Fatih Gökhan Diler / Agos

2014 Kış Olimpiyatları, Kafkasya’nın batı kısmında, Karadeniz kıyısında bulunan, Çerkeslerin anavatanı ve bugün sürgün limanı olarak anılan Soçi’de düzenlenecek. Ekonomide ve uluslararası siyasette giderek yükselen Rusya için olimpiyatlar bu durumun bir dışa yansıması olacak, zira devasa bir bütçe, dünyanın belki de en gösterişli tesislerini inşa etmek için hazır edildi ve artık sona yaklaşıldı. Çerkesler içinse Soçi bambaşka, yıkıcı bir anlam ifade ediyor ve bu toplumun hafızasında yer etmiş anıları ve güçlü duyguları harekete geçiriyor.

Soçi, Çerkeslerin 1800’lerin sonunda, Çarlık Rusya tarafından kıyıma uğradığı yer. Çerkesler bir milyon soydaşlarının tehcir edildiğini, bir buçuk milyon kişinin de öldürüldüğünü söylüyor ve dünyanın bunu soykırım olarak kabul etmesini talep ediyor. Tarihçilere göre, bölgedeki Çerkes nüfusunun sadece yüzde 10’u anavatanında kalabildi. Soçi’yse Çarlık Rusya’nın fethettiği son yer ve tüm Kafkasya’nın Çerkeslerden temizlenmiş olmasının bir simgesi.

‘No Sochi!’

Bugün geniş bir coğrafyada varlık sürdüren Çerkesler, “Atalarımızın acı hatırasıyla oyun oynamayın, Olimpiyat Oyunları barış ve medeniyetler arası diyalogu temsil eder, Kış Olimpiyatları’nı bir soykırım coğrafyasında düzenlemeyin” diyorlar.

2014 Kış Olimpiyatları’nın Soçi’ye alınmasıyla birlikte Çerkesler hızlı bir şekilde kendi tarihleriyle ilgili daha üstün bir bilince ulaştı. Oyunlar soykırımı uluslararası topluma anlatmak ve nasıl bir tehcir yaşandığını dile getirmek ve hatırlatmak için bir fırsat sundu. Soçi, öte yandan, UNESCO kültür mirası listesindeki bir bölge ve olimpiyatlar için kullanılacak tesisler nesli tükenmeye yüz tutan pek çok canlıya ev sahibi olan bir yerde inşa edildi. Çevre örgütlerinin uyarılarına rağmen tesislerin ve çok sayıda otelin, doğayı yok etme pahasına yükselmesine izin verildi. Olimpiyat oyunları aynı zamanda, Soçi’nin tarihselliğine ve ayrıca çevreye verdiği zarara karşı duran iki duyarlı Çerkesi, yazar ve çizer Aydan Çelik’le belgeselci Didem Şahin’i bir araya getirdi. 22. Kış Olimpiyatları’na karşı olarak Kafkasya Forumu ve İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin düzenlediği anti-maskot yarışması vasıtasıyla birbirini tanıyan ikilinin ortaya çıkardığı işse ‘No Sochi!’ belgeseli.

YÖNETMEN DİDEM ŞAHİN: BU MASKOTLAR SOÇİ’Yİ ANLATMIYOR

Belgesel fikri Soçi Kış Olimpiyatları'yla mı ortaya çıktı?

Çerkes Soykırımı'na ilişkin her zaman bir belgesel çekme niyetim vardı. Aidiyetime ilişkin bir mesele olmakla birlikte, gün yüzüne çıkmamış çok hazin bir tarih olması açısından da 1864 sürgününün anlatılması gerektiğini düşünüyordum. Atalarım sürgünde bugünkü Çeçenistan'dan, önce Trabzon'a sonra Sivas'ın Kangal ilçesine bağlı Yukarı Höyük köyüne geçmiş. Bu köy şu anda dahi hemen kimliğini belli eder, Çeçence konuşulur, 'gınnış' pişer, kadınlar 'pşine' çalar ve meydanlarda 'düğün' yapılır. Birkaç yıl önce sözlü tarih çalışması yapmak için ilk defa köyüme  gitmiştim. Niyetim ailemin göç yolunu tersinden kat ederek Grozni'ye ulaşmaktı. Biraz günlük hayatın koşuşturmacasından biraz da bütçe bulamadığım için projeyi ağırdan aldım. Ama tüm bu çalışmalar No Sochi! için alt metninin oluşmasına vesile oldu.

