Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır Newroz'unda okunan mektubu İslamcı yazarlar Taraf gazetesi köşe yazarı Hidayet Şefkatli Tuksal, Antikapitalist Müslümanlar’dan İhsan Eliaçık ve siyasetçi Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu Dicle Haber Ajansı'na değerlendirdi.

Bekaroğlu, Eliaçık ve Tuksal, Öcalan'ın çağrısını 'umut verici' ve 'samimi' olarak nitelendirdi. Fikir Zamanı'nda yer alan ilgili söyleşi şöyle:

BEKAROĞLU: MESAJ SON DERECE ANLAMLI, ÖNEMLİ VE TARİHİ NİTELİKTE

Prof. Mehmet Bekaroğlu, mesajın son derece önemli, olumlu ve tarihi nitelikte olduğunu söylerken, mesajın içeriğinde seçilen cümleler ve yapılan tarihsel göndermelerin de son derece anlamlı olduğunu belirtti.

Bekaroğlu, Öcalan’ın mektubunda yaptığı “demokratik siyaset dönemi başladı”, ve Misak-ı Milli vurgularının da son derece önemli olduğunu kaydederek bunun iki anlamı olduğunu söyledi:

"Kürt siyasi hareketi Türkiye’nin bölünmesini istemiyor. Kesin cümlelerle ‘böyle bir amacımız yok’ denildi. Misak-ı Milli vurgusunun bir anlamı bu. İkinci anlamı da Kuzey Irak özellikle Musul, Kerkük, bunun içindedir. Benim yorumuma göre Öcalan, ‘tesis etmekte olduğumuz barış sadece Türkiye’nin yasal sınırlarını kapsamıyor, bütün bölgeyi ve bütün Kürtleri kapsıyor, bölgenin bütün halklarını kapsıyor’ dedi. Bu da son derece önemli bir mesaj."

‘İSLAMİ KESİM ÖCALAN’IN MESAJINI OLUMLU KARŞILAYACAK’

Öcalan’ın “Türk halkı bilmeli ki Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır” ifadelerinin İslami kesim tarafından olumlu karşılandığını söyleyen Bekaroğlu, "Bu süreci destekleyecek gibi görünüyor. Destekleyeceğine dair çok işaret var” diye konuştu.

‘DEMOKRATİK MODERNİTE ÖNERİSİ ANLAMLI’

Öcalan’ın mesajındaki 'Demokratik Modernite ve ulus devletlerin iflası' konularına da değinen Bekaroğlu, Öcalan'ın ulus devletlerin artık sonuna gelindiğini gördüğünü, liberal demokrasilerin problemlerini gördüğünü ve bütün bu sıkıntılara cevap verebilecek yeni öneriler getirdiğini belirterek, bunun çok anlamlı olduğunu söyledi.  

'BU SÜREÇTEN SONRA GERİYE DÖNÜŞ OLMAZ, GERİYE DÖNENİ BU HALK MAHKUM EDER'

Halkların barışa hazır olduğunu da söyleyen Bekaroğlu, “Türkler ve Kürtler artık gerçekten bu kavgayı bu kanı taşıyamıyor. Türküyle Kürdüyle toplum barışa hazırdır. Bu süreçten sonra kimse geriye gidemez. Geriye döneni bu halk mahkum eder. Provokasyonlar, sabotajlar tepkiler olabilir kabul. Ama Türk ve Kürt halkı bu noktadan sonra geri adım atılmasına izin vermeyecek” dedi.

"'AKİL İNSANLAR KOMİSYONU' VE 'HAKİKATLERİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU' FAALİYETE GEÇMELİ"

Bekaroğlu, önümüzdeki süreç açısından “Akil İnsanlar Komisyonu” ve “Hakikatleri Araştırma Komisyonu” gibi komisyonların faaliyete geçirilmesinin gerektiğini de ekledi.

ELİAÇIK: MESAJLARA SIĞ YAKLAŞILMAMALI

Öcalan’ın mesajını olumlu, umut verici ve sevindirici olarak değerlendiren İhsan Eliaçık, 2013 Newroz’unun bu bakımdan bir dönüm noktası olduğunu söyledi.

