Tanrı, Kral, Halife, Sultan, Padişah, Başkan, Başkomutan, Parti lideri, Cumhurbaşkanı ve şahsım… Hepsini ve fazlasını içinde barındıran popülist siyaset yapıyor Recep Tayyip Erdoğan.

Yasa yok, kural yok, kurum yok, gelenek yok. Şahsım diye ifade ettiği bir rejim.

Bildiğiniz olay şu; İsveç’in Malmö kentinde Coronavirüs şüphesi ile hastanede tedavi görmek isteyen bir Türk, eve gönderiliyor. Kızı da sosyal medyadan yardım istiyor. Avrupa’daki Türk dernekler, konsolosluk, sağlık bakanı haberdar oluyor ve nihayetinde mesele Erdoğan’a intikal ediyor. Sonrası malum. Erdoğan’ın talimatı ile bir uçak İsveç’e gönderiliyor, hasta Türkiye’ye getiriliyor.

Bir mühendislik çalışması ile dizayn edilen bu tiyatro şahane bir iç politika, kendi taraftarını ajite etme malzemesi haline döndü.

Bu aslında bir yazı konusu bile değildir. Çünkü yoksulluk ve adaletsizlik denizinde yüzen ülkemin halkları onca sorunla boğuşurken, bu tür konularda yazmak ancak Erdoğan’ın popülist siyasetine su taşımaktır. Erdoğan’ın şahsı ya da bazen görevlileri suni gündemler oluşturuyor ve gerçek ülke gündeminin üstünü örtüyor. Domine ettiği siyaset, medya gücü ile de birlikte muhalefeti bu suni gündeme dahil olmaya mecbur ediyor.

İsveç’ten bir Türkiyeli aileyi getirmek de öyledir, durup dururken diyanet işleri başkanının eşcinsellik tartışması da. Ülkenin birçok meselesi varken mevzularımız bunlar mı?

Bu eskiden beri süre gelen bir siyaset tarzıdır. Muhalefeti belirlediği alana hapsetme siyaseti.

Dolayısıyla bu tür polemiklerin içinde olmak, tuzağa düşmektir. Muktedirin mühendislik siyasetine su taşımaktır.

Cevap verilmemeli, ülkenin esas ana gündemine bakılmalıdır.

Anti demokrat uygulamalar, adaletsizlik ve yoksulluk, özellikle Corona salgını ile tırmanışa geçen işsizlik muhaliflerin ana gündemi olmalıdır.

İsveç halkının gündeminde bu olay yok. İsveç’in gündeminde şu an sosyal mesafe kuralına uymayan kafe ve lokantaların kapatılıp kapatılmaması meselesi var.

Erdoğan’ın İsveç’e hava atma girişimi ancak bir tebessümle izlenebilir.

Meraklısına, İsveç nasıl bir ülkedir sorusuna cevap vereyim.

İsveç insanlığın kurduğu bir cennet değildir. İsveç mucizeler diyarı, asla değildir. İsveç ütopik bir ülke hiç değildir.

İsveç gerçekçi bir ülkedir. Ülkesinin sorunlarını insanları ile tartışarak çözmeye çalışan ve buna uygun kurumlar geliştiren, demokrasi, adalet ve sosyal adalet meselelerini büyük oranda çözmüş ve hala çözmeye devam eden bir ülkedir.

Mesela işler şöyle yürür:

1- İsveç’te torpil olmaz. Ülkenin başbakanı, bakanı, milletvekili, beledi başkanı, rektörü yada bürokratı akrabasını bir işe alamaz. Bunu hayal bile edemez. Hayal dünyalarında bile öyle bir şey yok. İşe alımlarda tek bir kural var, o da yeterlilik, yani liyakat. Bir rektörün, siyasinin ya da erk sahibinin size yapacağı maksimum torpil kahve ısmarlamasıdır. Torpilin olmaması vesilesi nedeniyle insanlar haysiyet ve onurlarını zedelemeden, boyun eğmeden iş bulurlar.

2- İsveç’te keyfiyet olmaz. Asla din, dil, ırk, siyasi görüş, cinsel yönelim, fiziksel görünüş, bedensel engeller nedeniyle insanlar keyfi uygulamalara uğramaz. Eğer uğrarsa insanlık halidir, o zaman yasalar vardır. Yasalar bu tür şeyleri nefret suçu olarak değerlendirir. Radikal dincilerin (İslamcı, Hristiyan, Budist, Yahudi, Hinduist, Sihizt, Şintoist vb.) en rahat yaşadığı ve dini vecibelerini gerçekleştirdiği ülkedir.

3- İsveç’te herhangi bir çalışan, mesela bir kurye, tuvalet temizleyicisi, şoför, çöp işçisi, bahçıvan yada zanaatkar veya memur, insanca geçineceği bir maaş alır. Kazandığı para ile araba satın alabilir, insanca bir evde yaşar, sağlık ve kültür giderlerine parası yeter, artı yılda bir defa yurtdışında tatil yapabilir. Sizin maaşınız ile İsveçli temizlik işçisinin maaşını öyle karşılaştırabilirsiniz

4- İsveç’te planlama vardır. Adalet vardır. Hukuk vardır. Devletin verdiği kredi kartıyla kendine bir adet Toblerone çikolatası satın alan bakan vakasını Google’da araştırabilirsiniz.

5- İsveç toplumunda yaşayan her birey kendi gerçekliği ile bir bütünün parçasıdır. Mevcut hiçbir sorundan kaçmadan yüzleşerek çözmeye dönük kurumlar geliştirmiştir.

GSMH, PSA değerleri, basın özgürlüğü, refah, adalet, insan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, doğayı koruma, hayvan hakları şu bu indekslerin hepsi bir kenara İsveç gerçek bir ülkedir. İnsanı merkeze alan, karşılaştığı her sorunu şeffaf bir şekilde çözmeye çalışan bir ülkedir.

Türkiye’nin İsveç’e hava atacağı iki alan var aslında. Biri güneştir yani iklim, diğeri gastronomidir. Özelde baklavadır. Gerisi Erdoğan taraftarlarının bile tebessümüne vesile bir propagandadır.