Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen 2020 Merkezi Yönetim Bütçesi’ni değerlendirdi.

Paylan, 2020 yılı bütçesinde kadınlara, işçilere, gençlere ve emekçilere dair müjde olmadığını söyledi.

“Geçmiş bütçelerde bütçe açığını konuşurduk, dış finansman açığını konuşurduk. Bu bütçede vicdan açığı daha da arttı. Demokrasi, adalet açığımız daha da büyüdü” ifadelerini kullanan Paylan, “2014 yılında barış süreci sürerken bütün güvenlikçi kalemlerin toplamı yalnızca 40 milyar TL iken, 2020 yılı bütçesinde 160 milyar TL’ye yükseltildi. Bu da devletin güvenlikçi bir bakış açısına hapsolduğunu gösteriyor. Bütün kaynaklar S-400’lere, SİHA’lara, İHA’lara, tanka aktarılıyor” dedi.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan,  MA’dan Diren Yurtsever’in sorularını yanıtladı.

 2020 yılı bütçesi 12 günlük bir maratonun ardından kabul edildi. Bütçe görüşmeleri boyunca hem iktidarın hem de muhalefetin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bütçeler bir ülkenin vicdanıdır ve iktidarlar bazen bu vicdan yolundan çıkarlar. Adaletsiz ve vicdansız bütçeler yaparlar. Bu durumda milletin vekillerinin görevi, bu bütçeyi daha vicdanlı ve daha adaletli bütçeyle buluşturmaktır. Bu bütçenin Sarayın, Sarayın yandaşlarının ve savaşın bütçesi olduğunu söyledik. Biz görüşmelerde ‘gelin bu bütçeyi halkın bütçesi yapalım’ dedik. Ancak Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 35 gün ve gece yüzlerce saat çalıştık, pek çok önerimiz oldu. Genel Kurul’da da yüzlerce saat çalıştık. Ama maalesef milletin vekilleri bu vicdansız ve adaletsiz bütçeden bir virgül dahi değiştiremediler.

Bu da Meclis’in yürütmeye karşı ne kadar güçsüz olduğunu gösteriyor. İnanın AKP ve MHP’li birçok milletvekili de bu bütçeyle ilgili sakıncalar olduğunu düşünüyorlar ama maalesef Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin talimatları doğrultusunda bu adaletsiz bütçeye yol verdiler. Biz de muhalefet olarak elimizden geldiğince mücadele ettik ancak bu bütçeden bir virgül dahi değiştiremedik.

Parti olarak bütçede en çok itiraz ettiğiniz konular nelerdi?

Bu bütçenin kaynaklarının Saraylara aktığını söyledik. Cumhurbaşkanı kışlık saray yaptı, milyarlarca para harcadı. İtiraz yeterince gelmeyince yazlık saray yaptı. Geçen yılın bütçesinden yine milyarlarca liralık bir yazlık saray yaptırıyor kendisine Marmaris’te.

İtiraz gelmeyince Katar’dan yüz milyonlarca liralık uçan bir saray aldı. O uçan sarayın parasının ödenmediğini söylüyor ama meğerse Kanal İstanbul’un etrafındaki arazilerle aslında o paranın ödendiğini görüyoruz. Bu da yetmiyor bir yüzen saray almayı planlıyor. Şu anda alınmış ve içi restore ediliyor, lüks bir yat Marmaris’te demirleyecek. Van Ahlat’ta bir tane daha saray yapıyor.

İtiraz ettiğimiz diğer bir nokta bütün devlet ihalelerinin 5 yandaş müteahhide gitmesi. Elbette devletler ihaleler yaparlar ve buna binlerce müteahhit veya KOBİ’ler, sanayiciler katılabilirler. Ama bütün kaynakların 5 tane müteahhide aktığını söyledik.

Havalimanları ile ilgili garantiler verilmiş. Kütahya Havalimanı örneği var. Yine milyonlarca lira bu yandaşlara aktarılmış. Üçüncü itirazımız da, bu bütçenin bir savaş bütçesi olduğunu söyledik. 2014 yılında barış süreci sürerken bütün güvenlikçi kalemlerin toplamı yalnızca 40 milyar TL iken, 2020 yılı bütçesinde 160 milyar TL’ye yükseltildi. Bu da devletin güvenlikçi bir bakış açısına hapsolduğunu gösteriyor. Bütün kaynaklar S-400’lere, SİHA’lara, İHA’lara, tanka aktarılıyor.