Öcalan’ın mesajlarına sığ yaklaşılmaması gerektiğinin altını çizen Eliaçık, Öcalan’ın söylediklerini ve gelmiş olduğu noktayı sahici ve olması gereken bir nokta olarak gördüğünü belirterek, "Öcalan’ın çözüme yaklaşımdaki samimiyetinin hükümetçe de gösterilmesi durumunda ancak başarılı bir süreçten bahsedilebileceğini" söyledi.

‘ÖCALAN ASIL MESELEYE İŞARET EDİYOR’

Öcalan’ın mektubundaki önemli vurgulardan birisinin Kapitalist Modernite’ye karşı alternatif olarak koyduğu Demokratik Modernite olduğunu kaydeden Eliaçık, “Bir insanın anadili ile konuşması, kültürel varlığının tanınması, sonuç itibariyle bir hak meselesidir. Hak, adalet eşitlik meselesidir. Bu sağlandıktan sonra asıl kadim soruna sıra gelecektir. Kadim sorun nedir? Otoritenin, gücün ve paranın bir yerde toplanması. Bundan mahrum bırakılanlar üzerinde tahakküm ve sömürünün kurulması. Yani Öcalan’ın bahsettiği Kapitalist Modernite’ye karşı bir alternatif. Çok esaslı bir mevzuya değiniyor. Türk ve Kürt yan yana olmadan, sınırların anlamını ve önemini ortadan kaldırmadan, bölge halkları birleşmeden, alternatif bir üretim ve paylaşım düzeni yaratılmadan, eşyayla toprakla mülkle, emekle kapitalist olmayan bir ilişki biçimi geliştirmeden nasıl alternatif olacağız, bunlar çok esaslı mevzular. Şimdi asıl onların konuşulması için bir kapı aralanmış oluyor” dedi.

‘İSLAMİYET VURGUSU SAMİMİ VE OLUMLU’

Öcalan’ın mektubunda yer alan Türk ve Kürt halklarının İslamiyet çatısı altında bin yıllık birlikteliği konusuna da değinen Eliaçık, Öcalan’ın bu mesajını samimi ve olumlu bulduğunu söyledi.

Eliaçık, “Bu Öcalan’ın din konusunu, klasik aydınlanmacı Marksist yaklaşımdan farklı olarak çok iyi kavradığını gösteriyor. Hem bölgeyi hem de dini iyi analiz ediyor ve şunu görmüş; bu coğrafyada din, Allah, aslında ezilenin en diptekinin, yoksulun çığlığı olarak ortaya çıkmıştır. Allah demek yani ben eziliyorum, ben açım demek. Bu coğrafyada Allah budur” dedi.

‘ÖCALAN’IN ZİHİN HARİTASI KÜRDİSTAN’LA SINIRLI DEĞİL’

Gelinen noktanın önemli bir aşama olduğunu belirten Eliaçık, 2013 Newroz'una işaret ederek, İran devriminde bile Diyarbakır’daki kadar insanın toplanmadığını söyleyerek, "Bu çok muazzam bir şey ve Ortadoğu’da böyle bir şey görülmüş değil. Arap baharında, İran devriminde bile yok. Dolayısıyla bu artık malumun ilanı. Kürtlerin tarih sahnesine çıkışı oluyor. Artık dağlarda durmanın bir anlamı kalmadı. Abdullah Öcalan bunu gördü. Ve yerinde konuşmalar yaparak, yeni bir döneme girildiğini söyledi. Bu yeni dönemde söylediği şeylerde, dünyayı kavradığını gösteriyor," dedi ve şöyle devam etti:

"Yani o Kürt realitesinin, Kürt kimliğinin dört ülkeyi kapsayan Kürdistan sınırları içerisine sıkışıp kalmadığını, zihin haritasının Kürdistan ile sınırlı olmadığını bütün bir bölgeyle hatta bütün dünya ile ve tarihin akışıyla ilgili olduğunu görüyoruz. Kürtleri ve Kürdistan’ı da o tarihin akışında bir yere oturttuğunu görüyoruz. Giderek sınırlar anlamsız hale gelmelidir diyor. Devlet olayının zora dayandığını bu anlamda tarihin bir mezbahane gibi olduğunu, kan dökmeden, devlet tekellerini oluşturmadan, kendi halkını ezmeden, bir devlet olunamayacağını dolayısıyla bu devlet anlayışının sorun olduğunu söylüyor."

