Ezgi BAŞARAN / Radikal

Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri’nden Prof. Fatma Gök yıllardır anadilde eğitim hakkı üzerine araştırmalar yapıyor, karşılaştırmalı eğitim politikaları üstünden önemini anlatmaya çalışıyor. Bu hakkın verilmemesinin özellikle Kürt çocukları açısından yarattığı pedagojik ve siyasi sonuçları sıralıyor. Aynı zamanda HDP (Halkların Demokratik Partisi) Eşbaşkanı olan Prof. Gök ile anadil hakkının özel okullarla verilmesi meselesini konuştuk.

Demokrasi paketiyle Kürtçe eğitimin önü özel okullarda açılmış oldu. İyi bir başlangıç mı?

Hem pedagojik açıdan hem de Kürtlerin eşit vatandaşlık hakkını kazanması açısından çok önemli olduğunu bildiğim için yıllardır anadilde eğitimi savunuyorum. Böyle biri olarak maalesef bu haberi aldığımda pek sevinemedim. Hem Kürt hareketinin hem de biz eğitimbilimcilerin bunca yıllık mücadelesinden sonra vardığımız nokta bu olmamalıydı. Çünkü dünyada böyle bir örnek yok.

Nasıl bir örnek?

Sömürge idaresinden geçmemiş bir ülkede böylesine en temel bir hak için bunca bedellerin ödendiği bir toplum yok. Karşılaştırmalı eğitim meselesi açısından da yok. Şunu kabul ediyorum: Kürtçe ve başka dillerde eğitimi meşrulaştırıyor bu paket. Yani, ‘Evet, böyle bir eğitim yapılabilir, karşı değiliz’ diyor. Ama bu durum ‘Özel okulla başladı, sonra kamuya açılacak’ diye düşünebiliriz ve buna sevinebiliriz demek değildir.

Niye? Devamı gelmez diye mi düşünüyorsunuz?

Çünkü AKP dünyadaki neoliberal politikaların başarılı bir uygulayıcısı. Bunu gözden hiç kaçırmazsak şunu görebiliriz: Sosyal politikaları tasarlarken ve hayata geçirirken hep kamusal alanı daraltıyorlar. Eğitim, sağlık gibi temel hakları paralı hale getirmenin yolunu yapıyorlar. İşte paketteki anadilde özel okul da bu neoliberal aklın bir sonucu diye düşünüyorum. Bir eğitimbilimci “Paran varsa anadilini okursun, parasızına da belki ileride bakarız” diye bir mantığı kabul edemez. Anadil pazarlığı olacak bir şey değildir. Temel prensip olarak anadilin kamusal eğitim kurumlarında herkese parasız sunulması gerekir. Bu paketteki ‘özel okulda anadil’, Türkiye’de eğitim yoluyla çocukların ayrıştırılmasına bir katkıdır ayrıca. Bu ayrıştırma, anne-babaların maddi ve sosyal sınıfına göre değişen dev bir uçurum yarattı zaten. Şimdi bu uçuruma başka bir perspektif, bir ayrıştırma daha ekleniyor. Böyle ekonomik, sosyal boyutuyla düşündüğümüzde anadilde özel okulun bizi ileriye götürecek bir hamle olmaktan uzak olduğunu görebiliriz. Bütün o neoliberal politikaların bir başka halkasıyla karşı karşıyayız. Zaten paketin sunuluşu da bunun kanıtı.

Nasıl yani?

‘Verdik-veriyoruz’ anonslarıyla açıklandı, bir şey satar gibi. Gösteri toplumunun kodlarıyla ortaya konuldu. Zaten hazırlanış süreci de son derece anti-demokratikti. İçerdiği unsurlara tek tek baktığımızda da toplumsal ayrışmalara yol açabilecek şeyler görüyoruz. Bu paketle parası olan Kürtler anadilinde eğitim görebilecek. Peki bizim amacımız ‘bazı Kürtler’in anadil hakkına erişmesi miydi? Bu ‘bazı Kürtler’ kim olacak? Bu mesele açıklandığından beri birçok spekülasyon yapılıyor.

‘Bazı Kürtler’in kim olacağıyla mı ilgili?

Evet. Deniliyor ki, özel okul meselesiyle cemaat yapılanmasının önü açılacak. Böylelikle hem dershaneleri kapatma tehdidiyle mutsuz edilen cemaate özel okul açma fırsatları sunularak seçim öncesi barış ilan edilecek… Hem de anadilinde eğitilecek Kürtler üstünde bir tür kontrol sağlanabilecek. Doğru veya yanlış… Bunların akla düşüyor olması bile bölgeyi rahatsız edecektir. Eğitim meselesine hak temelli baktığınızda en iyi eğitimin devlet tarafından verilmesi gerektiğini savunmaktan başka yolunuz yoktur. Her mahallede en iyi okulların bila ücret hizmet verilmesi için de devrim niteliğinde hareketlere dahi ihtiyaç yok. Bunun da mücadelesi yapılmalı. Hatta Kürtlerle Batı’daki muhalefet, eğitim hakkı konusunda ortak bir paydada buluşarak bu mücadeleyi yürütmeli. Neoliberal politikaların baskısı ancak bu şekilde aşılabilir. Ve ancak bu şekilde Kürtlere anadilde eğitim yahut herkese çokdilli eğitim hakkı kazanılabilir.

Çokdilli derken siz Türklerin de Kürtçe öğrenmesi gerektiğini savunuyorsunuz değil mi?

