ALİ BARIŞ KURT - ANKARA / ANF

HDP Eş Genel Başkanı Kürkçü, 2013'ün demokrasi güçleri ve Kürtler açısından umut verici geçtiği kadar, ders niteliğinde örnekleri de içerdiğini belirtti. "2013'te pek çok olumsuzluğa karşılık en önemli gelişme, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin kazanılabileceği umudunun kazanılmasıydı" diyen Kürkçü, LGBTİ'leri ve Alevileri "2013'te konumlarını ilerletenler" arasında saydı; Kürt Özgürlük Hareketi için de "2013'ün en dikkat çekici politik odağı oldu" dedi.

ANF'ye konuşan, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü şöyle dedi: "2013'ün demokrasi güçleri açısından en önemli sonucu, bilançoya bakınca, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) 2011 genel seçimlerinden hemen sonra başlattığı saldırıların geri püskürtülmüş olmasıdır. Bu, en önemli kazanım sayılabilir. Bütüne baktığımızda, Kürt özgürlük hareketi kendisine vurulmuş olan prangayı parçalamayı başardı; hem askeri açıdan saldırıları püskürttü, hem de siyasi olarak Sayın Öcalan'ın yaptığı hamleyle birlikte yepyeni bir düzlem oluştu. Çatışmasızlık alanının oluşması barış, demokrasi, özgürlükler açısından açık ve kitlesel siyaset olanaklarının gelişmesi bakımından önemliydi."

'HDP İLE YEPYENİ BİR MÜCADELE İMKANI DOĞDU'

Kürkçü, HDP'nin kuruluşunu da 2013'ün önemli gelişmelerinden sayarak, "Bu sadece bir parti kurmak değildi. Bir yanıyla Kürdistan Özgürlük Hareketi ile Türkiye'nin demokratik ve toplumsal kurtuluş güçleri arasında kurulmuş bir stratejik ortaklığı ifade ediyordu. Öte yandan pek çok politik hareketin, toplumsal gücün, emek, ekoloji ve vicdan hareketlerinin, cinsel yönelim özgürlüğü hareketlerinin bir araya gelerek büyük bir ezilenler koalisyonu oluşturması açısından önemliydi. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) toplumsal mücadele zeminlerindeki çalışmalarını sürdürürken, HDP de onun politik mücadele alanındaki kimliği olarak ortaya çıktı. Bu yepyeni bir politik mücadele imkanının doğuşu, önemli bir siyasal kazanım olarak görebiliriz" dedi.

Cezaevlerinde süren mücadelenin de 2013'te demokrasi mücadelesine katkı sunduğuna vurgu yapan Kürkçü, birçok baskıcı uygulamanın geriletilmesinin böylece mümkün olduğunu, ama kimi yerlerde durumun daha da kötüleştiğini belirtti.

NEWROZ DEKLARASYONU, GEZİ: UMUT

Kürkçü, şöyle konuştu:

"Bu yıl, bir bütün olarak AKP'nin iktidarı altında özellikle kadınlar üzerindeki baskıların hem toplumsal yaşamda hem de çalışma yaşamında arttığını gördük. Ancak AKP'nin bu saldırıları karşısında, özellikle Newroz Deklarasyonu sonrasında ortaya çıkan yeni süreçte, Gezi direnişinin yarattığı büyük muhalefet potansiyeli önemli başlangıç noktasıydı; bir kilometre taşı gibi, Türkiye'deki sürecin istikamet değiştirmesinin, eşik atlamasının göstergesi oldu. Gezi öncesi 1 Mayıs'ta, AKP'nin Taksim Meydanı'nı yeniden kapatması ve alanın geri alınamaması çok büyük bir kırılma gibi gözüküyordu, Gezi bunu telafi etti. 2013'te pek çok olumsuzluğa karşılık en önemli gelişme, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin kazanılabileceği umudunun kazanılması ve yeni örgütsel dayanak noktalarının ortaya çıkmasıydı."

