12 Haziran seçimlerine Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku olarak katılan siyasi güçler 36 bağımsız adayı milletvekili seçtirmeyi başarmıştı.

Bu başarının devam ettirilmesi, birlikteliğin genişletilmesi ve kalıcılaştırılması hedefiyle yeni arayışlar gündeme geldi.

Yapılan çalışmalar sonucu bir Kongre Girişimi başlatıldı.

Kongre Girişimi Örgütlenme Komisyonu Üyesi İbrahim Çiçek* ile görüşerek gelişmeleri okurlarımıza aktarmak istedik…

DEMOKRAT HABER ÖZEL / MEHMET GÖCEKLİ

 

Kongre Hareketi hakkında okurlarımızı bilgilendirmek istiyoruz. Çalışmalar ne durumda?

Teşekkür ediyorum, böyle bir imkan sağladığınız için. Öncelikle bir düzeltmeyle başlayayım. Bu oluşum hakkında Kongre Hareketi, Blok Partisi, Çatı Partisi, Kongre Hareketi Girişimi vb. çeşitli ifadeler kullanıldı bu zamana kadar. Ancak bundan sonra sadece Kongre Girişimi ifadesini kullanma yönünde bir karar aldık. Diğer ifadeler belki başlangıçtaki arayışlar ve tartışmalar içinde dile gelmiş olabilir. Ancak artık bir dil ve ifade birliği yaratmak amacıyla ve yaptığımızı en iyi anlattığını düşündüğümüz için Kongre Girişimi kavramını kullanıyoruz.

“HALKLARIMIZIN SEÇENEĞİNİ YARATMAYA ÇALIŞIYORUZ”

Kongre Girişimi ile yeni bir şey yapıyoruz. Biz de aslında başlangıçta eski kavramlardan yola çıktık, ama yeni bir şey yaptığımızı, yaparken daha fazla anlamaya başladık. Dolayısı ile bu yeni durumun diline uygun olarak, yeni bir dil de geliştirmeye çalışıyoruz. Yapmaya çalıştığımıza mümkün olan, en geniş demokratik mücadele dinamiklerini bir araya getirmek ve bunların bir ortak çalışmasını düzenleyerek, halklarımızın seçeneğini yaratma arayış ve yönelimi diyebiliriz.

Son on yıldır, bütün bir Türkiye'nin muhaliflerinin, dışlananlarının, haklarından yoksun bırakılanların, gadre uğrayanların bir araya geleceği bir alternatif oluşturma sorunu gündemimizde. Bunun için birçok çaba oldu, bunlar genelde seçimler döneminde yoğunlaştı. En son 12 Haziran seçimlerinde bir Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku oluştu. Blok, bütün ezilenler adına önemli bir başarı kazandı. Bundan sonra tüm taraflar oturup “Ne yapalım?” diye düşündüler. Bu bloğun halka bazı taahhütleri vardı zaten. Başlangıç noktamız o olmakla birlikte artık blok değiliz, yepyeni bir durumla karşı karşıyayız. Seçimlerdeki bloğun başarısı buna ivme kazandırdı. Bloğun başarısını sahiplenen, arkamıza alan, bunu muhalif güçler adına bir başarı addedenleriz. İnsanların o zaman bloğun içinde olup olmamasına bakmıyoruz. Bu itici kuvvetle daha geniş bir birliğin nasıl oluşabileceğine bakıyoruz.

Bu ülkeyi yöneten egemenlerin iki farklı kesimi (Türk-İslam sentezci, işbirlikçi, neo-liberal politikaların temsilcisi, kendine müslüman, din bezirganı bir taraf; ulusalcı, statükocu, gırtlaklarına kadar şoven bir diğer taraf) karşısında halklarımızın birleşik bir alternatifini oluşturmak istiyoruz.

