Kazım Gündoğan / Demokrat Haber

Kemal Gün bir baba. 2 oğlu 2016 yılının değişik aylarında öldürülmüş… Birinin cenazesini almış. Diğerinin cenazesini almak için Dersim Seyit Rıza Parkı’nda açlık grevinde…

7 Kasım 2016 tarihinde Dersim merkez ile Hozat ilçesi arasındaki Çat bölgesine yapılan hava saldırısı sonucunda 11 DHKC’linin yaşamını yitirdiği uzun bir süre sonra ortaya çıkmış, aileler cenazelerin kendilerine verilmesi için girişimlerde bulunmuştu.

Kemal Gün neden açlık grevinde olduğunu ve taleplerini şöyle anlatıyor:

“Ben Murat Gün’ün babasıyım. Oğlum 28 yaşında. 7 Kasım 2016’da devlet DHKP-C militanlarının barınağını uçaklarla bombalıyor. Barınağın içinde cesetler paramparça oluyor ve yanıyor. Kimyasal atıldığını düşünüyorum. Oradan toplanan parçaların bir kısmı Adli Tıp’a götürülmüş. Bize haber verilmedi. Oradan bir kızımız kurtuluyor, yaşadıklarını yazıp internete veriyor. O günden beri takip ettik, geldik buraya, birkaç sefer oturma eylemi yaptık, gözaltına aldılar.

28 Şubat’tan itibaren açlık orucuna başladık. Tekrar bizi götürdüler. Sonra geldiklerinde kalkmadık, avukatlarımız yanımızdaydı. Üstleriyle ne konuştular bilmiyorum ama Pazartesi’ye sığınağa götürdüler. Sığınak yeni çökmüştü, bombardımanda tam çökmemişti. Ceset parçalarını gördük. Artık sağ mı ele geçirdiler, ölü mü bilmiyorum. Sığınağın gerisinde resmen yakmışlar, cesetler küle çevrilmiş… Biz onların ufak ufak kemiklerini külün içinden topladık. En büyük kemiği altı santim civarındaydı. Kadın saçı çıktı, kadın gömleği çıktı. Topladık hepsini oradaki askerlere verdik, çıktık geldik.

Bugün açlık orucunun 33. günüdür. Bugün bizi savcılığa çağırdılar. Bir kişinin daha kimliği tespit edildi. Babası gelmişti, savcılıktan izin aldı. Avukatlarla beraber cenazeyi almak için Malatya’ya gittiler.

Şimdi ben de oğlumun cenazesini istiyorum. Parçalar hepsi birbirine karışmış; toplamışlar bir torbaya koymuşlar. Bir tombala gibi; içinden çekiyorsun kimin DNA’sı tutarsa onlar tespit oluyor. Diğerleri yok…

Talebim; tek bir kemiği de olsa çocuğumuzu almak istiyoruz. Çünkü bir kabristanının olmasını istiyoruz. Bir mezarı olması lazım ki; ben de başına gittiğimde bir dua okuyayım. İnsanların görüşü ne olursa olsun, insanlar savaştığı zaman düşmanlarının ölüsüne bile saygı gösterilir; cesetleri verilir.

Bir oğlum da 2016 yılının 4 Nisan’ında Geyiksuyu’nda öldürüldü. Onun cenazesini verdiler aldık götürdük, memlekette gömdük. Onun bir mezarı var; gidip dua ediyorum…

Bunun cenazesini de alıp onun yanına gömmek istiyorum; başka bir şey istemiyorum…”