Sultan Kılıç / Demokrat Haber Malatya

 

Malatya’nın Doğanşehir ilçesinin Sürgü beldesinde yaşayan Hasan Evli’nin saldırıya uğrayan evinde, o geceki saldırıyı yaşayan aile bireylerine neler yaşadıklarını soruyoruz. Oğul Şeyho Evli’ye soruları yöneltiyoruz önce.

 

Malatya Valiliğinin basın açıklamasında: “Sonuç olarak; iki kişi arasında başlayan bir tartışmanın anlık bir saldırıya dönüşmesi ile gelişen olay sadece bir ailenin hedefe alınması ile sınırlı olup beldemizde dini ve mezhebi temelde Alevi-Sünni çatışması olarak nitelendirilebilecek kitlesel bir mahiyet arz etmemektedir” deniyor. Bu açıklamadaki gibi mi size yaşatılanlar?

Şeyho Evli: Bazıları, olayı çarpıtarak Ramazan davulcusuyla bir ailenin kişisel tartışması olarak kabul ettirmeye çalışıyor. Bu, davulcuyla bir ailenin kavgası değil. Kişisel bir kavga değil. Alevileri, Kürtleri Sürgü’de yaşatmama isteğinin örgütlü olarak planlanması ve eyleme geçirilmesidir.

 

Bu nasıl bir davulcu ki tartışmanın hemen ardından Sürgü gibi küçük bir beldede yüzlerce kişiyi peşinden sürükleyerek Alevi Kürt aileyi yakmaya getirebiliyor?

 

Bu saldırı planlı, bilinçli, örgütlü bir eylemdir. Alevileri, Kürtleri yok etmeye yönelik planlı, örgütlü bir eylemdir.

 

Elimizde o geceki saldırıyı görüntülediğimiz, sesleri kaydettiğimiz videolar var iyi ki. Bu durumda bile bu linç girişimini hafife alanlar, video kayıtlarımız olmasa herhalde bizi suçlu ilan etmekte tereddüt etmezlerdi.

 

Sürgü’de bundan sonra ailenizin can güvenliği var mı?

Şeyho Evli: Endişeli bekleyişimiz sürüyor. Şimdilik jandarma bekliyor evimizin dört bir yanında. Sivil toplum örgütleri, ziyaretimize gelerek yanımızda olduklarını söylüyorlar, desteklerini açıklıyorlar. Bir süre sonra yalnız kalacağız. Çoluk çocuğumuzun can güvenliği nasıl sağlanacak? Bu sabah tarladan dönerken karşılaştığım Sürgülüler, bana tuhaf bir yaratığa bakar gibi baktılar. Suçlu benmişim gibi bana selam vermediler.

 

Beş gündür ailece yemek yemiyor, uyku uyumuyoruz. İnsan, bir kişiyle tartışsa dahi günlerce huzursuz oluyor. Bizim evimizi, gecenin bir yarısı, sopalı, taşlı, silahlı, kadınlı erkekli 5-6 yüz kişilik bir grup basıyor. Tekbir sesleriyle “Alevileri Sürgü’de yaşatmayacağız. Kürtleri Sürgü’de yaşatmayacağız. Sizi Madımak’taki gibi yakacağız!” haykırışlarıyla evimizi taşlıyor, kurşunluyorlar. Bazıları, hâlâ bu katliam girişimini basitleştirmeye çabalıyor.

 

Hiçbir yere gitmeyeceğiz. Ailemizin son bireyi kalıncaya kadar direneceğiz, bunlara teslim olmayacağız. Haklıyız, mağdur olan biziz, haklılığımız kadar güçlüyüz. Hiçbir güç, bizi yolumuzdan döndüremeyecek. Alevileri, Kürtleri Sürgü’den silmek isteyenler, bundan sonra gereken cevabı alacaklar.

 

“GÜYA BEN, DAVULCUYU DÖVMÜŞÜM”

Baba Hasan Evli: Yaşım seksenden fazla. Güya ben, yirmi yaşındaki davulcuyu dövmüşüm. Bugüne kadar davul sesiyle, ezan sesiyle problemimiz yoktu da bugün mü ortaya çıktı? Alevi’yim, Allah’ın adını anan ezandan rahatsız olabileceğim nasıl düşünülebilir? Saldırmak için hep böyle değerleri bahane ederler.

