Özlem Sevgi / Demokrat Haber

Türkiye onu ‘Gezi’deki Kırmızı Fularlı Kızın annesi’ olarak tanıdı..

Kızının mücadelesiyle gurur duyduğunu hep vurguladı.

Astsubay ama ‘halden anlayan’ babasının otoritesiyle büyüyen, devrimci mücadelede saf tutan ve kendisi gibi emeğin ve solun yanında yer almakta bir an tereddüt etmeyen iki evlat yetiştiren genç bir kadın Nuray Erçağan..

O şimdi HDP’nin Antalya milletvekili adaylarından biri.

Nuray Erçağan yaşamına, kızlarına, Gezi Direnişi’ne, HDP’ye ve adaylık çalışmalarına dair Demokrat Haber’in sorularını yanıtladı:

Siz kamuoyunda “Kırmızı fularlı kızın annesi” olarak tanındınız. Bu tanımlamanın dışında kalarak bize kendinizi tanıtır mısınız? Özellikle siyasete ilginiz nasıl başladı?

Kırmızı fularlı kızın annesi olarak tanındım evet ama önce ben bir kadınım diyerek başlayalım. Empati yapabilen, haksızlığa, sömürüye “hayır” diyebilen, yalansız ve çevresinde olan tüm saldırılara karşı ezilenin yanında yer alan iki kız sahibi bir anayım.

İlk aydınlanmam lisede okurken çok sevdiğim üst sınıftan bir arkadaşıma solcu diye saldıran kendi sınıf arkadaşıma "dur bakalım" dediğimde başladı sanırım.

Babam hava astsubayıydı. Doğal olarak otoriter bir babamız vardı. Ancak babamın o tavrının altında pamuk gibi bir yüreği vardı. Gencin halinden anlayan.

Ama aynı zamanda kararlarıma karışmaya çalışan egemen babama “dur bi babacığım” dediğimde büyüdüm. Bursa'da devrimci gençlik içinde mücadele ettim. 80 sonrası günlerdi. Okuyacak kitap bulamazdık. Zülfü Livaneli'yi bile gizli gizli dinlerdik.

Üniversite sonrası Türk Standartları Enstitüsü'nde uzun yıllar çalıştım. Samsun görevimi yaparken ekoloji mücadelesi içinde oldum. İşimden emekli olduktan sonra kızlarımla beraber Antalya'ya yerleştik. Ekoloji mücadelesini emeğin gündemine sokabilmek adına ve çevre mücadelesinin ne kadar yaşamsal olduğunu anlatabilmek adına makaleler yazdım. Doğu Karadeniz'de ve Antalya'da termik santral, HES ve maden ocaklarına karşı direnişlere destek olarak bu mücadelenin netleşmesi için emek vermeye çalıştım.

“AKP YAŞATTIĞI ACILARIN BEDELİNİ ÖDÜYOR”

Gezi Direnişi hiç kuşkusuz hayatınızın en önemli olaylarından biri. Kızınız Ayşe Deniz Karacagil de çok zor dönemler yaşadı bu süreçte, hiç kuşkusuz siz de. Ve sonra PKK’ye katıldı. Sizin için Gezi Direnişi’nin anlamı nedir?

Gezi Direnişi sadece bizim küçük ailemizin değil tüm ülkenin evlerinde sokaklarında yaşanmış en önemli mücadele.

Sistem kızlarımla benim dayanışmama Gezi sürecinden sonra mahkemeleriyle, hapishaneleriyle saldırdı. Bilmediler ki anne kız arasında kardeşlik, arkadaşlık bağına saldırdıysanız sizin yıkılma zamanınız gelmiştir. Ki öyle de oldu. AKP o günden bugüne yaşattığı acıların bedelini ödüyor ve tepetaklak olmaya mahkum şekilde çekirdeğine çekilip büzülüyor.

Gezi Direnişi'nin anlamı tüm özgürlüğü kısıtlanmış halkların "bir dur bakalım" demesiydi.

“ONUN KUCAĞINDA UYUMAK İSTERDİM”

20 Mayıs doğum gününüz.. Bu tarih aynı zamanda kızınızın PKK’ye katılma tarihi.. Nasıl geçti onsuz bir yıl? Şu an yanınızda olsa neler söylerdiniz ilk olarak, neler yapardınız birlikte?

Deniz'in bana hediyesi, ardında bir mektup bırakıp beni yanına almadan kendi iç yolculuğuna çıkmasıydı. Onsuz geçen bir yılı "anlamı olmayan geçen günler" , "gülmeyi istemediğim günler" olarak tanımlayabilirim.

Onun dizi dibinde olaydım da birlikte karar vererek tanımlasaydık yaşamımızı. O gittiğinden beri hep yarım nefes alıyorum, bir oh çekip onun kucağında uyumak isterdim. Kim bilir belki de o benim kucağımda uyumak isterdi.

“SİYASET İNSANA YARAŞIR OLANI ARAYIŞ YOLCULUĞU”

Gelelim sizin siyaset sürecinize. Neden HDP?

Siyaset süreci insanın doğayla tanışmasında yatıyor. Bizler doğadan uzaklaştıkça doğallıktan uzaklaşıyoruz. Doğayı elimden tutup bana anlatan babamla başlıyor belki de her şey. Siyaset benim için bir yaşam biçimi. Size saldıran, yok etmeye silmeye çalışan bir sisteme karşı var oluş, bir duruş biçimi. Siyaset doğal olanı, insana yaraşır olanı arayış yolculuğu.