Bütün Anadolu, Mezopotamya ve Trakya'nın tüm halklarının bunun içinde olmasını istiyoruz. Ama aynı zamanda bütün ezilenlerin, işçilerin, kadınların, LGBTT bireylerin, HES mağdurlarının ve tüm gençliğin olmasını istiyoruz. Ezilen ulusal toplulukların temsil edilmesini istiyoruz.

Lazlar, Süryaniler vb. ulusal topluluklar kendilerini ifade edecek zemin bulamıyor. Ezilen inanç toplulukları var. Demokratik Alevi Hareketi var, aydınlarımızın, sanatçılarımızın olmasını istiyoruz. En geniş kesimleri birleştiren bir zemin yaratmak istiyoruz. Bunun kongre tarzı bir örgütlenmeyle mümkün olduğunu gördük. Çalışmalar içinde bu daha iyi keşfedildi. O nedenle kendimizi “Kongre Girişimi” olarak tarifledik…

Peki bu girişimin sonunda ne olacak?

Ekim ayının 15-16’sında Ankara'da bir kongre toplayacağız. Buraya 810 civarında delege katılacak. Delegelerimizin 690'ı bölgelerden gelecek, 120 kadarı da kontenjan diye tarif ettiğimiz yerden gelecek.

Meclisimizin %50'si kadın, %50'si erkek olacak, %60'ı kurum, 40'ı bireylerden gelecek. Kurumlar dediğim, sadece siyasi örgütler değil; sendika, platform, kadın örgütü, LGBBT örgütü, dernek vb.. Yani dar anlamda siyasi bir örgütü kastetmiyoruz kurum diyerek. Kontenjanın bir kısmı da aydın, sanatçı, akademisyenler, toplumda simge olan insanlar olacak, bunlar mutabakatla çağırılacaklar.

Bu kongre altı ayda bir toplanacak, yılda bir defa delege seçimi yaparak delegelerini yenileyecek. Kongrenin içerisinden bir meclis seçeceğiz. Bu 100 kişilik bir daimi meclis olacak. Muhtemelen iki kongre toplantısı dönemi arasında bu meclis kongrenin eğilimini dikkate alarak siyasal kararlar veren, güncel konulara yanıt veren bir meclis olacak. Meclisin içinden 25 kişilik bir yürütme kurulu seçilecek, bu da siyasi bir merkez gibi çalışacak. Kastım şu, ülkemizin önünde füze sorunu varsa, Kürecik’in bir üs olarak kullanılması gündemi varsa, biz de bunu gündemimize alacağız, yarın kadın cinayetlerini gündemimize alacağız. Bugün BDP'li politikacılar gözaltına alıp tutuklanıyor, onu gündemimize alacağız. Veya gençliğin parasız eğitim talebini gündemimize alacağız.

Yani gündemimiz temsil etme iddiasında olduğumuz tüm toplum kesimlerinin gündemini içerecek. Talepleri temsiliyetleri ve mücadeleyi ortaya koyuşuyla tüm bunları sahiplenecek, dolayısıyla bunları içeren ve aşan bir şey olacak.

“BİLEŞENLER KENDİ VARLIKLARINI KORUYACAK”

Peki parti kurulacak mı?

Kongremizin aynı zamanda parti kurma kararı almasını bekliyoruz. Henüz bu tarif edilmiş bir şey değil. ‘A’ partisi gibi bir parti diye tarif edilmiş değil. İsmi ne olursa olsun kendisi çatı olacak. Organik bir parti mi, yoksa seçim partisi mi diye konuşacak olursak, daha çok seçim partisi türünden bir parti olacak. Bileşenler kendi varlıklarını koruyacak. Kendilerini feshetmeyecek, ancak isteyen bitirebilir de. Biz, -deyim bana ait olmak üzere- “partilerin partisi” gibi bir şey kuracağız, bir üst örgüt. Bu en çok da seçim dönemindeki mücadelede önemli bir işlev yerine getirecek. Bu gündemimizde, genel eğilim bunun kurulması yönünde. Ama bunun zamanlaması, yapısı gibi konular aramızda tartışılıp olgunlaşacak. Sanıyorum ki kongre kendi varoluş sürecini derinleştirirken parti kurmayı kolaylaştıracak bir zamanlama yapacak, ona göre bir planlama geliştirecek. Bunu öngörü olarak söylüyorum.

