Liana Aghajanian’ın Sevan Nişanyan röportajı:

Yazılarınız ve düşüncelerinize yönelik eleştiri almak geçmişte tecrübe kazandığınız bir durum, bunun nasıl üstesinden geliyorsunuz? Bu tehditlerin herhangi birini ciddiye aldınız mı, bu tehditler sizi korkutuyor mu?

Günlük bazda sağanak halinde had safhada canlı ve net hakaretler ve ölüm tehditleri alıyorum. Bir süre sonra bunlara alışıyorsunuz gerçi. Beni artık korkutmuyorlar. Bildiğim kadarıyla bu ülkede yukarılardan emir verilmedikçe hiçbir politik sebepli suikast hiçbir zaman meydana gelmemiştir. Mevcut atmosferde mevcut güçlerin bir diğer Ermeni şehit yaratacak cesarete veya eğilime sahip oldukları konusunda şüphelerim var.

Savcılar sizi “ifade ve eleştiri özgürlüğü sınırlarını aşmak” ile suçladılar. Bu suçlamaya cevabınız nedir?

Türkiye’de hukuk eğitiminin kalitesi çok kötüdür. Bu genç savcı besbelli ki egemen dini görüşe göre biraz tatsız herhangi bir şey ifade özgürlüğünün sınırları dışındadır diyen yanılsamanın etkisi altındaydı.

Daha önce şöyle demiştiniz; “Burada ben hiçbir Ermeni’nin Müslüman bir ülkede yapmadığı bir şeyi yapan bir Ermeniyim”. Bu gerçekten çok cesurca ve cüretkârca ve bu yapmakla yükümlü olduğunuz bir şey değil. Bu ceza davasında ve aldığınız fazlasıyla uzun cezada etnik arka planınız nasıl bir rol oynadı?

Bunun temel mesele olduğuna inanıyorum. Basitçe söylemek gerekirse insanlar gayri Müslim azınlığının bir üyesinin ulusal ve/veya dini konularda cesurca ve tutarlı bir şekilde konuşmasına alışık değiller. Bu bazı insanları kudurmuş derecede deliye döndürüyor.

“YUMUŞAK ERMENİLERİ SEVİYORUZ”

Türkiye’deki Ermeni bir yazar olarak veya sadece bir Türkiye vatandaşı olarak ne tür deneyimler edindiniz? Bugün Türkiye’de azınlıklar veya Ermeniler ne tür meydan okumalarla yüz yüze geliyorlar?

Önyargı ve cehalet hala yaygın, fakat son on yıllık süre içerisinde çokça gelişmeler oldu. Bu günlerde kanaat önderleri arasında iyi niyet hakim yorum durumunda, Türk halkının daha doğru bilgilendirilmiş kesimlerinden bazı çok pozitif ve cesaretlendirici destekler aldım.

Ama bu kesimlerde bile bir Ermeni’nin hiçbir zaman bu derecede açık bir şekilde öne çıkmaması gerektiği şeklindeki altta yatan algıyı bulursunuz. Biliyorsunuz “Hepimiz Ermenilerimizi seviyoruz, fakat onları kibar ve yumuşak olarak beğeniyoruz.” Bu cümle aşağı yukarı hakim tavrı özetlemektedir.

Sosyal iletişim ağlarında bazı Diasporalı Ermenilerin sizin başınıza gelenlerle Hrant Dink’in başına gelenleri mukayese ederek Dışişleri bakanlığını size verilen cezayı protesto etmeye çağırdıklarını fark ettim. Sizinle Hrant arasında ne tür benzerlikler var?

Hrant aleyhinde bir nefret kampanyası iki yıl aşkın bir süre boyunca sistematik olarak düzenlendi. Hukuki taciz, zıvanadan çıkmış çeteler, ölüm tehditleri ve beş para etmez basında dehşet verici manşetler söz konusu idi. Bu zamana dek benim deneyimim de buna çok benziyor. Tek fark Hrant esas olarak laik ulusalcıların saldırısına uğramıştı bense öncelikli olarak dini kampın saldırısına uğruyorum. Bunlar bu ülkedeki politik spektrumun karşıt kutupları olarak değerlendirilmektedirler.

Davayı temyize götüreceğinizi taahhüt ettiniz. Buradan ne çıkacağını umuyorsunuz ya da düşünüyorsunuz?

