Reuters haber ajansı, Suriye'deki Beşar Esad yönetiminin 10 yılın ardından Arap ülkeleriyle yeniden diplomatik ilişkileri geliştirmesini ele alan bir analiz yayımladı.

Analiz, "Şam'la 10 yıldan uzun süredir devam eden iç savaşta Batı ülkeleri Beşar Esad'a karşı mesafesini korurken ABD'nin müttefiki de olan Arap ülkeleri, Şam'la ekonomik ve diplomatik ilişkileri geliştirmeye yavaş da olsa başladı." diyerek başlıyor:
"2000'den bu yana süren Beşar Esad yönetimi, Batı ülkeleri için hâlâ iç savaştaki katliamların sorumlusu olarak görülüyor. Ancak Arap ülkeleri artık Esad'ın gücünü koruyacağına inanıyor ve bu yönde adımlar atıyor.

ABD'nin Afganistan'dan kaotik şekilde çekilmesi, Arap ülkeleri arasında kendi programlarını kendilerinin çizmesi gerektiği yönündeki inancı körükledi. Washington'ın gittikçe daha da artan 'elini bölgeden çekme' yaklaşımı ve Çin'in bölgeye odaklanmasıyla birlikte Arap liderleri, artık kendi önceliklerini düşünmeye başladı. Bunların başında da yıllar süren çatışmalar ve nihayetinde Covid-19 salgının yıkıp geçtiği ekonomilerinin düzenlenmesi geliyor."

Makale şu ifadelerle devam ediyor:

"Siyasi gereklilik de Kahire, Amman ve Abu Dabi gibi başkentlerde daha fazla önem kazanmaya başlıyor. Burada bu ülkelerin, Esad'ın en büyük destekçisi Rusya'yla olan ilişkileri etkili oluyor. Rusya'nın nihai amacı ise ülkenin belli bölgelerinde etki gücünü kuran Türkiye ve İran'ın Suriye'den çıkartılması ve Suriye'nin uluslararası sisteme yeniden entegre edilmesi."

Analizde, Türkiye'nin "Bölgedeki Sünni İslamcılara destek verdiği" belirtilerek Arap ülkelerinin bu konuda Şam'la aynı fikirde olduğu da yazılıyor:

"Arap ülkeleri Şam'la yakınlaşma sinyalleri verse de -örneğin Ürdün Kralı 2. Abdullah Esad'la son 10 yılda ilk kez bu ay bir telefon görüşmesi yaptı- ABD'nin pozisyonu işleri karıştıran bir etken olarak duruyor.

"Washington, siyasi geçiş süreci öngördüğü Suriye politikasında hiçbir değişim olmadığını söylüyor. Eski ABD Başkanı Donald Trump zamanında daha da sıkılaştırılan yaptırımlar da, diğer ülkelerin Şam'la ticareti yeniden başlatmasının önünde ciddi bir engel olarak duruyor. Ancak Biden yönetimi henüz CEASAR yaptırımlarını tam anlamıyla uygulamış değil.

"Washington'daki uzmanlar, yeni başkan Joe Biden için Suriye'nin öncelikli bir politika gündemi olmadığını; Çin'le mücadeleye odaklandığını hatırlatıyor.

"Donald Trump zamanında Şam'la ilişkileri yeniden kurmamaları konusunda uyarı alan Arap ülkeleri, yeni dönemde konuyu yeniden ele almış görünüyor."

Makalede, Texas eyaletindeki Trinity Üniversitesi'nden Suriye uzmanı David Lesch'in görüşlerine de yer veriliyor:
"ABD'nin Arap dünyasındaki müttefikleri Washington'ı Şam üzerindeki yaptırımları yumuşatması ve Suriye'nin Arap dünyasına yeniden entegre olabilmesi için ikna etmeye çalışıyordu. Öyle görünüyor ki Biden yönetimi, en azından bir noktaya kadar, onları dinliyor."

Suriye, 2011'de başlayan savaşın ilk zamanlarında Arap Birilği'nden çıkarılmış; hatta Suudi Arabistan, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi bölgenin önde gelen Arap ülkeleri Esad yönetimine karşı savaşan muhalifleri desteklemişti.

Ancak 10 yılı aşkın zamandır devam eden çatışmalarda yüz binlerce kişi hayatını kaybetti, nüfusun yarısı yerlerinden edildi; bunların önemli bir kısmı çevre ülkelere ve Avrupa'ya göç etti.

Esad karşıtı güçler şu an kuzeybatıda Türkiye'nin desteğiyle İdlib bölgesini elinde tutarken ülkenin kuzeydoğusu ve doğusunda da ABD destekli Kürt gruplar var.

Henüz iç çatışmalar resmen sonlanmamış olsa da Esad, Suriye'nin büyük bir bölümünde kontrolü yeniden ele geçirdi. Bunu da büyük oranda Rusya ve İran'a borçlu. Bu iki ülke, Şam yönetiminin yerinde kalması konusunda, Washington'ın yönetimi devirmeye olduğundan çok daha fazla istekliydi. Washington, muhaliflere yönelik kimyasal silah saldırısında bile Şam rejimine beklenen tepkiyi vermedi.

