Ak Parti Hükümeti bütün siyasal ve toplumsal riskleri göze alarak Kürt sorununu çözmede kararlı görünüyor.

Bu kararlılığın “sorunu, şu anda makul olan her çözümün dışına çıkmadan”, o sınıra varmadan çözüme kavuşturmak anlayışından kaynaklandığını belirtelim.

Yine belirtelim, bu süreçte yol kazaları olacak, provakasyonlar ortaya çıkacak, kim tarafından yapıldığı belli olmayan saldırılar, operasyonlar yaşanacak “savaşa da, barışa da hazırız” ile “vur de vuralım, öl de ölelim” söylemleri de olacaktır.

Ama emin olun, hiçbir şey akan suyu tersine çeviremeyecektir. Çünkü çözüm artık kendini dayatmıştır. Ulusal koşullar kadar uluslararası koşullar da çözümü dayatıyor artık.

Hükümet sorunu çözüme kavuşturacak adımları büyük bir cesaretle atmaya başlarken, Öcalan söylemleriyle çözümü kolaylaştırıcı bir rol oynarken, savaş durumundan zerre kadar etkilenmemiş olanlar ise ısrarla barışın neye rağmen, neyin karşılığında ve nasıl olacağını öne sürerek sürece karşı çıkıyorlar.

Çılgın Türkler ve çılgın Kürtler ilk defa aynı cephede buluşup çözümsüzlüğü ve dolayısıyla çatışmayı sürdürecek gerekçelerini sıralıyorlar.

Çözümleri basit: savaşa devam edelim diyorlar kısaca. Birileri “Kandil’e” birileri “Amed”e bayrak dikene kadar durmasın bu savaş diyor.

Üstelik bayrak dikme sevdalılarının bayrakları için yaptıkları tek şey ya kürsülerde nutuk atmak ya da sıcak kahveleri eşliğinde klavyelerine dokunmak.

Anadolu’nun, Mezopotamya’nın yoksul çocuklarının sıcak kanları soğuk toprağa karışırken onlar facebook’ta vatansever, twitter’da devrimci kesilmekle her şeyi çözdüklerini sanıyorlar.

Bilgisayar tuşlarından slogan atmak, imleç’ten silah üretmek, mouse’la operasyon yapmak zor değil elbette. O yüzden işin en kolay tarafını onlar tutuyorlar.

Postmodern dünyanın e-savaşçıları başka hayatlar üzerinden kendilerine takipçi devşirip beğeni toplarken farkındalar mı bilmiyorum ama toprağa düşen gencecik insanların acılarıyla boğuluyor analar.

Onlar ideolojik tortularına gencecik hayatları kurban ederek siyasal duygularına yeni tatminler, yeni fanteziler katıp başkalarının acılarından kendilerine malzeme sağlarken evlat hasretiyle ölen annelerin acıları, nişanlısını beklerken tabutunu karşılayan genç kızların ağıtları karışıyor gökyüzüne.

Ama biliyoruz, onlar duymayacaklar bunu. Hissetmeyecekler.

Duymayacaklar, çünkü onlar Olimpos dağı kadar uzak bize aziz okur.

Duymayacaklar, çünkü onlar savaş tanrısı Ares’in kulları.

Onlar çünkü, kendisi adına kafataslarından piramit inşa eden Kyknos’un piramidine tabut taşımakla meşgul şu anda.

Onlar sevgili okur, Ahmed Arif’in engerekleri, çıyanları, onlar barış tanrısı Athena’nın düşmanları, küçük umudumuzun erken katilleri çünkü…