Halkımız uzun yıllardır devlet baba denilerek kandırıldı. O devlet babanın ezilenlere yaptıklarını görmeye başladığınızda haksızlıklara "bi durun bakalım", “artık yeter” demekle başlıyor o duruş. Ezilenin yanında olmayı seçtiğinizde aynı topraklarda yaşadığımız Kürt halkının çektiği acıları "Beyaz Türklere anlatma çabasında buluyorsunuz kendinizi. Ve o düşmanlık söylemlerinin her iki halkı birbirine ne kadar uzaklaştırdığına tanık oluyorsunuz. Bu da insan olana yakışmayan bir duygu durumu.

İşte bunun için HDP. Hep beraber önce AKP'ye ve şimdiye kadar bize yaşatılanlara “hele bir geri basın” deme hali.

Ülkenin "bütün ezilenleri birleşelim" deme hali bu da müthiş umut veren bir durum.

“ONLARIN DUVARLARI AŞILMAYA MAHKÛMDUR”

HDP’nin barajı aşıp aşamaması belki de seçimin en çok merak edilen noktası.. Sizin samimi olarak gözlemleriniz nedir? Bu baraj yıkılacak mı?

“Baraj mı, o da ne?” diyeceğim. Kızlarımla benim barajıma saldıranlar birleşmiş bir halkın barajına takılacaklar asıl. Onların duvarları her zaman aşılmaya mahkûmdur.

Samimi olarak söyleyeyim biz kadın milletvekili adaylarımızla Finike, Kumluca bölgesinde haksızlığa uğramış doğanın halini görmek üzere yaylalarda, dağlarda gözlem yaptık. Taşocakları ve HES mücadelesi veren köylülerle konuştuk. Orada 1.250 metrede, dağın tepesindeki Hacı Amca meclise gittikten sonra buraya gelmezseniz hesap sorarım diyorsa AKP'nin değil dünyanın barajlarını yıkarız biz.

Yıkılacak mı diye sormayın o duvarı halklar çoktan yıktı bile. Uzatılan eli kadim halklar görür ve tutar.

Kendi seçim bölgenizde çalışmalarınız nasıl gidiyor? Birçok yerde HDP adaylarının karşılaştığı baskı, tehdit hatta saldırılarla siz de karşılaştınız mı?

Kendi seçim bölgemizde elbette ki saldırılar oluyor. Yıllarca birbirine düşman edilmeye çalışılmış topraklarda yaşıyoruz. Bir takım karanlık güçler piyonlarını harekete geçirince küçük çapta saldırılar oluyor. Ama son çırpınışlar diyelim geçelim.

Ben kendi adıma düşmanca bakan çirkin gözler görmedim değil. Ama daha çok yapacaksınız, meclise gideceksiniz sözlerini ve daha çok halkımızın güleç gözlerini gördüğüm için diğerlerini tarihin tozlu sayfalarına gömelim gitsin.

Tehditle karşılaşmadım. Bizim insanımız her şeyin farkında sadece isyanını haykıracak, muhalefetini yapabileceği doğru bir kanal yok. Bu hepimizin derdi. HDP bugün için AKP'ye karşı bir umut olma yolunda hızla ilerliyor. Saldırıyla da hiç karşılaşmadım

“EZİLDİĞİMİZ AĞIRLIĞI BİR ÜSTÜMÜZDEN ATALIM”

Antalya’da yaşayan vatandaş neden HDP’ye, size oy versin? Onları ikna etmek için neler söylüyorsunuz?

Ben onların içinden çıkmış sade bir vatandaşım. Onlar gibi pazara çıkan, otobüs kuyruğunda bekleyen, vergi ve zamlar altında ezilen bir kadın olduğum için ve haksızlığa hep birlikte dur diyebilmek için oy versinler. Burada oy dediğim seçme hali, yalansızlığı, onurlu yaşamı seçmek.

Onları ikna etmek için fazla söz söylemeye gerek yok onlar samimiyeti gözlerinizden anlıyor zaten. Biz onların içinde yaşayanlarız ki niye ikna etmeye çalışalım?

Söyleme gelince gelin hep birlikte ezildiğimiz ağırlığı bir üstümüzden atalım diyorum.

“KADINI KULUÇKA MAKİNASI OLARAK GÖREN BİRTAKIM ADAMLAR”

Türkiye'de sadece Nisan ayında 22 kadın öldürüldü. Kadın aday ve bir anne olarak kadın cinayetlerinin önüne geçecek önerileriniz var mı?

Kadın cinayetlerini her gün televizyon kanallarından ören bir medya ve bu sistemi kuran erkek egemen bir hükümet var başımızda.

Kadını yok sayan, kuluçka makinası olarak gören birtakım adamlar bizi yönettiklerini sanıyorlar. Onların nefret söylemleri ilk başta kadını değersizleştiriyor. Yani onlar körüklüyor. Bunu dini kullanarak yapıyorlar üstüne üstlük.

Kadına şiddeti kim durdurabilir, elbette "önce kadınların örgütlenmesi". Her türlü egemen zihniyete kadınların yan yana gelmesi çözecek. Yan yana gelişimiz, bu saldırıları yaratan sistemik saldırıları durduruncaya kadar sürecek bir mücadele bu.

Yine o bir takım egemen olduğunu zanneden adamlara sözümüz: Dünya yerinden oynuyor, kadınlar özgürleşiyor…