Makalede bu gelişmeler hatırlatıldıktan sonra, Ürdün'ün son gelişmeler ışığındaki duruşu anlatılıyor:

"Suriye'nin güney komşusu Ürdün, salgında hasar gören ekonomisi ve güneydeki zengin ve güçlü komşusu Suudi Arabistan'la olan sarsılmaz bağlarıyla; Arap dünyasının Şam politikasındaki değişimin başını çekiyor.

"Suriye ve Ürdün arasındaki sınır geen ticarete tamamen açıldı ve Amman, -belli ki ABD'nin göz yummasıyla- Mısır doğalgazının Suriye üzerinden Lübnan'a aktarılması için imzalanan anlaşmanın arkasındaki itici güç oldu."

Ürdün'ün kamu yayıncısı Al Mamlaka'ya (Memleket) konuşan eski Ürdünlü bakan ve siyasi analist Samih al Maaytah'ın 'Ürdün bu bariyerleri aşarak kendi kapasitesinde bu bağları yeniden kurduğunda, bunu takip edecek ülkeler olacaktır." sözlerine de yer verilen analizde, bu sınır kapısının bir zamanlar Körfez ülkeleriyle Türkiye ve hatta Avrupa arasındaki ticareti sağlayan kritik geçişlerden biri olduğu; yüzlerce tırın burada sıraya girdiğini hatırlatıyor:

"Ticaretin yeniden başlaması, ekonomileri sıkıntı içinde olan Ürdün ve Suriye için olumlu bir etki yapacak. Modern tarihin en derin ekonomik krizlerinden birini yaşayan Lübnan'a da yardımcı olacak."

Reuters'a konuşan eski ABD Özel Suriye Temsilcisi James Jeffrey de, "Ürdünlülerin ABD tarafından yaptırıma uğramayacağını bildiklerinden kesinlikle eminim" yorumunda bulundu:

"Basında ve Arap müttefikleri arasında son zamanda iyice artan konuşmalara ve yorumlara göre, kimse ABD'nin Esad'a artık CEASAR kanunu veya başka bir gerekçeyle sert bir şekilde yaptırım uygulayacağını düşünmüyor."

Bu görüş, Eylül ayında New York'ta yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu görüşmelerinde de baskındı. Mısır ve Suriye'nin dışişleri bakanları 10 yılın ardından ilk kez New York'ta yüz yüze görüştü. Ardından Dubai'deki Expo 2020 sergisinde Suriye ve BAE ekonomi bakanları ikili iş konseyini yeniden hayata geçirmenin şartlarını görüştü.

Suudi Arabistan isteksiz görünüyor ancak değişim olabilir

BAE'nin, "Rejimini şeytanlaştırma çabalarına rağmen" Suriye'yi Expo 2020'ye davet ettiğini söyleyen Suriye'nin BAE Büyükelçisi Ghassan Abbas'ın Reuters muhabiriyle görüştüğü yere de makalede dikkat çekiliyor: Temasının "Birlikte yükseleceğiz" olduğu serginin Suriye bölümünde.

Reuters'a konuşan Dış Politika Araştırma Enstitüsü'nün Direktörü Aaron Stein de, "Suriye'yle ilişkilerde yeni bir yaklaşım var mı? Evet." diyor:

"Biden yönetimi diplomatik sermayesini bölgedeki hükümetlerin kendileri için en iyi olacağını düşündükleri şeyi yapmalarına engel olarak şekilde genişletmeye pek hevesli değil. ABD'nin Suriye politikası şu an IŞİD militanlarıyla mücadele ve insani yardım geçişlerine odaklanmış durumda."

ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir sözcü de ajansa yaptığı açıklamada "Yapmadığımız ve yapmayacağımız şey, gaddar diktatör Beşar Esad'la ilişkileri normalleştirme çabalarına destek sunmak; Suriye'ye yönelik herhangi bir yaptırımı yumuşatmak ya da siyasi çözüme yönelik dönüşü olmayan bir ilerleme olana kadar Suriye'nin yeniden inşasına muhalif duruşumuzu değiştirmektir."

Reuters'a göre ABD'nin bölgedeki birçok müttefiki Şam'la yeniden bağlarını kurmaya başlasa da, bölgenin en büyük gücü Suudi Arabistan bu konuda hâlâ isteksiz duruyor.

Ajansa konuşan Oklahoma Üniversitesi'nden Suriye uzmanı Joshua Landis da, bu konuda "Asıl çaba Suudi Arabistan ve Suriye'yi bir uzlaşma noktasına getirmek için veriliyor. Bence Suudi Arabistan bu düşünceye yaklaşıyor gibi ama ABD'den olumlu bir mesaj bekliyorlar." yorumunda bulunuyor.