‘HÜKÜMET GÜVENLİK KONSEPTİNİ DEVREYE KOYARSA…’

Yeni sürecin olumlu olacağını ve geri dönülmez bir yola girildiğini ifade eden Eliaçık, hükümetin gelinen aşamayı bir siyasi pazarlık haline getirmemesi gerektiğini vurguladı.

Eliaçık, “Hükümetin bunu bir siyasi pazarlık meselesi olarak görüp, Kürt sorununu çözmek değil de PKK’yi silahsızlandırmak yani bu silahlı saldırıları durdurmak gibi bir güvenlik konseptinin aracı olarak barış sürecini kullanırlarsa o zaman iş ters tepebilir. Ben Kürt meselesini çözme konusunda cesur adımlara ve projeksiyonlara ihtiyaç olduğu görüşündeyim. İnsanların birbirini daha çok tanımaya ve birbirine karşı daha çok tolerans göstermeye, geçmişteki hataları silmeye fazlaca eğilimli olmaları gerekir. Bu dönemde her zamankinden daha fazla samimi insanların birbirine ihtiyacı olacaktır” diye konuştu.

TUKSAL: MEKTUP BİR MÜJDE, YILLARDIR BEKLEDİĞİMİZ BARIŞIN GÜÇLÜ ADIMI

Öcalan’ın mektubundaki ifadelerin tanıdık ve ortak hissiyata dayanan ifadeler olduğunu kaydeden yazar Hidayet Şefkatli Tuksal ise, “Bu mektup bir müjde, yıllardır beklediğimiz barışın ilk ve güçlü adımı. Bu mektupla barış yolunda çok mesafe kat ettiğimizi, çok umutlandığımızı düşünüyorum” dedi.

Öcalan’ın mektubunda işaret ettiği “demokratik siyaset döneminin başlaması” ve “Misak-ı Milli” konularına değinen Tuksal, “Bu vurgular bu ülkede Kürt sorununun çözümü konusunda ayrılıkçı Kürtler ve faşist Türkler dışında hemen herkesin ortaklaştığı ilkelere işaret ediyor. Bu vurgular önümüzdeki dönemde, çok daha geniş kitlelerce sahiplenilecek Kürt siyasetinin anahtar cümleleridir” dedi.

‘SÜRECİN ÜZERİNE TİTREMEK LAZIM’

Öcalan’ın mesajlarının etkisinin uzun bir süre daha devam edeceğini ifade eden Tuksal, sürecin diğer gereklerinin taraflar arasındaki mutabakata uygun olarak devreye girmesi gerektiğini kaydetti.

Geri çekilme noktasında hükümetin verdiği sözleri tutması gerektiğini kaydeden Tuksal, “Hükümet öncelikle, verdiği sözleri tutmalıdır. Sürecin kararlaştırıldığı şekilde ilerlemesi çok önemli. Geri çekilme ve silahların bırakılması kararlarını kolaylaştıracak adımların atılması ve gereken desteklerin sağlanması lazım. Kürtlerin siyaset yapabilmek için artık silaha ihtiyaç duymayacak şekilde özgürleşmiş olması lazım” dedi.

‘ARTIK KARDEŞLİK HUKUKUNU TESİS ETMEK ZORUNDAYIZ’

Öcalan’ın mektubunda kullandığı, “Türklerle Kürtlerin bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki kardeşlik ve dayanışma hukuku çerçevesinde birlikteliği” sözlerini değerlendiren Tuksal, “Öcalan, bu sözlerle önemli bir realiteye işaret ediyor. Ancak bu sadece bir değinme değil tabi ki, bu realiteye geri dönüşün de bir ifadesi. Aslında gerçek bir kardeşlik ve dayanışma hukuku, demokratik hakların sağlayacağı eşit vatandaşlıktan daha fazlasını ihtiva eder. Ama bizim tecrübemizde bu iş böyle olmamıştır ne yazık ki. Bu barış sürecinde artık hem demokratik hakları hem kardeşlik hukukunu tesis etmek zorundayız” dedi. (fikirzamanı.com)