2007 yılında Malatya'da üç Hıristiyan'ın boğazı kesilerek öldürülmesinin üzerinden 7 yıl geçse de hem acı hem tedirginlik ilk günkü gibi... Kimi daha itidalli, kimi daha öfkeli... İstekleri ise tek: Adaletin yerini bulması...

Türkiye ’de gözleri yeniden Zirve Yayınevi davasına çeviren gelişme, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ÖYM’leri kaldıran ve azami tutukluluk süresini 5 yıla indiren yasayı onaylamasının ardından 7 Mart’ta davanın 5 tutuklu sanığının tahliye edilmesiydi. Tepkiler üzerine sanıklardan dördü için elektronik kelepçe takıldığı, GSM hattı çekmeyen bir yerde oturan diğer sanık içinse sabit telefon hattı üzerinden bir uygulama çalışmasının sürdürüldüğü açıklansa da Türkiye’deki Protestanlar kendilerini güvende hissetmiyor.

Tahliye kararının ardından “Tedirginiz” açıklaması yapan, 17 Mart’ta da Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile görüşen heyetteki Protestan Kiliseler Birliği Basın Sözcüsü Soner Tufan’a göre Protestanlar hâlâ endişeli:

“Bizim tedirginliğimiz yedinci yılda da devam ediyor. Tahliye edilenler bugün neler yapıyorlar bilmiyoruz. Doğu Perinçek’in cezaevinden çıkarken söylediği ‘Kınından çıkmış kılıç gibiyiz’ sözlerini de tehdit söylemi olarak görüyoruz. Zaten Malatya katliamının ardından herkes önlemini arttırmıştı. Ama şimdi kendimizi daha az güvende hissediyoruz.”

‘ÜVEY EVLAT GİBİYİZ’

Serdar Korucu’nun Radikal’deki haberine göre, davanın uzun sürmesi ve sonuç alınamamasının güvensizliği arttırdığını belirten Tufan, “Adaletin tecelli edeceğine dair de inancımız yok. Zaten bugüne kadar açtığımız hiçbir davada adaleti görmedik ki. Adil olan Tanrı’nın adaletine güveniyoruz. Evet tedirginiz ama Tanrı’nın koruması altındayız. Bize haksızlık eden, zulmeden ve katledenleri de içtenlikle affediyoruz. Onları seviyoruz” dedi.

Soner Tufan, Protestanlar’ın Türkiye’de ‘üvey evlat’ muamelesi gördüğünü ifade etti:

“Biz üvey evlat gibi görülüyoruz. Sürekli başımıza ne gelir diye korkuyoruz. Bu ülkenin bir parçası gibi hissettirilmiyoruz. Kiliselerimizin önderleri korumalarla geziyor. Aradaki farkı anlamak kolay: Türkiye’de hangi imam koruma ile geziyor ki? Çocuklar da tehdit algısını anlıyor. Bir arkadaşı tarafından Hıristiyan olduğunun duyulmasından endişe ediyor mesela. Bu nedenle Protestanların yaklaşık yüzde 95’inin çocukları din dersine giriyor. Bu süreç Malatya’dan sonra daha da arttı.”

Derneğin talebi hem dava süreci hem de Türkiye’deki Protestanların durumu için devletin zirvesi ile görüşebilmek:

“Pek çok kez Gül ile görüşme talebimiz oldu. Bize hep programı çok yoğun olduğu için görüşemeyeceğimiz söylendi. Tahliye kararları öncesinde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen ile bir araya gelmiştik, ondan da beklediğimiz babacan tavrı göremedik. ‘Dün durumunuz daha kötüydü, bugün daha iyi, gerekeni yapıyoruz’ gibi politik bir açıklama yaptı. İsteğimiz Cumhurbaşkanı ile yüz yüze görüşebilmek…”

Tufan’a göre Malatya’daki katliamın da ülke genelinde Hıristiyanlara yönelik saldırıların da arkasında aynı neden bulunuyor:

“Okul kitaplarında hâlâ misyonerlik tehdit olarak yer alıyor ve bu değişmiyorsa ne denilebilir ki? İncil değiştirilmiş bir kitap olarak gösterilip, ‘Bu insanlar kapitalistlerin maşasıdır, bunlar ülkemizi bölmeye çalışanlardır’ derseniz böyle nesiller yetişir. Bu sistem Malatya katillerini yetiştiriyor. Yani Rakel Dink’in dediği gibi bir bebekten katil yaratan zihniyeti sona erdirmemiz, aydınlığı getirmemiz gerekiyor.”

Soner Tufan’ın 18 Nisan için de bir çağrısı var: “Malatya’daki anmaya olabildiği kadar insanın katılmasını istiyoruz. Tek vücut halinde desteğimizi hissettirmek için Türkiye’nin dört bir yanından şehre gideceğiz”

GESKE: TANRI’NIN SEVGİSİNE SIĞINDIK

Çağrının yapıldığı şehirde, eşini kaybettikten sonra da yaşamaya devam eden Tillman Geske’nin eşi Suzanne Geske’nin de isteği adaletin yerini bulması. Geske, zanlıların ya da arkalarındaki gücün beslendiği iklimin değişmesi gerektiği görüşünde: “Artık kafaların değişmesi gerekli. Cezalandırsanız da aynı mantık sürdükçe hiçbir şey değişmeyecek. Biz kötü değiliz, onlar bir hayaletin peşinde. Düşündükleri gibi birileri yok karşılarında. Bunun farkına varmaları lazım.”

Tahliye kararları çıktıktan sonra önce şoke olduğunu söyleyen Suzanne Geske, çocuklarının ilk dönemde korku yaşadığını belirtiyor. Bugünse ailece güvenleri tam. Ancak hukuk sistemine değil: “Kendimizi güvende hissediyoruz. Tanrı bizimle. O’nun sevgisine sığındık başka çaremiz yok.”

ANNE YÜKSEL: TUTUKLANSINLAR

Katliamda öldürülenlerden Uğur Yüksel’in annesi Hatice Yüksel ise çok daha tepkili tahliye kararlarına. Oğlunun öldürülmesinin ardından felç olan eşinin tahliye kararları nedeniyle kriz geçirdiğini söyleyen Yüksel, sanıkların hüküm giymesini istiyor: “Ben çocuğumu kaybettim. Katillerine elektronik kelepçe takılmasını değil tutuklanmalarını istiyorum. Akla mantığa sığar mı? Herhangi bir suçta bile 30 yıl ceza verilirken insan öldürenler nasıl salınıverir? Sonuna kadar gideceğim.”

ZİRVE TANIĞINA TEHDİT VE TACİZ TELEFONU

Protestan Kiliseler Derneği’nin 2013 Hak İhlalleri İzleme Raporuna göre Hıristiyanlara yönelik nefret suçları, Protestanlara ve kiliselerine yönelik fiziksel saldırılar geçen yıl da devam etti. Raporda kilise standlarının dağıtılıp, İncil’lerin yırtılmasından kilise önderlerine darp, tehdit ve suikast planına, Hıristiyanlığa geçen bir gencin dövülmesine kadar pek çok olay bulunuyor.

ŞÜPHELİLER HENÜZ TESPİT EDİLEMEDİ

Rapora göre, 28 Kasım 2013’te geçmişte Malatya Zirve katliamının tanıklarından ve mağdurlarından olan Protestan toplumu üyesi bir kişiye de tehdit ve taciz telefonları geldi. Olay üzerine suç duyurusunda bulunuldu ancak numaralar gizli ve ankesörlü telefonlardan yapıldığı için henüz şüpheliler tespit edilemedi. Savcılığın soruşturmasıysa devam ediyor.