AİHM eski yargıcı CHP eski Milletvekili Rıza Türmen, TBMM’den geçen Yargıtay ve Danıştay tasarısına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türmen, “Yargı bağımsızlığı demokrasinin temel taşı. Bağımsız bir yargı yoksa hukuk devletinden de, güçler ayrılığından da söz edilemez. Bağımsız bir yargı yoksa temel hak ve özgürlüklerin de hiçbir güvencesi yok demektir. Dolayısıyla insan hakları kâğıt üzerinde kalmaya mahkûmdur” dedi.

“Yargı bağımsızlığının en temel ilkelerinden biri, yargıçların görev süreleri dolmadan görevlerine son verilmemesi” olduğunu belirten Türmen, “BM Genel Kurulu’nun 1985’de kabul ettiği “Yargı Bağımsızlığının Temel İlkeleri” ile ilgili kararda şöyle denmekte:

"Yargıçların görevinin emeklilik yaşı ya da varsa görev süresinin bitimine dek sürmesi güvence altına alınacaktır.

"Yargıçların görevlerinin daha önce sona ermesi, ancak görevlerini yerine getirmelerine engel bir davranış ya da yetersizlik nedeniyle olabilir.”ifadelerini kullandı.

Rıza Türmen’in t24’de yayınlanan “Hukuk devletini ortadan kaldırmanın yolu: Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görevlerine son verilmesi” başlıklı yazısı şöyle:

BMM’de kabul edilen bir yasa ile Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görevine son verilecek. Yargıtay ve Danıştay başkanları, daire başkanları, başsavcı ve vekilleri yasanın kapsamı dışında. Onlara dokunulmayacak.

İstisnalar dışında tüm Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görevlerine bir yasa ile son verilmesi anayasada öngörülen yargıç ve savcı teminatıyla ve yargı bağımsızlığı ile bağdaşmıyor.

Yargı bağımsızlığı demokrasinin temel taşı. Bağımsız bir yargı yoksa hukuk devletinden de, güçler ayrılığından da söz edilemez. Bağımsız bir yargı yoksa temel hak ve özgürlüklerin de hiçbir güvencesi yok demektir. Dolayısıyla insan hakları kâğıt üzerinde kalmaya mahkûmdur.

Yargı bağımsızlığının en temel ilkelerinden biri, yargıçların görev süreleri dolmadan görevlerine son verilmemesi. BM Genel Kurulu’nun 1985’de kabul ettiği “Yargı Bağımsızlığının Temel İlkeleri” ile ilgili kararda şöyle denmekte:

"Yargıçların görevinin emeklilik yaşı ya da varsa görev süresinin bitimine dek sürmesi güvence altına alınacaktır.

"Yargıçların görevlerinin daha önce sona ermesi, ancak görevlerini yerine getirmelerine engel bir davranış ya da yetersizlik nedeniyle olabilir.”

Ancak bu durumlarda bile, bağımsız bir organın kararıyla görevden alınmaları gerekiyor.

Avrupa Konseyi’nin 1998 tarihli “Yargıç Statüsü Avrupa Şartı”nda, yargıçların görev sürelerini sona erdiren durumlar sıralanıyor. Bunlar, yasada belirtilen bir kusuru işlemesi, istifa, emeklilik yaşı, hastalık ve görev süresinin dolması.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 17.10.2010 tarihli kararında şu ifadeye yer verilmekte:

“Görevi süresince görevinden alınmama güvencesi yargıçların bağımsızlığının anahtarını oluşturur.”

Avrupa Yargıçlar Konseyi’nin (CCJE) 23.11.2001 tarihli görüşünde şu hususlar belirtilmekte:

"Görevin emeklilik yaşı ya da yasada öngörülen süre boyunca devam etmesi, yargı bağımsızlığının temelini oluşturur. Yargıçların görevden alınmaması bağımsızlığın en açık unsurudur.”

CCJE’nin 2010 Kasım ayında kabul ettiği  “Yargıçların Magna Carta’sı (Temel İlkeler) belgesinde şu görüşlere yer verilmekte:

“Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı adaletin gerçekleşmesi için gerekli ön koşullardır. Yargı bağımsızlığı özellikle şu bakımlardan güvence altına alınmalıdır: Mesleğe alınma, maaş, terfi, yargıcın azledilmemesi, eğitim, dokunulmazlık.“

Venedik Komisyonu, 14.6.2014 tarihli raporunda şöyle demekte:

“Yargının bağımsızlığının ve adaletin gerçekleşmesi, yargının keyfi azillere ve müdahalelere karşı korunmasına bağlıdır.”

AİHM Büyük Dairesi’nin 23.6.2016 tarihinde kabul ettiği Baka/Macaristan kararı olayımız bakımından önemli unsurlar taşıyor. Andras Baka eski bir AİHM Yargıcı. Ülkesine dönünce Macaristan Yüksek Mahkemesi Başkanlığı'na seçiliyor.

Görevi sırasında hükümetin çıkardığı yargı paketini eleştiriyor. (Her şeye rağmen Macaristan Türkiye’den daha demokratik. Bizde yargı bağımsızlığı ortadan kaldırılırken yüksek yargı başkanları cumhurbaşkanı ile çay toplamaya gidiyorlar. Yargı paketini eleştirmek şöyle dursun, Meclis Komisyonu’na olumlu görüş bildiriyorlar. Başkanların neden yasanın kapsamı dışında kaldığını anlamak güç değil.)

