Gökhan Soylu / Demokrat Haber

Fotoğraflar: Ergün Özcebeci


Kürt siyasi hareketinin önemli isimlerinden, 23 ve 24. dönem Şırnak milletvekili Hasip Kaplan'la son gelişmeleri konuştuk.

Anayasa komisyonunda AKP'li vekiller tarafından linç edilmeye çalışılan HDP'li parlamenterler, dokunulmazlık krizi ve Kilis'e her gün düşen bombaları sorduk. Hukukçu kimliği ile dokunulmazlık krizini değerlendiren Hasip Kaplan bize sürecin nasıl ilerleyeceğini anlatırken, siyasetçi kimliği ile bu tablo karşısında Türkiye nasıl bir sonuçla karşılaşır sorusunun cevabını verdi.

Dokunulmazlıkların kaldırılması oylamasında 367 üzeri evet oyu çıkarsa faturanın CHP'ye kesileceği uyarısında bulunan Hasip Kaplan “Siyaset çözüm yeri olursa silahlar susar, dokunulmazlıkları kaldırmak, hapse atmak silahı daha da teşvik eden bir yaklaşım olur” diyor.

Hasip Kaplan, Anayasa komisyonundan çıkarken slogan atıp ve marş söyleyen HDP'li vekiller için "ne yapmalarını bekliyorlardı Dombra mı söyleselerdi" diye konuşuyor.

İşte Hasip Kaplan'la yaptığımız röportajın tamamı:



-Türkiye şuan dokunulmazlıkların kaldırılmasını konuşuyor. Sizce 22 sene önce DEP milletvekilleri Orhan Doğan, Hatip Dicle gibi bugün HDP milletvekilleri de yaka paça gözaltına alınacak mı?

90'lı yıllarda oluşturulan MGK+Hükümet konsepti sonucu binlerce köy yakıldı, faili meçhul cinayetler işlendi. Mecliste muhalif sesleri susturmak için, DEP milletvekillerinin toptan dokunulmazlığının kaldırılması ve üyeliklerinin düşürülmesi amaçlanıyordu. DEP hakkında Anayasa Mahkemesinde parti kapatma davası açılmıştı, parti kapatılınca zaten üyelikler düşecekti. Seçimler yakındı, iki ay dahi beklemediler DYP ile ANAP grubu DEP'lilere ait 19 fezlekenin mevcut diğer vekillerin 153 fezlekesinden önce görüşülmesi için 1 Mart 1994 günü önerge verilmişti. Önergeler kabul edilmiş 2-3 Mart 1994 tarihinde görüşülmesi kararlaştırılmıştı. Ankara DGM Başsavcısı o tarihte Emniyet Genel Müdürlüğüne yazı yazarak, meclisin abluka altına alınmasını, havaalanlarında yurt dışı yasağı konulmasını emretmişti. Meclis özel harekat polisleri tarafından ablukaya alınmıştı.

2 Mart 1994 günü dokunulmazlığı kaldırılan ancak; dokunulmazlık kararı kesinleşmeden, Hatip Dicle ile Orhan Doğan meclis kapısı önünde yaka paça çirkin bir şekilde, aşağılayıcı bir uygulamayla gözaltına alındılar. Diğer vekiller mecliste kaldı, aynı uygulamaya maruz kalmamak için çıkmadılar. O zaman savunma avukatları olarak görev yaptım. Savunmaya yönelik saldırılar ilkel ve kabaca yapılıyordu.

Bugün şehirlere yasaklar konuluyor, toplu katliamlar yaşanıyor, yine aynı savaş atmosferi içinde HDP'li vekillerin dokunulmazlığının kaldırılması isteniyor. HDP’li vekiller böylesi bir uygulamaya izin vermeyeceklerini açıkladılar, tarih tekerrür etmeyecek, sonuçları ağır olacak.



-Dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili madde komisyondan AKP CHP ve MHP’nin ortak desteği ile geçti, peki bu süreç nasıl devam edecek?

Topu topu 2 madde görüşülecek, mecliste yasalaşması için 367 oy lazım. 367 için de kilit parti şu anda ana muhalefet partisi olan CHP.

