Yrd. Doç. Dr. Erdem Yörük, Kürt sorununda demokratik ve kalıcı bir çözümün tesisi için Rojava’nın hayati bir öneme sahip olduğunu belirtti. “Türkiye’de başta HDP olmak üzere demokrasi çevrelerinin başarısının temelinde Rojava yatıyor” diyen Yörük, tespit ve önerilerini şöyle sıraladı: “Cumhurbaşkanlığı ve önümüzdeki genel seçimlerde HDP ve demokrat çevreler, Rojava’ya dair hükümete baskı oluşturmalı. Bu, barış sürecinin önünü açacak ve demokrasi güçlerini de güçlendirecektir. Ayrıca süreci rahatlatma ve önünü açma anlamında da uluslararası üyelerinin de yer alabileceği bağımsız, demokratik, objektif insanların olduğu bir izleme komitesi kurulmalı.”

Yasal düzenleme ile birlikte 'çözüm sürecine' dair gelişmeleri Koç Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erdem Yörük ANF'den İbrahim Açıkyer'e değerlendirdi.

- Size göre söz konusu yasa çözümü ne kadar barındırıyor? Zira sorunun tanımında dahi halen “terörün sonlandırılması” üzerinden gidiliyor. Bir yandan "silahlar sussun, fikirler konuşsun" yaklaşımı ama öte yandan bir buçuk yıldır "terör" tanımı üzerinden yürütülmek istenen bir süreç var. Bu yaklaşım çözüme ne kadar katkı sunar?

AKP'nin barış sürecine stratejik bir süreç olarak değil taktiksel bir siyasi hamle olarak halen bakıyor olması. Günlük kısa dönemde siyasi çıkarlarını halen gözetiyor olması. Dolayısıyla onların süreçten anladığı, büyük ölçüde halen ateşkes durumu. Çatışmasızlığı barış olarak adlandırıyorlar. Toplumsal ve siyasi yönünü halen ikinci plana atıyorlar. Yani, bu başlık AKP'nin aslolan niyetini yansıtıyor. Dürüst davranıyorlar. Amaçları, “terör” olarak nitelendirdikleri şeyi bitirmek. Amaçları silahsızlanmayı sağlamak. AKP oldukça muhafazakar, geleneksel devletten farklılaşmayan bir pozisyonda. .

ÖNEMLİ BİR BARIŞ İRADESİ VAR

En önemlisi Kürt hareketinin, Türkiye'deki demokratik çevrelerin sergilediği inanılmaz bir irade var. Başta Abdullah Öcalan'dan, Kürt annelere kadar bir halkın inanılmaz mücadele sergilemesi. Haziran 2012’de başlayan, sonrasında açlık grevleri ve sokak eylemleriyle hem de çatışmalarla süren barış iradesini ortaya koyan Kürt hareketi, AKP'yi barış rotasına itti. Hem bir örgütün hem halkın iradeli duruşu müzakere masasına oturtabildi hükümeti, ideolojisinden bağımsız, sağcı, solcu, milliyetçi bir iktidar da olabilirdi, burada belirleyici olan Kürt halkının iradesi. Dolayısı ile yasanın başlığı, AKP'nin niyetini dürüstçe yansıtıyor ve bu bütün barış sürecince akıldan çıkarılmamalı.

KÜRT HALKININ İRADESİ İLERLEME KAYDEDECEK

AKP, fikri neyse zikri de o. Özgürlükçü, insan haklarına saygılı bir hükümet olmadığını biliyoruz. Bu durumda mücadele ve müzakere sürecek. Kürt halkının iradesi ile barış masasında ilerleme kaydedilecek.

- Bu noktada çözüme dair bir kapı aralanacaksa kullanılacak dil ve üslup, toplumsal düzeyde bir kapsayıcılığı ve bu sürece toplumun da entegrasyonunu sağlama noktasında göz ardı edilemeyecek bir öneme sahip değil mi?

