Uzun bir süredir hüküm süren sessizlik, hareketsizlik, günlük yaşamın gerçeklerine ve doğrularına hapsolmanın çelişkisini derinden yaşayarak mağaranın çıkışına yönelir. Geride mağaranın duvarındaki yansımaları izleyen bir kitle bırakarak ışığa doğru yürür.

Aniden aydınlık ile karşılaşınca mağaranın karanlığına alışmış olan gözleri kamaşır. Bilinç bulanıklığı, şaşkınlık ve korkuyla sendeleyerek etrafını algılamaya çalışır. Gözleri bir süre sonra ışığı daha iyi algılama yetisine ulaşır. Mağaradaki yansımalara hiç benzemeye onları yanlışlayan başka gerçekliklere ve doğrulara temas eder. Günlerce gecelerce yol alır, doğanın sonsuzluğu ve içinde barındırdığı çeşitlilik karşısında afallar. 

Bu yolda ışığın sonucu olan yansımaları fark eder ve mağarada gördüklerinin sadece birer yansımadan ibaret olduğu bilincine varır. Büyük bir heyecan ile mağaraya doğru yol alır, herkese bu bilgiyi sunması gerektiğini düşünür. Herkesi oranın karanlığından ışığa çıkaracak olan bu bilgidir. Ancak mağarada bulunan kitle bu bilgiyi özümseyecek olgunlukta olmayıp mağaranın gerçekliği ile yetinmekte ve herhangi bir çelişki yaşamamaktadır.  Buna aldırış etmeden deneyimlediği bilgiyi kitleye ifşa etmek ister. Öfkeli kitle onun söylemlerini reddederek en sonunda onun delirdiğine kanaat getirir ve kimseyi mağaradan çıkmaya ikna olmaz. Bugüne kadar hayatta kalmalarını mağaradan dışarı çıkmamaya bağlayan kitle aynı şekilde sürdürür günlük yaşamlarını.

Işığı bir kez tatmış ve deneyimlemiş olan birey ise mağaranın karanlığında artık kalamayacağını söyleyerek orayı terk eder. Bir süre sonra mağaradan teker teker başka kişilerin çıktığını görür, bu kez onlara eşlik etme kaygısını yaşamıyor, çünkü aydınlığa uzanan bu yolculukta, özgürleşmenin ancak karanlıktan çıkmakla olabileceğini ve bu yolculuğun bireysel bir şekilde yaşanması gerektiğini, kitlesel yapılan yolculuğun ise yeni bir mağara yaratacağını kavramıştı.