Bunun üzerine, bir yasa ile Baka’nın görevine son veriliyor. AİHM’e yaptığı başvuruda  Baka, görevinin sona erdirilmesine karşı başvurabileceği bir  kanun yolu olmaması nedeniyle  adil yargılanma hakkının (sözleşmenin 6. maddesi) ve yaptığı eleştirilerden dolayı görevine son verilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün (10. madde) ihlal edildiğini ileri sürdü. AİHM Büyük Dairesi her iki şikayeti haklı buldu ve 6 ile 10 maddelerin ihlal edildiğine karar verdi.

Macaristan Hükümetini 70 bin Euro tazminata mahkûm etti. Büyük Daire kararı olduğundan karar içtihad niteliği taşıyor.

Adil yargılamayla ilgili olarak AİHM, önce 6 maddenin bu olaya uygulanabilirliğini inceledi. Bu bağlamda bir hakkın mevcut olup olmadığı konusunu ele aldı. AİHM’e göre, Baka’nın görev süresi (yasada belirlenen süre 6 yıl) dolana dek görevinden alınmaması yargı bağımsızlığının gereği. Macaristan Anayasası da bunu öngörmekte.

Görev süresi dolmadan, bir yasa ile geçmişe etkili olarak görevinin sona erdirilmesi ve böylelikle seçildiği zaman sahip olduğu bir hakkın sonradan çıkarılan bir yasa ile elinden alınması, başvurucuyu şikayet konusu olabilecek bir hak sahibi yapıyor.

Aynı mantık,  görevden alınan Yargıtay ve Danıştay üyelerimiz için de geçerli. Yargıtay ve Danıştay üyeleri halen, yasada görev süresi belirtilmediği için, emekli olana yani 65 yaşı dolana dek görev yapıyorlar. Yeni çıkarılan yasa ile  görevlerine son verilmesi ve sahip oldukları bu hakkın ellerinden alınması, yargı bağımsızlığı ile bağdaşmayan bir hak ihlali. Yargıtay ve Danıştay üyeleri, göreve başladıkları zaman mevcut  olan kurallar gereğince sahip oldukları bir hakkın,görevleri süresince geçerli olacağı konusunda meşru bir beklentiye sahipler.

Anayasamızın 140 maddesi hakim ve savcıların özlük işlerinin yasayla düzenleneceğini belirtiyor. Ancak aynı madde bu düzenlemenin “mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre” yapılmasını öngörüyor.

Başka bir deyişle, iktidar keyfi bir biçimde yüksek yargı organları üyelerinin görevine son veremez. Bu yargı bağımsızlığına ve Anayasa 139. maddedeki yargıç teminatına aykırı. 139. maddeye göre, “Hakimler azlolunamaz, kendileri istemedikçe anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz.”

Siyasal amaçlara hizmet ettiği açık olan bu yargı paketi için yapılacak en doğru şey, anayasaya aykırılığı nedeniyle AYM tarafından iptal edilmesi.

Bunun dışında, AYM’ye ve AİHM’e bireysel başvuru yapılabilir. Görevden alınan Yargıtay ve Danıştay üyelerinin yapacağı böyle bir başvuruda şu hususu göz önünde bulundurmak gerekli:

Göreve son verilmesi tek başına Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamına girmemekte. Baka davasında, göreve son verilmesiyle başvuracak bir yargı yolu bulunmaması ve Baka’nın eleştirileri arasında bir bağ kurulması yoluyla 6. ve 10. maddelerinin ihlaline hükmedilmişti. Bizim yargıçlarımız suskun olduklarından, ifade özgürlüğü bağlantısı kurma olanağı yok. 

Buna karşılık, görevden alınan yargıçlar HSYK tarafından başka bir göreve atanacaklar.Anayasa gereğince, HSYK kararlarına karşı yargı yolu kapalı. Bu nedenle, yargıya erişme hakkı bulunmadığı,dolayısıyla adil yargılama hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle AYM’ye ve AİHM’e bireysel başvuru yapılabilir.

AİHM, örneğin Oluyic/Hırvatistan (2009) kararında olduğu gibi, yargıçların görevden alınmalarının sözleşmenin adil yargılamaya ilişkin 6. maddesi kapsamına girdiğini kabul ediyor.

Başvuruda, yargıya erişme hakkı yanında, görevden almanın hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı ile bağdaşmadığı ileri sürülebilir.

Ayrıca, Yargıtay ve Danıştay başkanları ve daire başkanlarının yasanın kapsamı dışında bırakılmalarının eşitliğe aykırı olduğu ve sözleşmenin 14 maddesinin ihlal edildiği de belirtilebilir.

Sorunun temelinde, Türkiye’nin bir hukuk devleti olup olmadığı yatmakta. Bu son yargı paketi de gösteriyor ki, iktidarın çoğunlukçu anlayışla kurduğu hegemonyada hukuk devleti gibi bir kaygıya yer yok. Demokrasiyle yönetilmeyen ülkelerde, ilk kurban her zaman hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı olmuştur.