İtirazlarımız üç noktada oldu; o da bütçenin Saraya, sermayeye ve savaşa aktarılmasıydı. 

2020 bütçesi için EYT, atanamayan öğretmen, işsizlik gibi sorunları çözmekten uzak bir bütçe diyebilir miyiz?

Emeklilikte Yaşa Takılanların (EYT) sorunlarını çözmüyor, tanka topa aktarıyor. Bir vatandaş 2 bin 20 TL asgari ücretle ben geçinemiyorum diyorsa, aslında onun maaşından çalınan bir kaynağın mermi, tank, top yani savaş bütçesine aktarıldığını ortaya koyuyor. Bu ülkede barış süreci olsaydı, güvenlik bütçesinden en az 100 milyar TL tasarruf edilebilirdi. Yandaşlara aktarılan kaynakları da katsak, ben 50 milyar TL bir hesap ediyorum. 150 milyar TL tasarruf edebilirdik.  Bu 150 milyar TL kaynak ile EYT sorunu çözülebilirdi 30 milyar TL kaynak ayırarak.

200 bin atama bekleyen öğretmen için 10-15 milyar TL’si ile bu sorun çözülebilirdi. KYK’ye borçlu 5 milyon gencin yalnızca 10 milyar TL’si ile bütün KYK borçlarını çözebilirdik. Kadınlara özerk bir bütçe tanınabilirdi bu bütçede. Çiftçilere artı 20 milyar TL katkı verebilirdik. Düşünün bu kadar para harcıyorum hala parayı bitiremiyorum. Barışla sağlanabilecek tasarrufla bütün toplumsal taleplerini ben çözebiliyorum bu ülkenin, Maliye Bakanı olsam çözebilirdim.

 Bir de örtülü ödenek var. Bu konudaki öngörünüz nedir?

Örtülü ödenekten gelecek yıl benim tahminim 8-10 milyar TL harcanacak. Bunların nereye gittiğini biz çok iyi biliyoruz. Cihatçı çeteler isyan ediyordu, ‘Türk lirası ile bizim paramızı ödüyorsunuz, TL değer kaybetti, bizim paramızı başka parayla ödeyin’ diyorlardı. Sonuç olarak oradaki on binlerce cihatçı unsura Türkiye’nin bütçesinden maaş ödeniyor.

Suriye iç savaşındaki yangına daha çok benzin dökülüyor. Savunma Sanayi Fonu var. Ödediğimiz gelir vergisi, yani 20 milyon bordrollü vatandaşımız var. Bu vatandaşlarımızın  maaşları daha eline geçmeden vergiler kesilir ve oradan gelir vergisi öder vatandaş. Ödediğiniz her kuruş verginin yüzde 5’i Savunma Sanayi Destekleme Fonu’na gidiyor. Gelecek yıl 200 milyar TL gelir vergisi kesilecek, yüzde 95’ini yoksul vatandaşımız ödeyecek. Bunun 10 milyar TL’si Savunma Sanayi Destekleme Fonu’na gidecek.

Eğer yalnızca kendi iktidarınızı düşünüyorsanız, kendi iktidarınızı korumak için güvenlikçi kalemlere asılırsınız. Bir gün Rojava’ya doğru bir saldırı düzenliyorlar, bugünlerde de Libya’ya bir asker göndermeyi planlıyor. Eğer Libya’ya asker göndereceksek bu yalnızca asker olmayacak, silah, tank, top göndermek olacak. Bunlarda bizim bütçemizden gidecek. Bu da halkımızın daha da yoksullaşacağı anlamına geliyor.

Çark şöyle dönüyor; Tayyip Erdoğan’ın bir damadı Maliye Bakanı. Bizden adaletsiz bir şekilde aldığı vergileri, Tayyip Erdoğan’ın diğer damadına topluyor ve bu damatta silah üretiyor, İHA, SİHA üretiyor. Her evde bir işsiz var. Herkes o işsiz çocuğuna bakarken, bu yolsuzluk çarkını, israf ve savaş döngüsünü düşünsün. Bu yüzden yoksulsunuz, bu yüzden işsizsiniz. İktidar bizden vergileri alıyor savaşa ve saraya aktarıyor. Barışa dönersek her şeye kaynağımız olacak.