Kürkçü, "Klasik sendikal örgütlenme dinamikleri bakımından ise yeni bir güç kazanılmadığını düşünüyorum" diyerek, sendikal mücadelenin 2013'teki deneyimlerini şöyle yorumladı:

'SENDİKAL MÜCADELEDE GÜÇ KAYBEDİLDİ'

"Klasik sendikal örgütlenme dinamikleri bakımından yeni güç kazanılmadığını; güç kaybedildiğini düşünüyorum. Hem Türkiye Sivil Havacılık Sendikası'nın (Hava-İş) bunca yıldan sonra hükümet yanlılarının eline geçmiş olması, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) genel olarak örgütsel yapısında ve üye bileşiminde gözle görülür bir gelişme olmaması; Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu'ndaki (Türk-İş) ve Hava-İş'in de arasında olduğu mücadeleci sendikalarla DİSK arasındaki yeni ortaklık arayışının sönmesi...

2012'den devralınan yeni sendikal birlik imkanının gerçekleştirilememesi bir duraksama göstergesiydi. Kamu emekçileri alanında da benzer sıkıntılar sürdü. Hükümetin baskı ve zorlamaları karşısında KESK'in belirleyici konumu sarsıntıya uğradı. Alanın büyük kısmını Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu'nca (Kamu-Sen) kuşatılmasına karşılık verilemedi. KESK'in ulaşamadığı alanlar hükümet baskısıyla, kontrolüyle Kamu-Sen tarafından dolduruldu. Örgütlü sendikacılıkta genel kriz halinin sürdüğünü, bu açıdan baktığımızda örgütlü sendikacılığın önemli bir gerilemede olduğunu söyleyebiliriz.”

'KİTLESEL BİR ÖRGÜTLÜLÜK UFUKTA GÖRÜNMÜYOR'

Emek mücadelesinin, sendikal alan dışında da verildiğine değinen Kürkçü, sendikalarda örgütlenmemiş olan emekçilerin mücadeleleri açısından 2013'ün nispi başarılara sahne olduğunun altını çizdi: "İstanbul'da ya da İstanbul dışında, özellikle taşeron firmalarda çalışan işçilerin bir araya gelerek sürdürdükleri küçük çaplı mücadelelerden pek çoğu geçici ya da kalıcı başarılar gösterdi. Tek başına direniş gösteren işçilerin dahi kazanımları oldu. Yeni bir emek mücadelesi alanı var; güvencesiz işçilerin oluşturduğu yeni bir işçi sınıfı sektörü var artık, prekarya dediğimiz. Daha doğrusu eskiden beri hep var olan bu emek kategorisi katmerlendi ve işçi sınıfının en geniş kesimi olmaya yöneldi. Bu alandaki pıtrak gibi gelişen mücadelelerde işçiler büyük sendikal konfederasyonlara ya da sendikalara sahip olmadıkları halde dişlerini tırnaklarına takarak pek çok başarılar kazandılar ama parçalılık sürdü; kitlesel bir örgütlülük henüz ufukta görünmüyor."

'LİBERAL DEMOKRATLAR ÖNEMLİ BİRİKİMİ HEBA ETTİ'

Demokrasi güçlerinin "çözüm süreci" ve insan hakları mücadelesi bakımından nispeten sorunlu bir dönem geçirmelerini liberal demokratların 2012'de doruğuna çıkan politik yönelişleriyle ilişkilendiren Kürkçü, şu yorumda bulundu: "Demokrasi güçlerinin parçalılığı dolayısıyla, bu alanda aslında radikal demokratların kendi konumlarını koruduklarını ve bir nebze geliştirdiklerini görüyoruz ama liberal demokratlar, 2012 referandumu sırasında ve sonrasında kendilerini AKP'ye eklemlemiş olmanın kefaretini ödediler. Bunca manevi yatırımın ardından küçük düşürülerek önce AKP sonra da Cemaat ile yollarını ayırmak zorunda kaldılar. Önemli bir birikimi, yanlış politik seçimlerle heba ettiler. 'Yetmez ama evet' kampanyasının sonucu olarak elde yıpranmış, itibarsızlaşmış ve sözünün kıymeti azalmış bir liberal küme kaldı. Oysa çok değil üç-beş yıl önce barış ve demokratik haklar konusunda birlikte hareket edebilen güçler bu ayrışma içerisinde ortak güç oluşturma zeminini kaybettiler. Bundan sonrası da kolay görünmüyor. Çünkü demokrasi mücadelesi giderek sertleştikçe doğru bir siyasi konumlanış içine giremeyenler, bağımsız bir güç olmaktan uzaklaşacak, önümüzdeki dönemde Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) sağla ittifakının sınırlılığı içinde eriyecek gibi görünüyorlar."