CHP bugün bu kanun değişikliğini desteklediğini söylese de çok ciddi bir itiraz da var çünkü onlar da anayasaya aykırı buluyorlar. Gizli oylama yapılacak. CHP’nin içinde hayır oyu kullanacağım diyen büyük bir kesim var. Eğer diğer kesim de bu kesimin söylediklerine kulak verir ve HAYIR oyu verirse iktidar AKP ve MHP’nin teklifi olarak referanduma gidecek. Referandum da bu iktidarın yolsuzluklarının hepsi konuşulacak. Bir propaganda yapılacak.

O zaman şunu demek lazım, bir, CHP tuzağa düşmemeli; iki, tarih karşısında bu kara lekeyi alnına sürmemeli; üç, anayasaya itiraz hakkını ve savunma hakkını kaldıran bir teklife oy vermemeli.

Bununla ilgili de kamuoyunun CHP’yi zorlayacağını düşünüyorum. Nitekim bizim bir diyalog grubumuz var farklı kesimleri ve farklı partileri içinde bulunduran, biz bugün itibari ile bir açıklama yaptık ve ret oyu verin çağrısını yineledik.



-Peki siz referanduma gidildiği takdirde dokunulmazlıkların kalkmayacağını mı düşünüyorsunuz?

O gün daha farklı bir hava doğacaktır. Yolsuzluklar, hırsızlıklar her şey konuşulur ve ne olacağını o gün görürüz.

“367 ÜZERİ EVET OYU ÇIKARSA FATURA CHP'YE KESİLİR”

-Siz burada muhalefetin ve özellikle CHP’nin tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?


AKP korkunç tuzak bir teklif veriyor. MHP gözü kapalı destekliyor. Zaten “baş üstünde baş bırakmayın” diyen bir parti. Burada temel sorun ana muhalefet ve sosyal demokrat olduğunu iddia eden, Sosyalist Enternasyonal’de HDP ile üye olan CHP’nin tavrı. Yarın CHP Sosyalist Enternasyonel’de HDP’nin karşısına hangi yüzle çıkacak. Soracaklar bunu.

Bugün geldiğimiz nokta CHP açısından vahim, düşündürücü ve şok edici bir tavırdır. CHP içinde dokunulmazlıklar konusunda çok ciddi bir muhalefet var. Kılıçdaroğlu anayasaya aykırı teklif ama evet diyeceğiz diyor. Sosyal demokrat bir partinin geldiği nokta 90'ların gerisinde.

Dokunulmazlıkların kalkmasının sadece Kürt vekillere yönelmesi ırkçılık ve ayrımcılıktır. Hırsızlar, dolandırıcılar, yolsuzluk yapanlar, insanlığa karşı savaş suçu işleyenlerin de dokunulmazlığı kaldırılmalıdır. Bu nedenle geçici bir maddeyle değil, uzlaşma ile esas yönünden parlamenter demokrasiyi güvenceye alacak, muhalefeti iktidara karşı koruyacak, vekillerin tutuklanarak görev yapmasını önleyecek uygulamalara son vermek, tutuksuz yargılamayı esas kılmak lazım.

CHP böyle bir çıkış yaparsa doğru yapmış olur. Anayasayı değiştirecek 367 üzeri evet oyu çıkarsa fatura CHP'ye kesilir. 367 altında kalır referanduma giderse Cumhurbaşkanı karar vermek zorunda, faturaya ortak olur.

-Dokunulmazlıklar kalktıktan sonra siyaseten nasıl bir tablo ile karşılaşırız?

Zor ve şiddet kullanılarak böylesi bir durum yaşatılmak istenirse, mecliste vahim durumlar ortaya çıkar. 6 milyon seçmenin oy verdiği vekillerin 90'lı yıllardaki gibi yalnız olmadıklarının düşünülmesi gerekir. Halkın tepkisi olacaktır. Korkunç bir kırılmaya yol açar. Barışçıl demokratik çözüm umudu kırılır. Birlikte yaşama arzusu onarılmayacak kadar yara alır. Çünkü anayasaya yapılacak geçici madde eklenmesi ile vekillerin savunma hakları, itiraz hakları yok ediliyor. Önceye etkili olacak, hukuka aykırı bir uygulamaya geçiliyor. Hukuken ve siyaseten her yönüyle yanlış bir karar. Toplumsal gerginlikleri kutuplaşmayı arttırır. Fiili darbe hali yaratır, başkanlık heveslerine yol açar.