Çalışmalar nasıl yürütülüyor?

Kongre girişimi çalışma tarzı olarak; bir hazırlık komisyonumuz var. Bu komisyon her salı toplanıyor. Otuz civarında kurum ve bireylerden oluşan arkadaştan oluşuyor. Bunun içerisinde oluşturulmuş bir örgütlenme koordinasyonumuz var. Ve ayrıca da tematik gruplar dediğimiz ulusal guruplar, inanç gurupları, emek örgütleri, aydınlar, sanatçılar, akademisyenlerle ilgili çalışmayı yapan, LGBBT bireylerle ilgili, kadınlarla ilgili çalışmaları yapan tematik guruplarımız var. Bunlar da kendi alanlarında hem düşünce oluşturma, hem genişleme çalışması yapıyorlar.

Bütün bir Türkiye siyasi coğrafyasını 20’ye ayıran bir düzenleme yaptık. İstanbul tek başına bir bölge, değişik illeri de 19 bölgeye gruplandırdık, oraların sosyo-ekonomik ilişkilerini vs. göz önüne alarak. Bu 20 bölgenin genel delege profilini oluşturmaya çalıştık. Ve hazırlıktan sorumlu arkadaşlarımız bu 20 bölgenin her birine gidip şu çalışma tarzını uyguladılar; İlk olarak bir örgütleyiciler toplantısı dediğimiz bir toplantı yapıyoruz. Yani bu kongre girişimi çalışmasını organize edecek arkadaşları bir araya getirip 30-40 kişilik toplantılar yapıyor. Bazen daha kalabalık toplantılar oluyor. Burada bölge hazırlık komisyonu kuruluyor. Burada il ve ilçe hazırlık komisyonları kuruluyor. Bu 1. aşamamız, bunu izleyen, halk toplantıları aşaması. Burada amacımızı, niye bir araya geldiğimizi anlatıyoruz. Ne bekliyoruz, ne vaat ediyoruz.

Son 15-20 gündür onlarca halkı bilgilendirme toplantısı yaptık. Birçoğuna vekil arkadaşlarımız da gidiyorlar. Ayrıca, bir program-tüzük komisyonumuz var. Kongreye sunacağımız bir tane program taslağı hazırladık, ona gelen eleştirileri topluyoruz, bunlardan yararlanarak taslağı son haline getireceğiz. Ama yayınlanmış, resmi bir taslağımız da var şu anda. Niyetimiz illerde ve ilçelerde halk inisiyatifi olarak meclisler kurmak. Bunları en geliş katılımlarla oluşacak kurumlar olarak düşünüyoruz. Şu andaki çalışmalarımızı aynı zamanda, meclise girişimi çalışması olarak da, bunun başlangıcı olarak da düşünüyoruz. Ama bunlar süreç içerisinde ilerleyecekler.

Biz bunların hakikaten halk iradesini ve inisiyatifini yansıtmalarını istiyoruz. Bunu gerçekleştirme görüş açısı ve kararlılığımız var. Tabii eşit gitmiyor. Bölgelere göre, yerel durumlara göre. Mücadele dinamiklerinin kompozisyonuna göre, yerden yere değişebiliyor da. Genel bakış açımız ve yönelimimiz bu.

“HAYATIN BİZİ BEKLEMEDİĞİNİ GÖRÜYORUZ”

Peki kongre girişimi istenilen genişliğe ulaştı mı sizce?