Güvenlikçi kalemlerdeki artışa dikkat çektiniz. 2020 bütçesi iktidarın önümüzdeki dönemde Kürt sorununa dönük politikasında yine “güvenlikçi” bir politika izleyeceğini mi işaret ediyor? 

Elbette. İktidar 5 yıldır Kürt düşmanlığı üzerine bir politika yürütüyor. Hep bir güvenlik algısı yaratıyor. Rojava’daki Kürtlerin statü elde etmesini büyük bir tehdit olarak ortaya koyuyor. İçeride Kürtlerin belediyeleri kazanmasını, siyasette etkin ve siyasete alan açmasını büyük bir tehdit olarak görüyor.

Medyada tek kanal olarak güvenlik algısı yaratıldığı için vatandaş şöyle bakıyor: ‘Tamam ben yoksullaşıyorum ama devletin bir beka sorunu var’ diye düşünüyor. Bu da kısmen başarılı oluyor. Hepimize düşen görev bir güvenlik algısının olmadığını, tek bir güvenlik meselesinin olduğunu, onun da Tayyip Erdoğan ve Süleyman Soylu ve onların politikalarının olduğunu anlatmalıyız. Çünkü bu politikalar ülkeyi bölüyor. Kayyum politikası ülkeyi bölüyor.

Silah, savaşla hiçbir şeyin çözülemeyeceğini toplumumuza anlatmalıyız. Bizler barış sevdalıları daha çok mücadele etmeliyiz. Böylece iktidara ‘kral çıplak’ diyebileceğiz. Soygun çarkını kırmanın tek bir yolu var, tekrar demokrasi mücadelesini öne koymak.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ikinci bütçesini deneyimlediniz. Geçmiş bütçelere baktığınız zaman ne değişti?

Geçmiş bütçelerde bütçe açığını konuşurduk, dış finansman açığını konuşurduk. Bu bütçede vicdan açığı daha da arttı. Demokrasi, adalet açığımız daha da büyüdü. İnsanlarımız yoksul, işsiz ve intihar ediyor. Birazcık vicdanı olan milletin vekili ‘ben bu yoksul vatandaşlarım için ne yapabilirim’ diye düşünür. Oysa Bakanlar Meclis’e süper lüks arabalarla geliyor.

Halbuki vicdanlı bir Bakan ne yapar? 10 milyonluk arabaya değil de daha mütevazi arabaya bineyim der ve o sayede 20 kişiyi daha iş sahibi yapar, belki o vatandaşlarımızdan birileri de intihar etmekten kurtulur. İşte böyle bir vicdan açığı var bu bütçede. Meclis koridorlarında görüyoruz AKP’li vekilleri kendileri de rahatsızlar ama maalesef diyorlar ki; Padişah Tayyip Erdoğan bunu yazmış, bize söz söylemek düşmez.

Bütçe görüşmelerinde bürokratların tutumu da eleştiri ve tartışma konusu olduğu çoğu zaman. Örneğin; muhalefet sunum yaptığında, eleştiri ve sorularını yönelttiğinde bürokratların dinlemediği gibi. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu?

Tayyip Erdoğan bu ülkeyi bir şirket gibi yönetmek istediğini söylemişti. Oysa şirketlerin vicdanı yoktur. Bu bakanların da vicdanı yoktur. Şöyle bakıyorlar; burası bir şirket. Tarım Bakanlığı’na atandıysa, Tarım Bakanlığı’nın yöneticisiyim gibi bakıyor.

Tek bir hedefi var karı maksimize etmek. Vatandaş ne olmuş bunu düşünmüyorlar. Tek dertleri patronları iyi hissettirmek. Tarım Bakanı geliyor, yalnızca rakamlardan bahsediyor. Çiftçiden bahsetmiyor, aç mı, açıkta mı bunlardan bahsetmiyor. Çalışma Bakanı rakamlardan bahsediyor ama intiharlardan bahsetmiyor.

