milliyetçilik yarattığı da söyleniyor şu an İtalyanlar arasında.