Anadil dışında birkaç dil öğrenilmesi gerektiğini ve bunlardan birinin pekâlâ Kürtçe olabileceğini düşünüyorum. Türkler için de. Çünkü eşit vatandaşlık için herkes diğerinin diline saygı duymalı ve öğrenmeye gayret etmelidir. Bu söylediğim daha önce yapılmıştı da. Mesela 1915 öncesinde çoğunluğu Anadolu’da olan Ermeni okullarında üç dil ve üç alfabe öğretilirdi. Osmanlıca, Ermenice ve Latin alfabesini kullanan İngilizce, Fransızca gibi üçüncü bir dil. Yani bu hepimiz için mümkün. Ama neoliberal akıl otoriter devlet aklıyla birleşince ancak ‘özel okulda anadil’ çıkıyor.

Ahmet İnsel, anadilde özel okulla ilgili “Kürtlere var olan azınlık okulları konumunu önerip onları azınlık statüsüne yerleştiriyor” diye yazdı, katılır mısınız?

Azınlıklara Lozan Antlaşması’yla verilen hakları anımsatıyor elbette. Halbuki Kürtler azınlık statüsünde değiller. Ayrıca pratikte de o okullar gibi eğitim verecekse biraz tuhaf. Mesela Kürtçe eğitim verecek özel okul, Alman Lisesi ya da Galatasaray Lisesi gibi mi işleyecek? Türkçe hazırlık mı okuyacak? Tam olarak hangi dersler anadilde, hangi dersler Türkçe olacak? Bu soruların cevapları ne olursa olsun, bizim anadilde eğitim hakkından anladığımız şeye uymuyor. Pedagojik olarak var olan sorunları da çözmüyor.

Nedir bu pedagojik sorunlar?

Çocuğun okula adım attığı ilk iki yıl kendi dili dışında başka bir dille eğitilmemesi gerekir. Kendi dilini yerleştirmesi için çok çok önemli. O iki yılın sonunda Türkçeyi de anlıyor vaziyette olacaktır zaten. Ondan sonra çift dilli eğitimle devam edilir. Çocuğun kendi kimliğini bulabilmesi ve özsaygısını yerleştirebilmesi için anadiline saygı gösterilen bir ortam ve yöntemle eğitim görmeli. New York’ta Polonya asıllı iki grup, eğitimsel açıdan inceleniyor. Birinci grup 12 yaşına kadar Polonya’da yaşamış ve eğitim görmüş, sonra ABD’ye yerleşmiş. İkinci grup Polonyalı ise ABD’de doğmuş ve eğitimini orada görmüş. Başarıları incelendiğinde 12 yaşına kadar kendi diliyle eğitim gören birinci grubun daha ileride olduğu görülmüş.

Neden?

Çünkü ABD toplumunda müthiş bir ayrımcılık var ve anadili Lehçe olan o çocuklar Amerikan okullarında büyük zorluk çekmişler. Dillerine saygı gösterilmeyen marjinal bir grup gibi muamele gördüklerini hissetmişler. 12 yaşından sonra gelenler ise kendi dillerini oturtmuşlar, sonra ikinci bir dili de çok rahatlıkla öğrenip eşitlenebilmişler. Bakın dil, sadece mekanik bir şey değildir. duygusal, psikolojik yanları vardır. Bireyin özgüvenini etkiler. İlker Başbuğ, Genelkurmay Başkanı iken söylemişti; Kürtler anadillerini konuşabilirler ama öyle okullar açılamaz diye. Bugün hâlâ bu fikrin çeşitlerini hükümet mensuplarının ağzından duyabiliyoruz. Aslında bu, bir halkın kimliği ve geleceğiyle ilgili muhasebe yapmaktır. Kimin böyle bir hakkı olabilir? Bunlar hep sömürgeci bakış açısının sonuçları. Ulus devleti teklik ve üniterlik üzerine kurarken bütün ‘tehditleri’ vahim bir şekilde temizlemek için geliştirilen ideolojik bir yer var. O ideolojik yeri aşamamış bir toplumun bakış açısı.

Özel okulda da olsa Kürtçe eğitim o yerin biraz aşıldığını göstermez mi?

Evet ama otoriterliğinden yahut o ideolojik yerden vazgeçtiği için değil, bir miktar özgürlüğü neoliberalizmin gereği olarak vermek durumunda olduğu için aşılmış görünüyor. Gerçek bir demokrasiye evrilmekle hiç ilgisi yok bunun. Aslında aynı otoriter yapının içinde bizi çırpındırıyorlar.

Burhan Kuzu, “Bir tek Kürtlerin mi anası var? Ya tüm etnik gruplar eğitim hakkı isterse? Bölünmeye gider” dedi. Ne cevap verirsiniz?

Anadil hakkı herkese verilmeli zaten. Bir halk ben anadilimi istiyorum dediğinde biz kim oluyoruz ki versek mi vermesek mi diye tartacağız. Hindistan’da onlarca dil, bir o kadar da resmi dil var. Norveç’te birçok dil öğretiliyor. Kim bölünmüş? Çerkesler de anadilinde eğitim görüyor diye bölüneceğiz öyle mi? Hayret ediyorum bu fikirlerin Anayasa Komisyonu Başkanı’ndan çıkmasına.

Sizin için özel okulda anadil hakkı ‘yetmez ama evet’, ‘hiç yoktan iyidir’ statüsünde değil midir sonuç olarak?

Kürtler bundan sonra ‘Bizim dilimizde de eğitim yapılır’ diye ispatlamak zorunda kalmazlar diyeceğim ama bunu söylemek bile beni utandırıyor. Özel okulu aracı yapmak ise benim ‘yetmez’ diyebileceğim bir şey değil. O yüzden de ‘yetmez’ demiyorum, ‘yanlıştır’ diyorum. Arada ciddi bir fark var. Bir eğitimbilimci olarak bunun yanlış bir adım olduğunu söylemek zorundayım. Anadil sorunu bu yöntemle çözülemez ancak ötelenmeye devam eder.