Bu bütçede israfın boyutu nedir?

Ben milletvekili olmadan önce ‘herhalde abartıyorlar’ derdim, ‘Ankara’da bu kadar israf varken, bu kadar kolay hırsızlık olmaz’ derdim. 1 trilyon üzerindeki bütçede çok büyük israflar var. Saray rejimi bir israf rejimi.

Geçen günlerde Cumhurbaşkanı’nın eşi ve kızı bir toplantı yapmışlar. 1 milyon TL’nin üzerinde harcama yapmışlar. Kıyafetlerine, arabalarına bakıyorsunuz çok önemli israflar var. İnsanın biraz vicdanı sızlar. Yüz binlerce doları bir Simit Sarayı’nı kurtarmaya tevessül ettiler. Bunun gibi pek çok şirket kurtarma operasyonu var. Diyoruz ki; yandaş şirketler paraları kaçırdılar, yolsuzluk yaptılar, Londra’ya, Panama’ya, Man Adaları’na kaçırdılar. Sizin bunların peşine düşmeniz lazım. Ziraat Bankası çiftçileri kurtarmak için var. Ama ne yapıyor Hürriyet Gazetesi’nin alınması için yandaş bir şirkete 1 milyar dolar kredi veriyor ya da Simit Sarayı’nı kurtarıyor. Oysa vatandaşa destek vermeli.

Ankara bütün kaynakları tüketiyor, Ankara’da ciddi bir yolsuzluk çarkı var, Saray ekonomisi var. Eğer Ankara demokratikleşirse, demokratik bir Meclis’i sağlayabilirse hepimizin, işi, aşı, refahı, huzuru olur. 

2020 bütçesi sıraladığı hedefleri gerçekleştirebilir mi? Gerçekçi buluyor musunuz bu hedefleri?

Hedefleri yüzde 5 büyüme ise, bunu gerçekleştirebilirler ama bunun şartları var. Uluslararası piyasada şu anda olumlu bir rüzgar var. Amerikan Merkez Bankası şu anda para basıyor. Bu finansal sistem içinde bir miktar para da buraya geliyor. Damlası bile gelse burada bir canlılık yaratıyor. Bu rüzgâr tersine dönmezse bir miktar büyüme olabilir. Ama mesele ülkeyi, yandaşları büyütmek değil. Mesele topyekün insanımızı huzur ve refahla buluşturmak.

Vatandaşlarımızın yüzde 70’si borçluysa büyük bir sıkıntı var demek. Rakamları büyütmek demek insanlarımızın refah içinde yaşaması demek değildir. Önemli olan kaynakların tamamına yakının elinde tutan, servetin tamamını elinde tutan yüzde 1’den etkin bir şekilde soruşturup vergi almak ve kaynakları yoksullara aktarabilmektir. O yüzden vatandaşlarımız bu rakam manipülasyonuna inanmasın, onlar ülkeyi büyüttük dese de büyük bir krizin içindeyiz.

Bu krizin gelecek yıl da süreceğini düşünüyorum. Benim önerim bu konuda talepkar olmak, itiraz etmek. Bu yolsuzluk ve hırsızlık çarkını yıkmak için bütün vatandaşlarımızın itiraz etmesi gerekiyor.

2020 bütçesiyle kadınları, gençleri, emekçileri, işçileri ekonomik açıdan nasıl bir yıl bekliyor?

Bu bütçe erkek bütçesi, kadına yönelik bir bakış yok. Genç nüfus işsiz oranımız yüksek ve bu bütçede gençler ile ilgili bir tasarruf yok. Gençlere istihdam yaratma gibi bir hedefi yok. Yapmamız gereken işsizliği yasaklamak. 130-150 milyar birikmiş bir İşsizlik Sigortası Fonu var. Buradaki kaynakları işsize ayırmıyorlar. Bu kaynaklar ile ya kamu bankalarını kurtarıyorlar ya da sermayeye teşvik olarak veriyorlar. Kadınlara, işçilere, emekçiye, çiftçiye, memura bu bütçede hiçbir müjde yok.

Kaynak: Mezopotamya Ajansı