 

Saldırıdan önce muhtarla jandarma komutanı bize geldi. Jandarma komutanı, Hasan emmi, size saldıracaklar, içeri girip kapınızı kilitleyin, dedi. Ben de söyleneni yaptım. Çok geçmeden yüzlercesi ‘Allah-u Ekber, Alevilere ölüm, Kızılbaşlara Ölüm, Madımak’taki gibi yakacağız sizi’ diye bağırarak evimizi taşlamaya başladı. Bir de İstiklal Marşı söylüyorlardı. Kurşunlar sıkıldı. Bir ara zılgıtlarla halay çekiyor, sonra yine saldırıya geçiyorlardı.

 

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Malatya Şube Başkanı Songül Canpolat: Olayın ikinci gecesi birçok milletvekili de varken Evli ailesinin evinde, sahur davulu sesinin yanı sıra tekbir sesleri duyulmaya başladı. Jandarma bana söylemişti saldırganların üç koldan saldırma planı yaptıklarını. O gece milletvekilleri Hasan Evli’nin evinde olmasa saldırganlar, Evli ailesine yeniden saldıracaklardı.

 

Yeğen Serkan Kuş: O gece jandarmayı bile tartakladılar. Şu gördüğünüz 2 tonluk tütün askısını parçaladılar. Camları kırdılar. Evimizin içine koca taşlar düştü, evimiz cam kırıklarıyla doldu. Duvarlardaki kurşun izlerini görüyorsunuz.

 

Biz, iki yüz aileyiz; hepsi de babayiğit. Toplansak bunları toz duman ederiz; ama bizim Alevi felsefemizde cana kıymak yok. Onlar, İslam adına bu saldırıyı gerçekleştirdiklerini söylüyorlar. Onlarda vurma, kırma, yakma, öldürme var. Bu durumda onlar Müslüman’sa ben Müslüman değilim. Onlar gibi zalim olamam. Bunlar, Alevi olmayacaksın, Kürt olmayacaksın; sadece Türk olacaksın, Sünni Müslüman olacaksın, diye dayatıyorlar. Tek tip yani.

 

Size bu yaşatılanlarda Kürt olmanız mı Alevi olmanız mı daha etkili oluyor?

Yeğen Serkan Kuş: Sürgü’de Kürt olup da Sünni olanlara bir şey dedikleri yok. Burada Alevi olmak tehlikeli. Sürgü’de Alevileri yaşatmayacağız. Alevileri yok edeceğiz, diyorlar. Biz üstelik Alevi Kürt’üz… Sürgü’yü sadece Türk ve Müslüman Sünni yapmak istiyorlar.

 

Torun Umut Fikirli: Çok kötü bir geceydi. Çocuklar, ağlaşarak kanepelerin altına girdi. Bine yakın, içlerinde kara çarşaflı kadınlar da olmak üzere, taşlı, sopalı, silahlı saldırgan evimize hücum etti. Aralıklı olarak saldırırken aralarda da halay ve zılgıt çekiyorlardı. Katliamı zevke dönüştürmüşler, bunlar nasıl insan? Duvarlardaki kurşun izlerini görüyorsunuz. Jandarmayı bile tartakladılar.

 

Jandarma komutanı bize, sizi koruyamayacağım, yarım saat içerisinde sizi buradan gönderme sözü verdim karşı tarafa, beni zor durumda bırakmayın. Yoksa evinizi yakacaklar, dedi. Devletim gelmiş beni koruyamayacağını, saldırganlara bizi Sürgü’den yollayacağı sözünü verdiğini söylüyor. Devletimden bizim yanımızda yer almasını, bizi korumasını, saldırganları cezalandırmasını beklerdim. Jandarma, madem bu saldırganlarla pazarlık etmiş, öyleyse saldırganların kimler olduğunu biliyor.

 

Biz Sürgü’yü o gece terk etseydik Alevilerin sonu gelmiş olacaktı. Bizim güçlü olduğumuzu biliyorlar, direneceğimizi biliyorlar. Bizi buradan kovarlarsa diğer her haksızlığa eyvallah diyen, böyle dediği için de kendilerince ‘uyumlu Alevi’ olan Alevileri sindirmeleri, kovmaları çok kolay olacaktı onlar için. Arkasından da mülklerimize konacaklardı. Tarihte de hep böyle olmamış mıdır? Önce canımızı, sonra da malımızı alacaklardı.