Bu durum hukuken vahim, siyaseten çok daha ağır bir sonuç doğurur. 1994’teki dokunulmazlıkları kaldıran o iktidar partilerinin hiçbirisi 2002 seçimlerinde kalmadı. Hepsi tarihin çöplüğüne gitti ama dokunulmazlıkları kaldırılan her vekil yeniden seçilip tekrar meclise geldiler.

Kürt yurttaşların yaşadığı Doğu ve Güneydoğu’da aylardır tankla topla vurup hayatı zindan ediyorlar. Cizre, Silopi, İdil, Nusaybin, Yüksekova, Şırnak gibi yerler yerle bir ediliyor. Buralar AKP’ye %10’un altında oy veren yerler. AKP kendine oy vermeyen bütün şehirleri tankla topla yok ediyor. Onları savunanları, kim olursa olsun Meclis’te susturmak istiyor.



“FARKLILIĞA TAHAMMÜL EDİLMEZSE MECLİS ÇÖZÜM ADRESİ OLMAKTAN ÇIKAR”

-1994’te de benzer durumlar yaşandı mı?


Aynıydı. 1994’te DEP milletvekilleri tutuklandıktan sonra basına saldırılar başladı, en fazla gazeteci katliamı o dönemde yaşandı ve arkasından binlerce faili meçhul oldu. Sırf bütün o insanlık ve savaş suçlarını hiç kimse açık etmesin, kimse kamuoyuna taşımasın diye yaptılar bunları. Bugün aynı yolu izliyor AKP iktidarı…

Milli Güvenlik Kurulu’nda askerle ve aşırı sağcı faşistlerle aynı zamanda kısmen ulusalcılarla birleşerek HDP’ye saldırıyor. Burada şunu çok iyi bilmeleri lazım Türkiye’de 20 milyon Kürt yurttaş var ve 6 milyon seçmeni olan bir partiden bahsediyoruz. Bu parti 7 Haziran’da AKP’nin tek başına iktidarına son vermiştir. İşte bu hasmane siyasi düşmanlıkla yapılan saldırı toplumda birlikte yaşama arzusunu yok eder ve kopuşa yol açar.

İnsanlar, ben milletvekilini seçiyorsam ve bunlar benim milletvekilime dokunuyorlarsa, oy çokluklarına güvenerek ikide bir meclisten cezaevine atıyorsa, bu meclis benim meclisim değildir diyecekler artık. O meclis ki Ankara meclisi. Kuruluş felsefesi altında Kürdistan mebusları vardır, Lazistan vekilleri vardır. Eğer bu çoğulculuğa çok sesliliğe ve farklılığa tahammül edilmezse meclis çözüm adresi olmaktan çıkar. Meclis çözüm adresi olmaktan çıktığı zaman demokratik siyaset biter. Şiddetin daha yaygınlaştığı ve Suriye’yi de geride bırakacak bir tablo buluruz önümüzde.

-Yani çatışma süreci Kürt illerinden batıya mı kayar?

Zaten şuan bütün Türkiye’ye yayılmış durumda. Şunu açıkça söyleyeyim korkunç bir tablo ile karşılaşırız ve o günleri Allah kimseye göstermesin. Böylesi durumlarda bu sefer Nato’nun Birleşmiş Milletler’in -darbe mekaniğinin dışında- müdahalesini konuşacağımız günlere geliriz. Türkiye’de bir daha Türkiye olarak kalmaz. Ve bu gemide olan bütün herkes zarar görür. Bu kadar gözü kör, bu kadar ayrımcı, bu kadar zalim ve altını çizerek söylüyorum bu kadar sadist bir siyaset olamaz. Sadist bir siyaset tarzı uygulanıyor.