Aydan Çelik'le nasıl tanıştınız?

Rusya'nın sevimli Olimpiyat maskotları karşısında “Bu maskotlar Soçi'yi anlatmıyor” diyen 'No Sochi2014' muhalefetinin düzenlediği anti -maskot yarışmasıyla. Olimpiyatların Çerkeslerin anavatanı ve bugün sürgün kıyısı olarak yâd edilen Soçi'de yapılacak olması Çerkesler için tetikleyici oldu. 'Atalarımızın kemikleri üzerinde kayak yapamazsınız' dediler ve eylemler organize ettiler.

'NoSochi2014' ve Kafkasya Forumu'yla tanışmam bu eylemlerle oldu. Yarışmanın çizerlere ulaşması sürecinde de Aydan Çelik'le tanışmış oldum. O zamana kadar No Sochi! belgeselinin içeriği, konusu, öyküsü belliydi ama tüm bunları taşıyacak bir ana karakter yoktu. Aydan Çelik'in profesyonel bir çizer olması, etnik kökeni itibariyle filmin konusuyla bire bir örtüşen öznel bir hikayesinin olması ve filmin bir diğer ayağı olan ekolojik tahribat konusundaki duyarlılığı bu belgeselin ana karakteri olmasının en önemli nedenleri.

Belgeselde neredeyse bütün Kuzey Kafkasya'yı gezmişsiniz.

Öyküyü oluştururken karakterimizi Kafkasya'ya götürme fikri yoktu açıkçası. Ama Aydan'la derinleşen muhabbetimizle gördüm ki Aydan'la beraber Soçi'ye gitmeliyiz ve Kuban Irmağı’na kadar olan sürgün coğrafyasını onun gözlerinden, bizzat tecrübesinden anlatmalıyız. Aydan'ın filmde yer almayı kabul etmesi ve Kafkasya'ya gelmeye razı olması bu filmin şansıdır.

Belgeselin ilk gösterimi nasıl geçti?

Geçtiğimiz günlerde Ankara'da ve Pazartesi gecesi Levent Kültür Merkezi'nde İstanbul özel gösterimi yapıldı. Katılım gerçekten sevindiriciydi. İstanbul'daki gösterimi 2 seans yapmak durumunda kaldık. Gösterim sonrasında Aydan'la beraber izleyicilerle sohbet ettik ve anladım ki çok doğru bir şey yapmışız. Bir halkın yok sayılan trajedisini gözler önüne serdik, kalplerine dokunduk ve çok şey öğrendik bu süreçte. Gösterimler birçok şehirde devam edecek, ayrıca Hamburg Etnografya Müzesi'nde yakın zamanda gösterilecek. Londra, Belçika, New Jersey'deki Çerkesler gösterim için hazırlık yapıyorlar. Kimse kimsenin derdini dinlemiyor, herkesin acısı kendine biricikken... Bu gösterimlere gidin ve sonrasında sohbet edin.

AYDAN ÇELİK: ELİNDE ÇEKİÇ OLAN HER ŞEYİ ÇİVİ OLARAK GÖRÜYOR

Soçi Kış Olimpiyatları'na bakış açınız nedir? 'No Sochi!' belgeseline nasıl dahil oldunuz?

Soçi Kış Olimpiyatları Rusya için bir prestij projesi. Özellikle Putin için. Bir sporsever olarak, uluslararası arenada Rusya'nın değerini yükseltmek için Soçi'yi kullanıyor. Oyunlar için seçilen üç maskot çok şirin, bir kutup ayısı, bir tavşan ve bir leopar, insanda masumiyet duygusu uyandırıyor ve gülümseten şeyler. Ancak bu sadece bir imaj, gerçekte olan şey yıkıma uğramış bir doğal alan. Ve hepsi kalıcılığı olmayan bir tesis için. Kafkasya Forumu da bir anti-maskot yarışması düzenleyerek, olimpiyatları farklı bir paradigmadan konuşalım dedi ve beni de davet etti. O arada beni belgesel yönetmeni Didem Şahin'le tanıştırdılar. O da kendine uygun bir hikaye arıyormuş, böylece proje başlamış oldu.