 

“DAVULCU, BİR PİYON”

Davulcuyu kendi amcası dövmüş, niye bu olaya sebep oldun, demiş. Davulcu, bir piyon bana göre. Olayı planlayanlar, davulcuyu kullandılar. Kendilerinden başkasına hayat hakkı tanımak istemiyorlar. Bu muratlarına eremeyecekler. Biz, haklıyız, güçlüyüz, sonuna kadar direneceğiz.

 

Gelin Perişan Evli: Cem TV gelmiş çekim yapmaya. İzin vermedik. Biz sizi Alevilerin sesi sanıyorduk; Fetthullahçıların televizyonuymuşsunuz; gidin buradan, dedik.

 

‘ALEVİLERE ÖLÜM, DİYEREK EVİMİZİ KURŞUNLADILAR’

Oğul Hüseyin Hasan Evli: Beldemizde barış içerisinde, kardeşçe; ama eşit haklara sahip olarak yaşamak istiyoruz. Kürt- Türk, Alevi-Sünni ayrımı yapılmasını, kardeşin kardeşe kırdırılmasını istemiyoruz. O gece kısa sürede yüzlerce saldırganı bir araya toplamak mümkün mü? Burası küçük yer. Alevilere ölüm, diyerek evimizi kurşunladılar. Bize faillerin kim olduğunu soruyorlar. O gece jandarma da çekim yaptı, görmüşlerdir.

 

“MEDYA GÖRMESİN DİYE KURŞUN KOVANLARINI TOPLADILAR”

Evimizin çevresindeki kurşun kovanlarını da topladılar, medya görmesin diye. Olay, davulcuyla bir aile arasındaki tartışmadan çok öte. Basit de değil, evimiz taşlandı, kurşunlandı, canlarımıza kastedildi. Kimse hafife almasın, kişiselliğe de büründürmesin. Alevileri, Kürtleri yok etme girişimiydi bu saldırı. AKP milletvekilleri ile bu konuda tartıştık. Saldırı gecesini pencereden uzatarak cep telefonuna kaydetmiştik. Görüntüleri izletince aile arası kavga olmadığını anladılar.

 

Davulcunun davulunu susturmak istediğimizi söylüyorlar. Yalan bu. Yıllardır buradayız, yıllardır susturmadık da bugün mü susturmak geldi aklımıza. Bu bir komplo. Alevileri, Kürtleri Sürgü’de yaşatmama planı. Basit bir aile kavgasında bir aileyi yakmaya bir anda bine yakın saldırgan nasıl gelir?

 

Hiçbir yere gitmiyoruz, burada yaşayacağız. Elli yıldır Sürgü’de yaşıyoruz, şimdiye kadar kimseyle sorun yaşamadık. Bizi sindiremeyecekler.”

 

“CAYIR CAYIR YANACAKTIK”

Bitişik komşu Hatice Hanım: Yıllardır komşuyuz, bir kere incinmedik. Çok iyi insanlar. Ben Sünni’yim, kocamsa Alevi. Sürgü’de pek çok aile mezhep ayrımını aşmıştır böylece. Alevi diye saldırdıkları komşumuzun iki gelini de Sünni.

 

Bunu yapanları Allah kahretsin! Olay gecesi ne kadar korktuğumuzu anlatamam. Komşumuzun evini yaksaydılar, onlar da biz de cayır cayır yanacaktık.

 

Oğul Servet Evli: Doğanşehir savcısı, mala zarar vermekten dava açmış. Taşlanan, kurşunlanan, dış kapısı geçilerek girişteki lavabosu parçalanan, içeriye girmelerine az kalan evimiz, boş muymuş savcıya göre? O gece yaşlı babamın yanında çoğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 15 kişi vardı. 15 insanı da ‘mal’ olarak mı görüyor savcı? Alevileri Madımak’taki gibi yakmaya geldik, Alevilere Kürtlere ölüm, diye haykırmaları ne anlama geliyor?