Bu inanılmaz önemli. Ama AKP barış sürecinde gemileri yakmıyor. Barış sürecinin bir gün bitebileceği bir durumda her zaman B planını hazır tutuyor: “Bunlara vakti zamanında haklarını verdik ama bunlar yine de barış masasını tekmeleyerek yıktılar. Şimdi de gereken cezayı vereceğiz” diyerek 90'lara geri dönüşün kapısını halen açık bırakıyorlar. Fakat süreç ilerledikçe o kapı daralıyor. Yasanın çıkması kapıyı hafif kapatıyor. Bunu görmek lazım. Ama halen bu dili tutturmak insanlarda güven bunalımı yaratıyor. Bu da bu hükümetle yapılan müzakerenin doğasında var. Sağcı, liberal, muhafazakar bir hükümetle tabiatı gereği bunun zıttı hareketin enteresan bir müzakere süreci var. Kürt hareketi sol, sosyalist, cinsiyet özgürlükçü, ekolojik, Alevilere, LGBT’lileri kapsayan bir mücadele ağıyla yürüyor. Yani tamamen zıt bir durum var. AKP bu masada minimumu vererek bu süreci kapatmak istiyor. Rasyonel bir hesaplama içindeler. İki tarafın da yapısal ve ideolojik olarak niyetlerini ortaya koyacak olursak,. Kürt hareketinin stratejik çıkarı Türkiye’nin demokratikleşmesi, AKP’nin ise daha liberal ve muhafazakarlaşması. İki tarafında objektif çıkarları durumunda sonucu belirleyecek olan hangisinin daha güçlü olduğu.

- Nasıl ve ne türden bir güç bu?

Silahlı mücadelenin olmadığı durumda toplumsal alan belirleyicidir. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, sokak hareketleri ve gelecek genel seçimlerdir. Selahattin Demirtaş'ın alacağı oy Kürtlerin ne kadar özgür olacağına dair bir referans olacak. Kaotik ve kritik bir tarihsel dönemden geçiyoruz. Ortadoğu’da, dünyada yeni sınırların çizildiği bir süreci yaşıyoruz. Her şeyin yeniden şekillendiği dönemden geçiyoruz. Ufacık şekillenmenin büyük bir etki yaratacağı bir süreç bu. O bakımdan tüm kesimlerin Kürt hareketine, DBP’ye, HDP’ye, Demirtaş’a omuz vermesi gerekiyor. Pazarlığı belirleyecek şeyler bunlar.

HDP’NİN BAŞARISI ROJAVA’DAN GEÇİYOR

- İçteki durumu özetlediniz. Peki dış politika, örneğin Rojava’ya karşı yürütülen politika, takınılan tutum noktasını nasıl ele almak gerekir?

Rojava'da IŞİD meselesi var. O bağlamda da neler yapılması gerekir sorusunun cevabı olarak demokrat çevrelerin maksimum derecede Rojava’daki devrime destek vermesi gerekir. IŞİD’e karşı Rojava’yı desteklemeli. Aynı zamanda devleti de IŞİD’e destek vermemesi konusunda sıkıştırması gerekiyor. Rojava çok kıymetli. Toplumsal devrim açısından önemli. Kürt halkı için ve Ortadoğu’ya model olması açısından önemli. Demokratik kamuoyunun Rojava’yı sahiplenmesi gerekiyor. Eylemler yapılmalı. Bu, doğrudan Türkiye'deki barış sürecini belirleyici bir şey. Cumhurbaşkanlığı ve önümüzdeki genel seçimlerde HDP’nin başarısı, Rojava’ya dair hükümete ne kadar baskı oluşturulacağından geçiyor.

OBJEJKTİF VE DEMOKRATİK BİR İZLEME KOMİTESİ OLUŞTURULMALI

- Şu halde iki ay gibi kısa vadede meclisin tatil edilmesi, Cumhurbaşkanlığı sürecini ele alırsak demokratik bir barış ve çözümün kapılarını aralamak adına neler yapılmalı? Yani hem sürecin önünü açmak hem de yasal düzenlemenin içinin doldurulması anlamında soruyorum.

Yasa belli bir müzakere için yasal güvence getiriyor. Pozitif bir şey söylemeyen ama negatif şeylerin olmasını daha güç hale getiren bir yasa. Önemli ama başlangıç. Meclis açılana kadar olan dönemde yeni yasanın içini dolduracak komisyonlar kurulabilir. Siyasi parti temsilcilerinin, STK temsilcileri, akademisyenlerin, sendikaların, kadınların olduğu komisyonlarda süreç tartışılmalı. İçeriğe dair, nasıl olmasına dair bir yapı oluşturulmalı. En önemli şey izleme komitesinin oluşturulması. AKP’yi CHP ve MHP’yle olan rekabeti yüzünden iradesiz davranmaya, milliyetçi popülizme iten bir kuvvet söz konusu. Dolayısıyla da barış süreci uzun sürecek. 100 yıllık mesele bir kaç ayda çözülemez. Seçim sonuçları, siyasi dengeleri sürekli değişecek. Dolayıs ile, bu çalkantılardan bağımsız üçüncü bir aktörün buna garantör olması gerekiyor. O nedenle bu izleme komitesinin kurulması lazım, uluslararası üyeleri de olabilir. Akil insanlar bunun parçası olabilirler. İki taraftan bağımsız, demokratik, objektif insanların olduğu izleme komitesi, süreci rahatlatacağı gibi önünü de açacaktır.