Kanun açısından bu acımasız bir karar bu nedenle yüksek mahkeme bu kararı geçerli saymayabilir, beklentim bu yönde. Eğer bu gerçekleşirse, bundan sonra yapacakları başka bir suçlama ile tercihen politik olmayan bir suçlama ile beni bezdirmeye çalışmak olacaktır. Aptal bürokratik suçlamaları bekleyen bir düzine başka ceza davam daha var. Bu durum yaklaşık yirmi yıldır sürmekte ve yakın bir zaman içerisinde bundan vazgeçecekleri konusuna ilişkin şüphelerim var.

Yazınızda, nefret söyleminin sadece savunmasız bir grubun haklarını veya güvenliğini fiili olarak tehlikeye atması durumunda suç oluşturacağını tartıştığınızı söylediniz. Blog içeriğini film dolayısıyla oluşan heyecana cevap olarak yazdınız. Özellikle ne üzerinizde etki yaptı ve sizi bu konu hakkında yazmaya mecbur bırakan neydi?

Geçen sene bu dandik Muhammet filmi üzerinden bir velvele yaratılmıştı ve başbakana yakın birkaç üst düzey politikacı İslami değerlere “saygısızlığı” engelleyen yeni bir Nefret Söylemi yasası için ağız yoklama fırsatını yakaladı. Bundan sonra bunun halkın özgürlüklerine karşı ciddi bir tehdit olduğunu düşündüm (ve hala düşünüyorum). Nefret söylemini ve sınırları fikrini tartışmak için şiddetli bir arzuya sahiptim.

İtiraf ediyorum Daniel Pipes’ın http://www.foxnews.com/opinion/2012/09/24/mocking-muhammad-is-not-hate-speech/ adresindeki yazısı yazım için doğrudan ilham kaynağı idi. Ne Bay Pipes’ın nede Fox News’un hayranı değilim. Fakat bu konuda iyi bir noktada durduklarını hissettim.

ŞİMDİLERDE İSLAMİ BAĞNAZLIK DALGASI YÜKSELİŞTE

Bugün Türkiye’deki ifade özgürlüğü ile ilgili (veya ciddi düzeyde eksikliği konusunda) düşünceleriniz nelerdir?

Tarihsel açıdan, bu ülkede insan haklarına ve özgürlüklerine karşı en büyük tehdit ordu teşkilatı tarafından oluşturulmuştur. Tayyip Erdoğan hükümeti bu askeri egemenlik aparatının dağıtılması hususunda çok büyük bir iş yapmıştır. Ne yazık ki şimdilerde karşı bir İslami bağnazlık dalgasının yükselişte olduğu görünmektedir.

Daha önce hapis cezası çekmiştiniz, özetlemek gerekseydi o deneyimi nasıl tanımlardınız?

Her şeyden önemlisi aptal bir yatılı okulda olmak gibi bir şey bu, daha kötü bir şey olamaz tam anlamıyla usandırıcı ve bazen çileden çıkarıcı. Dilbilimsel çalışmam üzerinde konsantre olmak için çokça zamanım oldu. Etimolojik sözlüğümün ilk baskısı hapishanede şekillendi. Bu günlerde demir parmaklıklar arasında birkaç ay bir sonraki gözden geçirilmiş baskı üzerinde çalışmam için iyi bir şans olabilir.

En son blog içeriğinde, yazı ile ilgili olarak Türkiye çevresinden birkaç bireyin şikayette bulunduğundan bahsettiniz. Bunların kimler olduğu hakkında herhangi bir fikriniz var mı? Ve daha genel anlamda bakacak olursak yazı içeriğinize karşı saldırıları ne anlama geliyor?

Bu ülkede yaklaşık üç kuşaktır Müslüman düşüncesi ağızlık takılmak suretiyle susturulmuştur. Şimdi bu ağızlık çıkartıldı, bence bazı insanlar yeni elde ettikleri bu sesi test ediyorlar.

 Çev. A. Serdar Koçman

http://nisanyan1.blogspot.com/2013/05/liana-aghajanian-interview.html

http://www.ianyanmag.com/2013/05/25/q-a-sevan-nisanyan-turkish-armenian-blogger-sentenced-for-blasphemy/