Rönesans'ın kelime anlamı ''yeniden doğuş'' tur ve terminolojik olarak ise ''Eski Yunan'daki aydınlanma dönemini yeniden yaşamak'' demektir. Ama asıl işlevsel anlamı, insanlığın ''yetkinliği''nin başlangıcı olmasıdır. Bin beş yüz yıl önce sistematikleştirilen ama dinsel düşünme ile birlikte durağanlaştırılan aklın tekrar akışkan hale getirilmesi çabasıdır. Akıl ancak sorgulama işlemi vasıtasıyla akışkan hale gelebilirdi. Dinsel düşünüş nedeniyle bu akıl, bin beş yüz yıl savunma yaparak durağanlaştırılmıştı. Durağanlaşma, savunma yapmakla gerçekleşir ve dinsel düşünüş şeklidir. Nitekim bu savunmacı düşünüş biçimi, aklı donuklaştırmış, bilimsel ve fikirsel hiçbir yeni ilerleme getirmemişti.

Rönesans'la birlikte, insanlığın bin beş yüz yıl ara verdiği Antik Yunan'da üretilen felsefeyi ve bilimi tekrar ele alıp felsefe, yeniden gelişmeye başlayarak, mevcudun öğretim sistemi olan skolastik (inanç ve bilgiyi kilisenin emrine veren, dini düşünme sistemi) düşünmeyi yıkmış, çağımızın düşünce biçimi olan akılcı ve bilimsel düşünmeyi doğuran başlangıcı yapmıştır.

Rönesans'ı doğuranlar hiç şüphesiz ki Hıristiyan dinsel düşünüşün etkisindeydiler. Çünkü o dönemde dünyanın her yeri olduğu gibi Batı'da, dinsel düşünüşteydi.

Rönesans'ın asıl anlamı, insanlık tarihinde ilki antik Grek (Yunan) filozoflarınca başlatılan insani aklın çapının genişlemesi hamlesinin ikinci kez yapılmasıdır. Bu ikinci hamle onsekizinci yüzyılda ürünlerini vermeye başlamıştır. Bugün insanlık hala, bu ikinci hamle ile genişletilen akıl çapının ivmesi ile ilerlemektedir dersek sanırım abartmış olmayız. Asıl mesele de burada işte. Zira bu, akıl çapının günümüz insanlığın düşün seviyesine yeterli gelmemesidir. Bu nedenle bugün aklın çapının genişletilmesi için bir üçüncü hamleye ihtiyaç vardır.

Aklın çapı, düşünme işlemi yani felsefe yaparak genişletilebilir. Mevcudun ilerisinde yeni ve farklı sorular sorabilmek ve yeni boyutlar getirebilmek, yeni buluşlar yapabilmek ancak aklın mevcut kapasitesinin genişletilmesi ile mümkündür. Bir kişi eğer herkesten farklı ve yeni sorular sorabiliyor, yeni boyutlardan söz edebiliyorsa, onun aklının çapı mutlaka herkesten daha geniştir.

Geçiş dönemi felsefesi olarak bilinen Rönesans felsefesi, bilimde ve düşünme sistemindeki yeni gelişmelerin yer aldığı bir dönemi kapsar. Önceki çağlardan çok farklı bir düşünme sistemine geçişin köprüsü anlamında ''Yeniden doğuş''tur.

Rönesans'ın en önemli özelliği, çağımızın akılcı ve bilimsel düşünüşünü doğuracak olan düşünsel hareketi doğurmuş olmasıdır. Rönesans'ın iyice gelişmesiyle birlikte felsefe, bilim, teknik, toplumsal, ekonomik, siyasal, sanat ve kültürel gibi hemen hemen bütün alanlarda insan kaynaklı radikal gelişmeler ve yenilenmeler başlamıştır. Böylece insan, doğanın egemenliğinden kurtulmaya ve doğaya egemen olmaya başlamıştır.

Yazımızın başına dönersek, birinci Rönesans dönemi Antik Yunan'daki düşünce dünyası, ikinci Rönesans dönemi, ondan binbeşyüz yıl sonra Avrupa'da, özellikle İtalya'da başlayan dönemdir.

Şu an insanlığın yaşadığı akıl çapının genişletilmesi, Rönesans'ın üçüncü döneminin yaşanabilmesi onun en acil sorunu olarak ortaya çıkmış durumdadır. Böyle bir çaba var mıdır ? Ben kişisel olarak henüz görebildiğimizi ne yazık ki söyleyemiyorum. Ancak sanırım binbeşyüz yıl bekleyecek de değiliz. İnsanlık bu günlere dinsel düşünme yönteminin durağanlığı ile değil, felsefenin sorgulama yöntemi ile geldi. Çetin Altan'ın dediği gibi, enseyi karartmamak lazım. İnsanlık var olduğu sürece umut da vardır.