'LGBTİ'LER GÖRÜNÜR OLDU, ALEVİLER ARTAN BİR POLİTİKLEŞME YAŞADI'

"2013'te konumlarını ilerletenler” arasında LGBTİ'leri (lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks) ve Alevileri işaret eden Kürkçü, kurumsal başarılar elde etmiş olmasalar da, LGBTİ hareketinin sadece Türkiye'de değil, Kürdistan'da da meşruiyetini, görünürlüğünü artırdığını ifade etti. LGBTİ'lerin HDP ile birlikte politik alanda da görünürlük elde ettiklerine dikkati çeken Kürkçü, Alevi hareketinin de giderek artan bir politikleşme ve radikalizasyondan geçtiğini dile getirdi: "Öz amaçlarının peşinde koşan, bunun etrafında siyasi tutumunu kuran bir hareket olarak, Aleviler demokrasi, özgürlük güçleri içinde merkezi bir rol üstlendiler. Taleplerini görünür kıldılar. Gezi İsyanı boyunca her yerde hayatlarını kaybedenlerin tamamının Alevi gençler olması, çok açık biçimde düşündürüyor ki Alevi hareketi, Türkiye özgürlük, demokrasi mücadelesinin temel dayanaklarından biri haline gelmiş durumda. Elbette bu sorunsuz, pürüzsüz bir süreç değil; Kürt özgürlük hareketiyle bir mesafe hala var ama giderek kapandığını söyleyebiliriz. Bence 2013'te kendini gösteren en önemli toplumsal hareket dinamikleri, bu ikisi. Kürt özgürlük hareketinin başarısı, mücadelesi ise 2014'e de taşınacak."

'KÜRT HAREKETİ EN DİKKAT ÇEKİCİ POLİTİK ODAK OLDU'

Kürkçü, Kürdistan'daki kazanımlara ilişkin şu özeti yaptı: "Kürdistan Özgürlük Hareketi yalnızca Türkiye sınırları içinde değil, bütün Kürdistan parçalarında elde ettiği politik kazanımlarla, Rojava'da bütün uluslararası baskılara, AKP'nin arkadan vurduğu darbelere ve cihatçı çetelerin kıyıcılığa karşın elde ettiği devrimci başarılarla politikanın parlayan gücü oldu. Gücünü hem demokratik konfederalizm hem demokratik özerklikler ekseninde maharetle kullanarak 2013'ün en dikkat çekici politik odağı oldu."

'AKP'NİN ALTERNATİFİ CEMAAT VEYA CHP DEĞİL'

HDP Eş Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü, 2013'teki siyasi-toplumsal mücadelenin ders niteliğinde olduğuna işaret ederek, yerel seçimlere bu dersleri edinerek yaklaşmayı önerdi:

"En önemli ders; yağmurdan kaçarken doluya tutunmaktan sakınmak olmalı. 2013'ün en önemli tuhaflıklarından biri, AKP'ye karşı son derece sert mücadeleyi göze alanların, özgürlükçü bir seçenek olarak, Fethullahçılarla, soft ırkçılarla, ABD muhipleriyle ortaklıktan medet uman CHP'de karar kılmaları. Doğrusu, bağımsız, ortak mücadele hattına sahip olmanın kazandıracağı avantajlar konusunda 2013'ün ibretlik derslerle dolu olduğunu düşünüyorum. Yalnızca HDK-HDP sürecine bakmak bile, en ağır baskılar altında üçüncü bir kutup örme ısrarının çok kısa zaman içinde politik bir merkez yaratma konusunda ne kadar büyük bir imkan ve umut yaratılabileceğini gösteriyor.

Bu çerçevede, 2014 yerel seçimlerine giderken, demokrasi ve özgürlük güçlerinin mevcut hakimiyet rejiminden bağımsız ve ortak bir alan kurmaları en önemli hedef. Bu sadece 'yüzünüzü HDP'ye dönün' demek değil; onun ve diğerlerinin bir ortak özgürlük alanı yaratmalarını, kendilerini kendi özgüçlerinden uzaklaştırmayacak bir uyanıklıkta kalmalarını kastediyorum."