Şu anda ifadeler bana ait olmak kaydıyla, siyasi açıdan düşünecek olursak, ilerici, sosyalist, sol vb. hareketimizin en enternasyonalist kesimlerini kapsadığını söyleyebilirim. Fakat mücadele eden dinamiklerimiz bundan daha geniş. Bu dinamiklere de biz gittik, çağrılar ve görüşmeler yaptık. Özellikle bir partinin ismini vermek istemiyorum ama sol, sosyalist çevrelerde ismi ve tarihiyle bilinen belli başlı bütün güçlere götürüp anlattık. Hatta vekil arkadaşlarımız bazılarıyla gidip tartışma yürüttü. Katılımları için çaba harcadık. Bazıları bizim kuruluş aşamamızda gelip toplantılarımızda görüşlerini açıkladılar, başarı dileklerini açıkladılar, gözleyeceklerini ve dirsek temaslarını muhafaza edeceklerini açıkladılar. Aktif gözlemci olacağını bildirenler oldu.

Bu aşamada istenilen genişlikte olduğunu tabii ki söyleyemem. İstenilen genişlikle gerçekleştirilebilir genişlik arasında tabii ki bir fark var. Şunu söyleyebilirim rahatlıkla, biz hem mümkün ve olanaklı en geniş bileşimi elde etmek istiyoruz, hem de bugün gerçekleştirilebileni de gerçekleştirmek istiyoruz. Yani en geniş olsun, işçiler, sanatçılar, kadın örgütleri, doğayı koruma örgütleri, gençlik hareketleri, köylü hareketleri, inanç gurupları, ulusal topluluklar vs. katılsın, tam bir Anadolu, Mezopotamya fotoğrafını elde etmek istiyoruz, ama bugün gerçekleştirilebilir olandan da kopmak istemiyoruz. En geniş olsun adına ertelemek gibi bir lüksümüzün olmadığını düşünüyoruz. Bir yandan ülkede savaş tırmanıyor, insanlarımız ölüyor, askerler de, emekçi çocukları, dağdakiler de, hepsi bizim çocuklarımız. Savaş sürdükçe kan kaybediyoruz. Bir yandan işbirlikçi neo-liberal politikalarıyla hükümet işçilerin kıdem tazminatını, işçi haklarını hedef alıyor, bir yandan her gün birkaç kadın öldürülüyor, doğamız talan ediliyor, Anadolu tarihiyle hesaplaşıp yaralı halklarımızın yaralarını sarmamız gerekiyor. İnanç gruplarının, varlıkları, eşit yurttaşlık hakları önümüzde duran ve gündemimiz olan konular. Hayatın bizi beklemediğini görüyoruz. Buna müdahil olmak gerekiyor.

Bugün elde edilebileni elde ederek, genişlemeye devam edeceğiz. Şu anda şunun açığa çıkmasını istiyoruz; En geniş çevreleri bir araya getirme yönelimimizin ve muradımızın şu anki hareketimizde de açığa çıkmasını istiyoruz. Bunun için çok çaba harcıyoruz. Onun için mesela kongremizin yüzde altmışı kurumlardan, yüzde kırkı bireylerden derken, bu yüzde kırkla ilerici hareketin bir şekilde örgütsüz kalmış fakat bir şeyler yapmak isteyen insanlarını da bu çalışma içine katmak istiyoruz. Toplumdaki potansiyele karşılık olmak istiyoruz. Şu anda keşfettiğimiz şey kongre girişiminin kendisini ortaya koyduğu ölçüde, toplumun ihtiyaçlarına yanıt verip pozitif bir yanıt alabileceğini düşünüyoruz. Ki şu anda pozitif bir karşılık alıyor zaten, ama yine de bir ihtiyat var. “Acaba tekrar hayal kırıklığı mı olacak, yoksa başarılı mı olacak?” deniyor.

“ÇATI PARTİSİ LAFINDAN YOLA ÇIKARAK YİNE BİR ŞABLONU TEKRARLADIK”

Tam bu noktada, kongre girişiminin başarılı olmasından kaygılarınız, tedirginlikleriniz var mı? Hangi konularda hassasiyet göstermek gerekir?