Kafkasya'da gezdiniz, nelerle karşılaştınız?

Gizli çekim yaptık, küçük bir kamera kullandık. Tesisleri, kayak pistini çektik. Güzel tesisler, çok para harcanmış. Kıyıda denize gir, günlük güneşlik, sonra yukarıya çık, kayak yap, tam öyle bir yer. Orası Çerkeslerin bir kolu olan Ubıhların anavatanı, bugün orada hiç Ubıh yok, bunu bırakın, bir dilleri dahi yok. Soçi ayrıca Çerkeslerin gemilere bindirilerek Osmanlı topraklarına sürgün edildikleri iki limandan biri. Diğeri de Tuapse, belgeselde de ilk oraya ayak basıyorum zaten.

“Bu yaptığınız yanlış! Anavatandakiler sıkıntıya girer!” diyenler çıkmıştır. Bu reel siyaset geçerli mi? Oradakilere sordunuz mu?

Çerkesler iyi davranınca Rusya iyi davranacak mı? Ciddi şüphelerim var. Hem bir kere orada Ubıh kalmamış, kime soracağım? Bu Diaspora romantizmi olabilir, ben o romantizimden konuşuyor olabilirim. O romantizmin de önemli olduğunu düşünüyorum. Soçi oyunlarına sadece bir Çerkes olarak değil çevreci olarak da karşıyım. Olimpiyatlardan sonra Kafkasya'nın kuzeyinde 15 tane dev tesis yapacaklar.  Yaklaşık 1000 km kayak pisti, 100 binin üzerinde yatak kapasitesi olacak. Kafkasya'nın doğasını değiştiriyor, sadece köken ve aidiyet meselesi değil.

Rusya'da yaklaşım “sürgün ederim, olimpiyatı da yaparım” şeklinde mi?

Çerkesler bunu böyle görüyor ama Rusya'dan tek bir ses bile yok. Bir şey söyleme gereği bile duymuyor. Rusların müzeciliği çok iyidir. 'Barış ve Dosluk Müzesi' diye bir yer yapmışlar. Barış, Sovyetlerin çok sevdiği bir kelimeydi. Barış ödülleri falan verilirdi. Orada bir ağaç var, üstünde farklı ülkelerin yeri var, Afrika'nın küçük küçük ülkelerinin bile... Ama Çerkeslerle ilgili tek bir şey yok. Hrant öldürüldüğünde en etkilendiğim iş Süreyya Evren'lerin Artist dergisinde yaptığı işti, 'Hrant Dink 1954-1915'. Bitmeyen bir şey var. Burada da sona eren bir durum yok, Çeçenistan vs... Bitmiş olsa muhtemelen 'halkla ilişkiler' yaklaşımıyla bir güzellik yapacaklardı. Elinde çekiç olan her şeyi çivi olarak görüyor.

KUZEY KAFKASYA ÇEVRE İZLEME KOMİTESİ YETKİLİSİ SUREN GAZARYAN:

İÇME SUYU KAYNAKLARI ZEHİRLENDİ

Olimpiyatlar için yapılan tüm inşaatları 'vandalizm' olarak etiketlemek zorundayım. Kafkasya'nın değeri ve doğası hakkında zerre kadar bilgisi olmayan kişiler, sonucunu öngörmenin mümkün olmadığı kararlara imza attılar. Ülkedeki en güzel yerlerden birini katletmek için toplanan vergileri harcadılar. Bu büyük bir trajedi ve diğer ülkelere ibret olması gerekir. Psou ve Mzymta olimpiyat inşaatından çıkan atıklarla kirlenmiş durumda. Adler Bölgesi'nin içme suyu kaynakları da kimyasal atıklar nedeniyle zehirlendi. Soçi'nin olimpiyat adaylığının açıklandığı 2006'dan bu yana iklim bile değişti.

No Sochi! Belgeseli 1. fragman:



No Sochi! Belgeseli 2. fragman: