Mustafa Güçlü / Demokrat Haber

Muğla’da yerel tarih araştırmaları yapan ve çok sayıda kitaba imza atan Günür Karaağaç ile çalışmalarını konuştuk…

“Yazarsan yaşar” ilkesiyle hareket eden Günür Karaağaç bu zamana kadar 25 kitap çalışmasına imza atarak yerel tarihin yaşatılmasına büyük katkı sunmuş isim…

***

Bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

1955’te Kars Kağızman’da doğdum. İlk Orta ve Lise öğrenimimi doğduğum ilçede yaptım. 1979’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden mezun oldum. Yurdun birçok yerinde tarih öğretmenliği yaptım ve 2006 yılında emekli oldum. Bu süreç içinde edebiyat dünyasından hiç ayrılmadım. Emeklilik sonrası bu uğraşım artarak sürdü. Halen araştırmalarım ve bu araştırmalarımı kitaplaştırma çalışmalarım sürüyor.

Sizi “yerel tarih” özellikle de “eğitim tarihi ”alanında yapmış olduğunuz çok sayıda çalışmanızla tanıyoruz. Sizi bu çalışmalara yönlendiren nedenler neler?

İlkokul yıllarımda öğretmenlerimizin okuma uğraşısına özel ilgi göstermelerinden çok etkilendim. Ortaokul ve Lise yıllarımda da bu tutkumu güçlendiren besleyen programlarla karşılaştım. Üniversite yıllarımın İstanbul’da geçmesi benim için bir şanstı. Bu şansı çok iyi değerlendirdim. Babamın iyi bir Halk Edebiyatçısı olacak kadar birikimli olması beni çok etkileyen nedenlerden birisi idi. Sözlü Tarih’e ve öğretmen de olunca Eğitim Tarihi’ne ilgim arttı. Bu ilgi ve sevgim beni kitap yazmaya itti.

KÖYCEĞİZ” KİTABINI BASTIRMAK İÇİN ÜÇ AY HURDA KAĞIT TOPLADI

Yerelde “mikro tarih “çalışması yapmanın zorlukları neler? Karşılaştığınız sıkıntıları biraz anlatır mısınız?

Üniversitelerden uzak, kendi olanaklarınla araştırma yapmak ve kitaplaştırmak büyük emek ve özveri istiyor. Çünkü bugüne değin kitaplarımın büyük çoğunluğunu kendi olanaklarımla hazırladım ve bastırdım. Öyle ki; Köyceğiz’in birinci kitabını bastırmak için üç ay hurda kağıt toplayıp, kitabımın kağıt ihtiyacını karşıladım.

Öğretmenlik yıllarınızda düşünceleriniz yüzünden kovuşturmaya uğradığınızı, sürgünler yaşadığınızı biliyoruz. Bir bilim insanı olarak yaşadıklarınız hakkında ne düşünüyorsunuz?

Çok üzgünüm, öğretmenlik sürecimde sekiz kez sürüldüm. Gerekçe araştırmacı ve çağdaş bir düşünce yapımın olması. Bu nedenle hep sürüldüm. Ülkemizin bugünkü çıkmazların içinde olmasının en büyük nedeni, Milli Eğitim Bakanlığı’nın aydın öğretmenleri baskı altında tutmasındır. Ülkenin aydınlanması savaşında ateşe ilk atlayan öğretmenler olmuştur. Bu yüzden MEB’te hiç sevilmedim. Fakat zaman beni haklı gösterdi. Beni ve benim gibi öğretmenleri süren Milli Eğitim Müdürleri ve onların yardakçıları benim gibi emekli oldular. Onların büyük çoğunluğu kahvehanelere oyun oynamaya döndüler. Ben ise yirmi beşinci kitabımı derleyip yazmanın heyecanını yaşıyorum. İşte mutluluk budur. Aydın sorumluluğu budur.

KAUNOS ASLANI NASIL KURTULDU?

Sizin “kültürel mirası koruma” konusunda da duyarlı olduğunuzu biliyoruz. Köyceğiz’de meydanda sergilenen aslan heykeli hakkında gazetede yazdığınız “Aslanı Kurtarmak” adlı yazınız yüzünden yaşadıklarınızı anlatır mısınız?

1989’da Köyceğiz İmam Hatip Lisesinde göreve başladığım günden bu güne değin başta Köyceğiz olmak üzere yörenin tarihi mirasına sahip çıktım. İlgilileri uyararak birçoğunu koruma altına aldırdım. Kaunos Aslanı 1960 yılında Kaunos antik kentinde bir kazı anında çıkarılmış ve ilçede Ata Park bahçenin alt başına yerden yüksekliği yarım metre olan yüksekliğe yerleştirilmiş. Üzerine aslanla ilgili tek not tarih ve yazı bırakılmamış ya da konulmamış.

1600 yıllık bu aslanın başına gelmedik kalmadı. Pazarcılar beline urgan bağlayıp brandalarını tutuşturdular. Yanı başındaki taksiciler araba paspaslarını yıkayıp başına atarken, ulusal bayramlarda ise aslanın sırtına binip bayram izlediler.

Bunun üzerine “KAUNOS ASLANINI NASIL KURTARALIM?” başlıklı köşe yazımı gazetede paylaştım. Sonunda Kaunos Aslanı eski yerinde korunarak, yüksekçe bir kaide üzerine konuldu. Aslanın tarihi geçmişi bir levhaya yazılarak yanı başına konuldu ve ışıklandırıldı.

“YAZARSAN YAŞAR”

Şimdiye kadar araştırmalarınız sonucu kitaplaştırdığınız eserler hakkında bilgi verir misiniz? Kitaplarınızı bastırmak için nasıl bir yol izlediniz?

Kitaplarımın hemen hemen tümü derlemedir. Amacım geleceğe yöremizle ilgili bir arşiv kazandırmaktır. “Yazarsan yaşar” ilkesi çok önemlidir. Bunun için her bir kitabım geleceğe yazılmış bir uzun mektuptur ya da rapordur desem doğru olur.

Kitaplarımın basımını sponsorlarla ve paranın yetmediği yerde bankadan kredi çekerek yapıyorum. Bu yüzden her kitabım beni biraz daha fakirleştirirken yüreğim ve beynim zenginleşti.

Gelecekte gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projeleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?

Yaşam boyunca araştırmak ve yazmak hedefim. Kırk yıldır günce yazıyorum. Yakında yaşamın içinden anılar kitabını yazmayı düşünüyorum. Dostlarıma kalırsa “bu gün hemen başlamalısın” diyorlar. Romanlarım olacak. Kızımın da yaşam öyküsünün bulunacağı romanımın adı; ”Sana Her Akşam Baba Diyemedim.”

Bu yıl içinde dört kitabım çıkacak gibi. Bunlar; “SANDIRAZLARIN ÇİÇEKLERİ” (Ömer Ofalaz’la birlikte), “FETHİYE’DE EĞİTİMİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ” (Tuğrul Yılmaz’la birlikte), “OBANIZDAN BUGÜNE” ve “KORÇAKLARDAN HIZIR”.

Okuyucularımıza iletmek istediğiniz mesaj var mı?

Yaşam ilkem; sürekli üretmek ve paylaşmaktır. Beni böyle bir projede düşünmeniz mutlu etti. Bunun için hem size, hem de okuyucularıma teşekkür eder, güzel günler dilerim