Bir tanesi şu; tarihin birçok anında en geniş birlikler adına o gün mümkün ve gerçekleştirilebilir olan geriye atıldı ve yapılamadı. Bu doğru değildi, artık bundan çıkmamız gerekiyor. Hem en geniş birliktelikleri isteyip çaba harcamalıyız, hem de o anda mümkün olan için de onu yapmamız gerekiyor.

İkincisi şu; biz daha önceki bütün deneyimlerimizde bildiğimizi tekrarladık. Bildiğimiz bazı şablonlar vardı, bunları tekrarladık. Aslında bu işin başında da çatı partisi lafından yola çıkarak yine bir şablonu tekrarlamak için yola çıktık. Başlangıçta böyleydi, fakat tartışmalar içerisinde parti kongre önerisi kullanıldı, bu tartışma, bu öneri, bunun yanı sıra, Kürt halkının yarattığı deneyim bizi şuraya getirdi. Acaba bizim öncelikli ihtiyacımız parti mi? Daha geniş bir birliği partiyle mi sağlarız? Oradan şuraya geldik, neden mesela bir çeşit batının DTK'sı gibi halk hareketi geliştirmeyelim? Bunları tartışa tartışa bulduk aslında ve gördük ki kongrenin kendisi yeni bir şey, bize yeni bir dil de sağlayabilir. Bu şimdiye kadar denemediğimiz bir yöntem. Şimdiye kadar çok eylem birliği yaptık, platform kurduk, çatı partisi girişimi kurduk, cephe girişiminde bulunduk, ama bunu ilk defa deniyoruz. Bunun daha kapsayıcı ve esnek olduğunu gördük. Bunun içerisinde yer alan ve yer almak isteyen kuvvetlerin daha esnek yaklaştığını gördük. Bu imkanın hakkını vermemiz lazım. Madem ki bu bizim yürürken keşfettiğimiz bir gerçeklik ve işe yarıyor. O zaman bu gerçekliğin imkanlarını tam layıkıyla kullanmaya dikkat göstermemiz gerekiyor.

Aslında teorik olarak da, pratik ve sezgisel olarak da şunu görüyoruz, bu yeni durumun kendisi yeni bir dil ve yeni bir ilişki tarzı gerektiriyor. Her şeyden önce siyasi örgütler ve kadroları açısından, bir araya gelen bu çevrelerin kadrolarının bu çalışmada birbirini tanıması, ortak dil oluşturma ve uygulama konusunda deneyim ve birikim kazanmasını istiyoruz ve şu süreç içinde bu yönde gidiyoruz. İnsanlarımız hazırlık komisyonlarında birlikte, bir araya gelip çalışıyorlar, yakınlaşma, birbirini anlayıp dillerini yeni duruma uyarlama yaklaşımı belirginleşmeye başlıyor.

“TOPLUMDAKİ POTANSİYELİ AÇIĞA ÇIKARMAYA MAHKUMUZ”

Yeni bir dil ve tarz yaratmak gerektiğini çok vurguladınız. Peki yeni bir dil ve tarzın yaratılabileceğine inanıyor musunuz? Türkiye'de çok defa yeni diye ortaya çıkıldı, ama bahsettiğiniz yeni kitlelerle buluşma konusunda solun bir tutukluğu var.

Benim kişisel görüşlerim şu, 8-10 senedir ulusal hareketin Türkiyelileşme kavramı var. Fakat bu kendi sınırlarına geldi dayandı ve Türkiyelileşemedi. İki, bir dizi parti ve örgüt var, bunları yine sol hareket içinde kabul edelim. Bunlar yine kendi sınırlarına dayanmışlar, tek tek ve toplu olarak. Ve temsil etme iddiasında oldukları toplumsal kesimlerden çok ciddi tecrit durumundalar. Hem ulusal özgürlük hareketi, hem sosyalist hareketler bu sınırlara dayanmışlar. İkisinin de bu sınırları yıkması gerekiyor. Buna mahkumuz, buna mecburuz, başka seçeneğimiz yok. Bunu mutlaka, bugün veya yarın yapmak, başarmak zorundayız.

