Bir kadın olarak susmayacağım.

Yıllardır uygulamaya çalıştığınız ötekileştirme politikalarınızı kendinize saklayın eril zihniyet destekçileri. Zira “pamuk prensesler” uykusundan uyandı ve kendini onun rızası olmadan öpmeye çalışan prense karşı “öz savunma” yapıyor.

Kadın olmam beni müsait (TDK’da flört etmeye elverişli kadın), esnaf (TDK’da kötü yola sapma eğilimli kadın), müsvedde, ikinci, yahut erkeğin kaburgasından yaratılan yapmıyor. Kadın olmam susmam anlamına hiç gelmiyor. Aksine konuşmak, çığlık atmak, okumak ve anlayarak yaşamanın her kadının üzerinde biçilmiş kaftan olmasının önemi sizin TDK’nızla bir kere daha vurgulanıyor.

Anaerkil toplumun son bulmasıyla kadınları köleleştirme politikaları hızlı bir şekilde yayılmaya başladı. Babil’de kadınlar evcil hayvanlar ile eş değer sayılıyordu. Çin’de kadınların insan olmadıkları vurgulanıp isim yerine numara koyuluyor ve kadınlara numaralarla sesleniliyordu. Kız çocukları uğursuzluk demekti. Suudi Arabistan’da ise günümüzde bile kadınların insan olup olmadığı tartışılıyor. Evlerde köle gibi çalıştırılıyor.

”Kadın dünyaya çocuk yapmaya, ev işlerini yapmaya ve erkeğe her daim hizmette kusur etmemeye gelmiştir. Vasıfsızdır“ zihniyetini biz kadınlar kabul etmiyoruz.

Daha sonraki evre olan dinlerin ortaya çıkmasıyla da kadına verilen değer kadını “aşağılamaktan” öteye gidemedi. Hıristiyanlık, müslümanlık, budizm vs. hangi din olursa olsun, kadını köleleştirme politikası kutsal kitaplarla bir kılıfa sokuldu ve topluma empoze edildi. Şimdi ise erkek egemen din ve devlet politikalarının ceremesini çeken kadınların mücadelesi saflarda yerini aldı. Uzun yıllar boyunca kadın hareketleri “kadın mücadelesi”ni günümüze kadar getirdi. Ve erkek egemen din, devlet ve sisteme karşı verilen mücadele devam ediyor, edecek.

DAYAK DESEN CENNETTEN ÇIKMA

Yıllardır devlet destekli toplumun kadına bakış açısı bugün de ataerkil zihniyet safhasının ortasında duruyor. Kadına ev çatısı altında yahut iş yerlerinde uygulanan eşitsizlik de gözler önünde. Kendine güvenen kadın devlet destekli toplum tarafından çeşitli kavramlarla aşağılanarak bir kılıfa sokulmuş durumda. Peki devletin bunda rolü nedir? Misal iş yerlerinde uygulanan eşitsizlik, adaletsizlik yahut tacizler hat safhadayken devlet olarak üzerine düşen sorumluluk, eşitsizliği daha çok arttırmak yerine ortadan kaldırmak değil midir? Peki devlet bu konuda sorumluluğunu yerine getiriyor mu?

“Kadınların iş hayatına atılmaları işsizliğin artmasına sebep oluyor” açıklamaları akıllarda. Bir kadın olarak çalışmamız ne kadar ayıp!!! Veya saat 12’de sokakta yürümen tecavüz edilmen için doğal bir neden olarak görülebiliyor. Dayak desen cennetten çıkma. Bundan doğal ne var. Bir de kahkaha atmak iffetsizliktir. Ama çocuk yaşta evlendirilmenin hiçbir sakıncası yok. Evet gördük ki devlet görevlerini yeterince yerine getiriyor(!)

VE HEP ÖLÜM REVA GÖRÜLENLER

Bir de özellikle değinilmesi gereken bir konu var ki oda şu an Kürt illerinde kadına yönelik tutum, tavır ve katliam. Yıllardır katliama maruz kalan kürt kadınları evlat, kardeş, eş, dost, akraba kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bilir. Ve bu acı onları olgunlaştırmıştır. Yüreklerine cesareti yerleştirmişler ve bundan dolayı haksızlığa karşı onurlu, mücadeleci duruşu esas almışlardır. Bu halkın kadınlarından korkanlar da tankları, topları ve katilleriyle sokak başlarında yerini almış durumda. Ve hala katletmeye devam ediyor.

Hamile bir kadın vardı. Selamet Yeşilmen… Evinin kapısında vuruluyor. Yanında iki çocuğuyla beraber. Karnındaki bebeğiyle birlikte olay yerinde can veriyor. İki çocuğu ise yaralı.

Taybet ana… 70 yaşında bir kadın, ana. Katledildiği yetmiyormuş gibi 7 gün boyunca sokak ortasında bekletildi cansız bedeni. Beyaz bayrak açmak, yahut çaresizliğin çığlığı da yetmedi sokak ortasından cansız bedenini kaldırmaya.

Evinde bile yoktur güvenliğin. Bir anda vurulabilirsin. Fatma Ökten evinin damında uyurken kızı ile birlikte vuruldu. Fatma Ökten hayatını kaybetti.

Ceylan gözlü Dilek Doğan. Elinde silah yok. Evinde en ufak bir suç teşkil edecek kanıt yok. Ama öldürülebilir.

Dilan Kortak… Güzel gülmek de katledilmeye nedendir. Çatışma yok. Evinde şüphe teşkil edecek bir şey yok. Ama size göre öldürülmeyi hak etmiş değil mi?

Günay Aslan. Çatışma durumu bile yoktu. Gözaltına alınmak istenilse çok kolay alınabilecekti. Ama o ölümü hak etmişti. (!)

Yeliz Erbay ve Şirin Öker. Katlettiğiniz yetmiyormuş gibi bir de vajinadan alıyorsunuz hıncınızı. Neden? O kadınlar kadar yürekli olmadığınız için mi? Vajinadan bu kadar mı korkuyorsunuz?

Bir de Kürt kadın siyasetçisi gördün mü potansiyel tehlike. Seve Demir, Pakize Nayır, Fatma Uyar’ın öldürülme sebebi başka hiçbir şey değil. Hem kürt olup hem de siyaset yapman akıl işi değil çünkü birilerine göre. Gördüğünüz yerde öldürün!

Hadi biz ölürüz ölmesine de, sizin pas tutan vicdanınızın bedeninizi sarıp acıya çevireceğinden haberiniz yok mu?

Aklıma “Titanik” filmi geliyor. Gemi batacak artık. İnsanlar öleceğini biliyor. Kalan birkaç feribotla insanlar kurtarılacak. Bağırıyorlar “Önce kadınlar ve çocuklar” Bizde de ne yazık ki katliam için öncelikli olan kadınlar ve çocuklar oluyor. Listelerde birkaç ayda katledilen kadın ve çocuk sayısı gerçekten içler acısı. Sanki toplumun yarısı kimsenin umurunda değil. Bunu duyurmak ve adalet aramak yine biz kadınlara düşüyor. Erkek egemen zihniyete, devlete ve dine karşı dayanışmayla kalalım.