Almanların Ermenilerin “tehcir” adı altında ölüm yolculuğuna çıkarılmasındaki suç ortaklığı gibi Pontos’taki “tehcir” adı altında ölüm yolculuğuna çıkarılmasında da Batı Anadolu’da olduğu gibi Almanların sorumluluğu bulunmaktadır. Aydın mebusu Emmanuil Emmanuilidis (1) bu suç ortaklığını şu cümle ile özetler: Türkiye’de askerî harekâtları yönetmekte olan Almanların askerî misyonlarının yapmadıkları kalmadı.

Amasya Milletvekili T. Arzoğlu’nun da şahit olduğu bir olay bu konuda tereddüde yer bırakmadığının söyleyebiliriz: Kadıköy sakinlerinin sürgününden önce, eşi Rum olan İtalyan konsolosunun ailesi iç kısımlara sürüldü. Ayrılış gününde kadınlar, akrabalar ve dostlar ağlarken, Alman elçisi “Bunlar neden ağlıyor? Birazdan bütün Samsun gidecek.” Alman temsilcisi ölüm yolculuğundan haberdardır. Emmanuilidis Ölüm yolculuğunun haberini Dr. Scheder tarafından Alman elçiliğinin bir telgrafı ile Giresun Metropoliti’ne tebliğ ettiğini bildirir.

Bu telgrafta “Sahilin boşaltılması sırf askerî bir önlemdir. Boşaltma anında askerî ihtiyacın limitleri asılmamalıdır. Bir aylık süre içinde, sahilden içe doğru 50 km mesafeye kadar olan bölgeler boşaltılacaktır. Gönderileceklerin her biri, bu mühlet içinde gidecekleri günü, hatta sonradan kalacakları yeri tayin edebilecektir. Bunların her biri taşıyabileceği kadar her şeyini, yanında almakta serbesttir. Mülklerine dokunulmayıp, onlara zarar verilmeyecektir. İsteyen mülkünü bekçilere teslim edebilir” deniliyordu.

Giresun Metropoliti 20 Kasım 1916 günü Vehip Pasa’dan aynı içeriği taşıyan bir telgrafı yeniden alması, dikkat edilecek bir noktadır ve Türk-Alman koordinasyonunun göstergesi olduğunu söyleyebiliriz. Mülklere dokunmamak söz konusu değildir. Boşaltmanın hemen ardından göçmenler yerleştiriliyor yada bölgenin egemenleri tarafından el konuluyordu. Bu konuda birçok Osmanlı belgeleri arşivlerde mevcuttur.

Emmanuilidis “Elbette Almanların(2) içinde, olaylara sıkıntıyla bakan insanlar da vardı. Ama yukarda anımsadığımız telgraflara göre, Karadeniz (Pontos) kıyı bölgesinin boşaltılması müşterek bir Türk-Alman kararıydı. Alman politikası, bütün Türkiye sahillerini Rumlardan arındırma programını acımasızca takip ediyordu ve elbette Rumların tamamen Türk bölgeleri olan iç kesimlere sürülmeleri onların yok olması manasına geliyordu. Bu müşterek Türk-Alman kararını, Almanya’nın ilgisizliği ama Türkiye’nin harfiyen gerçekleştirme eylemi takip ediyordu ve halkın imhası engelsiz olarak devam ediyordu.”
____

(1) Emmanuil Emmanuilidis, Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Yılları, Belge yayınları Çev. Niko Çanakçıoğlu s.160. ( Emmanuil Emmanuilidis, Eski Osmanlı Meclis-i Mebusan’ın Izmir ve Aydın Milletvekili sonrasında Yunan Milli Meclisinin 1926, 1928 ve 1936 Parlamento seçimlerinde Atina milletvekili olarak seçilmiş Venizelos Hükümeti’nde de (1928-1931) Sosyal Dayanışma Bakanlığı görevini üstlenmiştir.

(2) Giresun halkı Kont Schulemburg’a karsı fazlasıyla müteşekkirdi, çünkü bunun tutumu halka karsı ılımlıydı! Hatta kendisi ve subaylarının resmî üniformalarıyla, Kilisedeki ayini izlemeleri onları daha da rahatlatmıştı. Amasya Metropoliti Germanos hem Almanlardan madalya almış hem de bazı subaylarla, yakın ilişkide bulunarak, onların vasıtasıyla Patrikhaneler’e bazı raporlarını gönderebilmiştir.