Kongre Girişimi her şeyden önce bunu kendi aramızda yıkıyor, fakat kongre girişiminin yüzde kırkını siz azımsamayın, buradaki bizim şu yönelimimizi söylüyorum bu yüzde kırkla. Topluma gitmeye mecburuz, toplumdaki potansiyeli açığa çıkarmaya mahkumuz. Biz o yüzde kırkı bir sınır olarak değil, güvence olarak koyduk. Yani kurumların dışında tek tek bireylerin katılımını güvenceye almak için. Birleşmiş grupların işbirliğini güçlendirirken, bir yandan grupların bireylerle olan ilişkisini güçlendirmek, karşılıklı bir rezonansa sokmak istiyoruz bunları. Bunu başardığımız durumda bu zaten bir değişim yaratacaktır. Politika algımızda ve zihniyetimizde de bir değişim yapacak. Peki bu fiilen başlamış mıdır? Ben bunun fiilen başladığını sadece inanç olarak değil, fiili bir durum, bir gözlem olarak söylüyorum.

“HER YERDE BİR BEKLENTİ VAR”

Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz? Bölgelerde yapılan toplantılardan verileriniz var mı bu konuda? Tekirdağ, Rize vs.

Ben İstanbul 3. bölgenin de koordinasyonunu yürütüyorum aynı zamanda. Bir araya gelen değişik guruplardan arkadaşlarımız ve tek tek bireylerin sorun çözme arayışına, ve kadroların iyi niyetli yönelimine bakarak bunu söylüyorum. Ama Kongre Hazırlık Komisyonu’ndan da bakarak söylüyorum, onun sorunları çözmek konusunda ve uyum konusundaki arayış ve yönelimine bakarak da söylüyorum. Samsun’da bir toplantı yaptılar arkadaşlarımız. Orada 230 kişi katıldı, gerçekten duygusal sahneler yaşandı. Her yerde bir beklenti var, sinyaller geliyor. İnsanlar bakıyor, önceden hayal kırıklığı yaşadıklarını, bir daha hayal kırıklığı yaşamak istemediklerini belirtiyorlar. Kadrolar başarmak istiyor, toplum da başarılı olsun istiyor. Bütün bölgelerden alınan sinyaller böyle. Antalya, Ankara, Konya'da, Kayseri'de yapılan toplantıdan. Trakya'da mesela çok güzel inisiyatifler var, Sinop'takiler daha çok temsil edilmek istiyorlar, Karadeniz’deki doğa, hareketleri sahipleniyorlar. Bunun verilerini alıyoruz. Bunu sırf temenni olarak değil, başarıların sinyallerinin ortaya çıktığını somut verilerle görüyoruz.

Bir kez daha söylüyorum, bir; bu çalışma içinde bir araya gelen siyasi yapıların işbirliğine dikkat göstermemiz gerekiyor. İki; bu siyasi yapıların bu çalışmaya katılan bireylerle ilişkisine özen göstermemiz gerekiyor. Üç; mutlaka yüzümüzü topluma dönmemiz, toplumsal dinamiklerde gücümüzü orada bulmamız gerekiyor. Aslında bu, girişimin içindeki herkes tarafından kabul edilen, aynı zamanda hareketin doğası gereği güçlerin orantısız olduğu- çünkü bu girişim sosyal ve siyasal yapıları bir araya getiriyor- bir durum var. Toplumsal hareketi yaratmadık, bunu yaratacak bir mücadele örgütü inşa ediyoruz. Herkes buna ihtiyaç olduğu konusunda, buna çaba harcamaya değer olduğuna hem fikir. Ve bunun için uğraşıyor.