 

Bizden iki gün önce de Alevilerin yaşadığı Kaya Mahallesi’ne saldırmak istediler. Bize saldırı, bir günle sınırlı değil ki. Hadi ilk gün jandarmanın aklına gelmedi kameraya kaydetmek. İkinci gün de mi kaydetmeyi düşünemedi. Öğrenci ya da işçi olayları olsa çekim yapmayı ihmal etmezlerdi.

 

Kapı komşumuzun katliam girişimine katılmış olmasını hangi dine, hangi insanlığa sığdırabilirsiniz?

 

Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarından biri de Doğanşehirli; hatta Sürgülü olduğunu duymuştum. Bunu göz önünde bulundurunca, olayın burada gerçekleşmesi bana tesadüf gibi görünmüyor.

 

Sürgü belediye başkanı, Sürgü’yü terk etmemiz için 150 bin lira teklif etti. Onurumuzu satın almak istediler, kabul etmedik. Biz göçersek, Sürgü’de yaşayan Alevilerin, Kürtlerin zorunlu göç zinciri başlar.

 

Hasan Evli’nin kızı Fidan Evli: İşte, siz buradayken bir haber geldi, davulcuyu tutuklamışlar. Güya suçluyu buldular. Davulcuyu kullanarak katliama hevesle gelen güruhu, bu güruhu Alevileri Kürtleri Sürgü’de yaşatmama, linç etme planları yapanları bulsunlar. Geçmişte Malatya, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi katliamlarında da böyle yaptılar. Kişiler sözümona yargılandı. Asıl faillere ulaşılmaması için ellerinden geleni yaptılar.

 

Tutmuş, failleri bize soruyorlar. Madem jandarma komutanı saldırganlarla pazarlık etti, jandarma komutanı saldırganları söylesin, gizlemesin. Madem belediye başkanı, saldırganların önüne çıkıp onlara engel olmak istedim, hatta saldırılardan birine kendimi siper ederek engel oldum diyor. Öyleyse belediye başkanı da tanıyor bu saldırganları. Şimdi niye susuyorlar?

 

Devletin tazyikli suyu, biber gazı, bu saldırganlara gelince nedense bitiyor...

 

Komşularımızdan birisi, saldırganlara ‘ayıptır günahtır, yapmayın’ derken saldırıya uğruyor. Jandarma komutanı, komşumuzun üstüne kapanarak adamı kurtarıyor.

 

Bir başka komşumuzun da, yemeğimizi paylaştığımız komşumuz bu, çocukları, taşlayan grubun içerisinde yer alıyor.

 

Sürgü’de bize maddi- manevi ambargo uyguluyorlar. Bakkala ekmek almaya gidemiyoruz. Mutfak tüpümüz bitti, almaya gidemiyoruz. Tarlada tek geçim kaynağımız olan tütünümüz kaldı, ürünümüzü çapalayıp suvaramıyoruz. Ambargo mu dersiniz buna ev hapsi mi, ne derseniz deyin.

 

“DAVUL SESİ, İYİCE İŞKENCE SESİ OLDU”

Ne zaman elektrikler kesilse, o gece elektrikleri kesmişlerdi planın bir parçası sanırım, endişelerimiz artıyor. Küçük yeğenlerim hâlâ uykularında çığlık atıyor. On yaşından sonra yatağa işemeye başlayanlar var. Davul sesi, şimdiden sonra iyice işkence sesi oldu; o linç girişimini çağrıştırıyor artık.

 

Sosyal hizmetler uzmanıyım. Herkese yardım ettim de aileme yaşatılanlar karşısında çaresiz kaldığım durumlar oluyor. (Bu sözden sonra gözlerinden yaşlar yağıyor. Fidan, ilk kez ağlıyorum o geceden beri, diyor)

 

Ama hiç sevinmesin bu katliamı planlayanlar. Hiçbir yere gitmeyeceğiz. Yılmadan usanmadan sonuna kadar direnerek planlarını bozacağız.

 

Not: Sürgü Belediye Başkanı Faruk Taşdemir, fotoğraf çekmeme izin verdi; ama söylediklerinin basına yansımasına izin vermedi. O nedenle belediye başkanının söylediklerini yazmıyorum.