“SİYASET ÇÖZÜM YERİ OLURSA SİLAHLAR SUSAR”

-Peki bugün dokunulmazlıklar kaldırıldığında ve tutuklamalar başladığında HDP bölgeye dönüp Diyarbakır’da kendi parlamentosunu kurabilir mi sizce?


Bakın HDP’nin hala bu meclisi, bu zalim ırkçı kafatasçı yapıya teslim etme niyeti yok. Ne meclisi ne Ankara’yı ne de Diyarbakır’ı teslim etmeyeceğiz, açık söylüyorum. Bedeli ne olursa olsun. Türkiye’nin tapusu 80 milyon insanın üzerine yazılmıştır. Kimsenin ne eksik ne fazla payı vardır. Kimsenin tek başına tapulu malı değildir. Bunu herkes bilecek, bununla birlikte haddini de bilecek ve birlikte yaşamın eğer insanca yapılanmasını istiyorsa toplumsal bir sözleşme ile yeni bir anayasa yapılacak ve bunlar devam edecek. Siyaset çözüm yeri olursa silahlar susar, dokunulmazlıkları kaldırmak, hapse atmak silahı daha da teşvik eden bir yaklaşım olur.

“GERÇEK SOSYAL DEMOKRATLARIN İZİN VERMEMESİ GEREK”

-AKP’li vekiller ve danışmanlar anayasa komisyonunda HDP’li üyelere saldırdı. HDP’liler de komisyonu terk ettiklerini belirttiler…


AKP komisyona kendi vurucu güçlerini yerleştirmiş zaten. Komisyonda görüşmeleri tıkamak ve görüşmelerin yapılmaması için bütün usul itirazlarına karşı HDP’lilere saldırıyor. Grup başkan vekiline 10 kişinin birden saldırdığı bir zihniyet tek kelime ile mecliste terör estirmektir. Asıl terör estiren iktidar ama çoğunluğuna dayanarak ve yandaş medyası ile bunun sorumlusu HDP gibi gösteriyor.

En büyük teröristler, en büyük hırsızlar, en büyük katliamların sorumluları vatansever ve kahraman gibi dolaşacaklar ama halkı savunan milletvekilleri terörist suçlamaları bahanesi altında en ufak milletvekilliği haklarını kullanmayacaklar. Bu Hitler Almanya’sının parlamentosunda dahi görülmemiştir. Bu bizi kopuşa götürür ve kopuşa götüren bir süreçte bu halkı birbirine çatıştıracak ve düşman edecek bir anlayıştan daha büyük bir insanlık suçu olamaz bu buna yol açıyor. Ve bu tablo bu iktidarın başkanlık heveslerinin önünü açmak için tek başına bir otoriter rejim kurma isteği için yapılıyor. Bu tabloya CHP’nin içindeki gerçek sosyal demokratların izin vermemesi gerektiğini düşünüyorum, çünkü bu Türkiye’nin yıkımı demektir. Çok daha fazla insanın ölmesi demektir.

“DOMBRA MARŞINI MI SÖYLEMELERİNİ BEKLİYORLARDI?”

HDP’liler anayasa komisyonundan çekilirken çıkışta
Çerxa Şoreşe marşını söylüyorlardı. Onu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdi bakın grup anayasa komisyonundan çıkmıştır meclis faaliyet çalışması bitmiştir artık. Bu tür durumlarda her zaman grubun içinden birkaç kişi slogan da atabilir marş da söyleyebilir. Biz güvenlik paketi görüşmelerinde bizzat divanın önünde tam 7 saat boyunca Kürtçe slogan attık. İlk defa yapılan bir şey değil ki. Türkü de söylenir, marş da söylenir, slogan da atarız. Bunların hepsi yapıldı ve ilk defa yapılan şeyler değil yani. Çerxa Şoreşe söylemelerini neden yadırgıyorlar ki, Dombra marşını mı söylemelerini bekliyorlardı? Neyi bekliyorlardı onu anlamadım.