“BATININ HAYATİ BİR ROLÜ VAR”

Kongre Girişimi’nin başarısının ölçütü Burdur, Çorum, Artvin, Tekirdağ, Sinop gibi illerde yaratacağı karşılıkla ölçülecek diyebilir miyiz? BDP zaten Kürt illerinde belirleyici bir güç ama diğer illerde sol bunu başaramadı. Başarı batıdan mı ölçülecek?

Evet, biz batıdan yola çıkacağız. Kürt halkı büyük mücadele veriyor, fakat yalnızca kendi güçleriyle sonuca ulaşamıyor. Hepimiz kan kaybediyoruz Türkiye'nin düğümleri çözülmedikçe. Batının hayati bir rolü var. Özellikle mücadele merkezleri olan İstanbul, Ankara, İzmir, Adana gibi yerlerde ve dediğiniz bütün illerde hareketin başarılı olması önemli. Batıyı kapsayacak şekilde mücadele edeceğiz ama burada hem ulusal demokratik hareket, hem solcular, hem mağdurlar, hem kadınlar vs. buluşacak. Bu olduğu zaman ertelenen, ötelenen, üst üste biriken sorunların çözüm yoluna girdiğini göreceğiz. Bu tabii ki halkçı, emekçi bir çözüm süreci olacaktır. Bugün hayati konu bu. Türk ezilenlerin mücadelesinin batıda yükseltilmesi önemli bir ihtiyaç. Bu Kürtlerin de, tüm halkların da ihtiyacı.

Bir örnek vereyim. Bir-iki sene bu hükümet Alevilerle çalıştay düzenledi, tartıştı, bir taleple oynadı. Bir inanç grubu zorunlu din dersi istemiyor, vergisiyle diyaneti beslemek istemiyorum diyor, ama bu gerçekleşmiyor. Hükümet bu taleplerle oynuyor, her kesime bunu yapıyor. Buna büyük bir siyasi baskıyla engel olabiliriz ancak.

“ALEVİ TALEPLERİYLE DE, BAŞÖRTÜLÜ TALEPLERİYLE DE İLGİLENİYORUZ”

Çok teşekkür ederiz. Eklemek istedikleriniz var mı?

Şöyle bir çağrıda yarar var. Henüz bu hareket içinde yer almayan bireyler ve toplumsal kesimler var. Onlara bizi inceleme çağrısı yapıyoruz, gelip baksınlar, sorsunlar, incelesinler, her türlü bilgiyi vermeye hazırız. Katıldıkları yerden başka katılımcılar hangi haklara sahipse onlar da o haklara sahip olacaklar. Biz daha geniş bir birliği bütün toplumsal, çevre ve kadın örgütlenmelerini kapsamak istiyoruz. Alevi kadının talepleriyle de, başörtülü kadınların talepleriyle de ilgileniyoruz ve en az onlar kadar çaba harcamak istiyoruz.. Bunları birleştirdiğimiz oranda güçlenip harekete geçebiliriz, etkili olabiliriz. Tüm kesimleri Kongre Girişimi’ne bekliyoruz. Bulundukları noktadan katılan herkesin aynı haklara sahip olacağını ilan ettik. Bunun için elimizden gelen çabayı göstermeye talibiz. İhmal ettiklerimiz varsa bunları gidermeye, bunların sorumluluğunu üstlenmeye de hazırız. Daha geniş güçleri birleştirmek herkesin ihtiyacıdır. Ülkemizde çekilen zulümleri görünce, bu hepimizin hakkı. Egemen sınıfın çıkarları için halklarımız ve emekçiler kan kaybediyor. Bu bölge halklarının da ihtiyacı. Ortadoğu’da bizim geliştireceğimiz halk hareketi tüm halkların ve komşularımızın mücadelelerine olumlu bir katkı ve moral olacaktır. Kenardaki tüm kuvvetleri tek yürek olmak için çağırıyoruz.

*İbrahim Çiçek, Atılım Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni / ESP Genel Başkan Danışmanı