ALİ BARIŞ KURT / ANF

Prof. Dr. Doğu Ergil, "çözüm süreci"nin henüz toplumsallaşamadığını ifade ederek, "Silahlar sustu ama TSK'yi Başbakan Erdoğan temsil ediyor" dedi. "Taraflar tanımlanmamıştır. Fiilen vardırlar ama bundan sonraki aşamaların bir tanımının yapılması gerekiyor" diyen Prof. Dr. Ergil, hükümetin sürece ilişkin gelişmeleri seçimlerden sonraya bırakmasının riskli olduğu uyarısında bulundu.

ANF'ye değerlendirme yapan Fatih Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğu Ergil, AKP hükümetinin "çözüm süreci" için yeterli bir hazırlıkta bulunmadığını belirtti. Sürecin zamana yayıldığı ve toplumsallaşamadığı eleştirilerini yapan Prof. Dr. Ergil, "Şu an silahlar susmuş olmasına rağmen, bunun halen sivil inisiyatif değil de resmi bir inisiyatif olarak anlaşılmasından ötürü, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni (TSK) Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan temsil ediyor; kendisi değil belki ama en yakınındaki, görevlendirdiği insanlar TSK'yi temsil ediyor. Bu iş daha toplumsallaşamadı" dedi.

'AŞAMALARIN TANIMLANMASI GEREKİYOR'

Prof. Dr. Ergil, toplumun çeşitli kesimlerinin beklenti, görüş ve endişelerini yansıtacak, süreci fikirleriyle destekleyecek grupların olması gerektiğine işaret ederken, tarafların tanımlanmamış olmasını da eleştirdi: "Anladığım kadarıyla, temsili grupların sürecin içinde olması pek arzu edilmiyor. Ama toplumsallaşması gerekir. İkinci olarak; taraflar tanımlanmamıştır. Fiilen vardırlar ve şu ana kadar işi götürmüşlerdir, belli aşamaya kadar. Bundan sonraki aşamaların bir tanımının yapılması gerekiyor; niçin müzakere ediliyor, bilmiyoruz. 'Barış için müzakere ediliyor' demek yetersiz. Barış, öyle geniş bir kavram ki... Oysa aşamaların, 'şu dönemde şu müzakere edilecek, sonra sıra şunda' şeklinde belirlenmesi gerekiyor. Üçüncü olarak da, bu müzakerelerin sonucunda varılmak istenen nokta, amaç nedir; bu gündeme getirilmeli."

"Barışın da savaşın da en çok etkisini gören, görecek olan toplumdur. Savaşın külfetini taşıyan, barışın nimetlerini yaşayıp koruyacak olan toplumdur" diyen Prof. Dr. Ergil, buna rağmen, AKP hükümetinin "çözüm süreci"ni somutlaştıran ve toplumu da gelişmelerden haberdar eden girişimlere başvurmadığını vurguladı.

'NEYİN MÜZAKERE EDİLECEĞİNE KARAR VERİLMELİ'

"Barış olursa hukuk değişecek, birlikte yaşamanın şartları belirlenecek ve en geneli Anayasadır. Ama ne olacağı konusunda karar verilmiş değil. Bu kadar belirsizliğin olduğu yerde diyalogdan müzakereye geçirilmesi tabii gerçekleşmez. Diyalog konusunda, anladığım kadarıyla Öcalan, 'elli bin defa görüştük, neredeyse birbirimizin özel şeylerini bile biliyoruz' diyor. Artık neyin müzakere edileceği konusunda bir karara varılması lazım. Aşamalar, amaç, varılacak nokta ve bunun sonucunda Türkiye'nin hukuki, idari yapısıyla nasıl bir görünüm arz edeceğini bilmemiz lazım."

'SÜRECİN SELAMETİ İÇİN HEYETLER OLUŞTURULMALI'

Abdullah Öcalan'ın demokratik sözleşme ve hakem, izleyici, bağımsız izleme kurulu oluşturulması önerilerinin desteklenmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Ergil, "Müzakerenin heyetler halinde olması lazım. Gene devlet memurları mı olacak, siyasetçiler katılacak mı, Öcalan'ın yanında kimler olacak? Bir tarafta Öcalan ama Öcalan'ın yanında kimse yok; buna izin verilecek mi? Ayrıca Öcalan'ın karşısına kim çıkartılacak; temsili bir grup mu olacak, sadece memurlardan mı oluşacak? Bunların hiçbirine karar verilmedi, sorun burada. Bir format eksikliği söz konusu. Bunların tespit edilmesi lazım. Bir de yöntem önemli. Arabulucu olacak mı? Arabulucu kuralları kolaylaştırıcıdır; bu kurallara riayet edildiğini gösteren... Bir de gözlemci vardır; sadece izler, not tutar ve raporlandırır. Hem arabulucu hem gözlemcinin olması sürecin selameti açısından önemlidir. Gidişatın sapmaması, sarkmaması için bu görüşmeler yararlı olacaktır. Böylece dünya da haberdar olacaktır" diye konuştu.

'HÜKÜMET SEÇİM SONRASINA BIRAKMAK İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPIYOR AMA...'

Prof. Dr. Ergil'e göre; hükümet seçim hesapları yaparak sürece ilişkin gelişmeleri erteliyor ve zamanın ilerlemesi riski artırıyor: "Hükümet seçim öncesi olduğu için erteliyor. Elinden geldiği kadar seçim sonrasına bırakıyor. Mesela Anayasa çok kolaylaştırabilecekti; vatandaşlık tanımı, idari sistemin nasıl olacağına dair ademi merkeziyetçi düzenin ipuçlarını taşıyan bir içerik çok kolaylaştırabilirdi. Bu konuda çok ciddi teşebbüs de yok. Bu yüzden endişe duyuyorum ki, bu iş zamana kalıyor ve çok sağlıklı değil. Zaman kıymetli ama seçim maalesef zaman konusunda gecikmelere neden olacak. Hükümet de bu işi aceleye getirmek istemiyor; zamana oynuyor. Kürt tarafı sabırla yaklaşıyor ama bu sabır ne kadar sürer, emin değilim."