“ASLA GERİ ADIM ATMADIK, BAŞ EĞMEDİK”

-Mecliste kavgalar sürerken sosyal medyada sizin fotoğraflarınız da paylaşılıyor… Denk geldiniz mi bu esprilere?


Ben 8 sene mecliste görev yaptım. Güvenlik paketinde, özel yetkili mahkemelerin görevlendirilmesinde, şike olayında… Birçok olayda ben meclis kürsüsünden konuşurken bana saldırmaya çalıştıkları olaylar oldu. Hakaretler, küfürler… Öyle anlarda direnmekten başka hiçbir seçenek yoktu. Direniyorduk biz de… Bardak kırdık, kavga ettik ama asla geri adım atmadık, baş eğmedik. Sağ olsun sosyal medyada da belki o sekiz yıllık çalışma dönemimizden dolayı bir çağrışım yapıyorlar. Yoksa arkadaşlarımız da gerçekten mecliste tarihi bir direniş sergiliyorlar. Ama 316 vekile karşı sadece 59 kişiler. Ak partili vekiller gözleri kararmış birer Amok koşucusuna dönüşmüş ipi koparmış gidiyorlar. Nereye toslayacakları, ne yapacakları belli değil bunların. Bu kadar şuursuz bir saldırganlık mecliste olabilir mi? Elbette ki kim olursa olsun saldırıya uğradığı zaman kendilerini savunmak isteyeceklerdir.

-Kilis’e IŞİD tarafından durmadan füzeler atılıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rojava’nın Kürt kesiminden bugüne kadar bir mermi çekirdeği bile düşmezken kendi besleyip büyüttükleri IŞİD Kilis’i vuruyor. Bununla birlikte canlı bombaları da ülkede geziyor. Şimdi orada da iktidar bunu bahane ederek Suriye’ye nasıl müdahale edebilirim, bu dokunulmazlıklardan sonra yeni bir gündem maddesi yaratarak nasıl bütün sorunları örtbas ederim gayreti içindedir. Bu çok tehlikeli bir yaklaşımdır. Bu kadar tehlikeli yaklaşım için vicdanların pas tutması, insanlıktan çıkılması gerekiyor. İnsan bu kadar kendi ülkesine, kendi vatandaşlarına haksızlık ve zulüm etmez.

“KÜRTLERLE YENİ 1000 YILLIK SİYASİ İŞBİRLİĞİNE VAR MISIN?”

-Kilis’te karşımıza çıkan tabloya baktığımız zaman Celabrus’u PYD’ye vermemek için Kilis’i IŞİD’e verdi değerlendirmeleri var bunu nasıl yorumluyorsunuz?


Zaten Suriye’den birkaç füze atarız, girer savaşırız diyorlardı. Bunu bu hükümet yetkilileri dile getirdi. Bu hükümet Suriye’de batağın içine saplanmış durumda, debeleniyor şu an. Bu çıkmazdan tek çıkış yolu var Ortadoğu’da da Irak’ta da Suriye’de de Türkiye’de de Kürtlerle yeni 1000 yıllık siyasi işbirliğine var mısın yok musun? Varsan bu ülke huzur görür yoksa IŞİD ile ortak olursan IŞİD bu ülkenin komşusu olur, her gün de canlı bomba ve roket düşer. Türkiye’de halkın bütün baskılara ve yasaklara rağmen bu gerçeği görmesi lazım. Başka bir seçenek yok.

“TROLLEŞMEYE KARŞIYIM”

-Sosyal medyayı çok aktif kullanıyorsunuz ve bazı tweetleriniz çok konuşuluyor. Mesela trollerle ilgili “bunların hiçbiri zeki değil hepsi mal gibi oluyor” diye bir tweetiniz var. Bunu ak troller için mi söylediniz?

İktidar yanlısı Ak Trolleri kastederek söylediğim bir cümle bu, ama ben hangi kesimden olursa olsun trolleşmeye karşıyım. Kim olursa olsun, bizden de olsa hoş karşılamam. Küfür, hakaret, tehdit tasvip ettiğim şeyler değil. O yüzden öyle dedim zaten.