Önce Dünya, Almanya ve Türkiye'deki son pandemi grafiklerini koyalım:

Dünya:

Almanya:

Türkiye:

Sayılara, tıp terimlerine boğulmayalım. Trendleri, gidişi izleyelim. Ne artıyor, ne azalıyor?

Önce Dünya geneli (ilk grafik): 2022 Ocak başından itibaren COVID-19 olgularında astronomik denebilecek ani ve çok hızlı bir yükseliş ortaya çıkmış. Olgu sayılarındaki yükselme ölüm sayılarına daha düşük oranda yansımış, bu da kısmen aşıların etkisine, kısmen de hem halkın hem de sağlık çalışanlarının, hekimlerin antrenmanlı olması ve eğitiminin iyileşmesine bağlanabilir. Bu arada aşılanma oranlarında çok belirgin olmasa da azalma dikkati çekmekte.

İkinci grafikte ise Almanya sayıları görülüyor. Olgu sayılarındaki dik yükseliş Dünya trendi ile yaklaşık paralel olmakla birlikte aşılanmada daha kararlı bir düşüş görülmekte. Son grafikte ise Türkiye gerçekleri var. Olgu sayılarında Dünya'ya göre daha az oranda bir yükseliş görülmüş, fakat ölüm sayıları Dünya'ya göre daha fazla yükselmiş. İlginç olan, aşılanma sayı ve oranlarının oldukça düşük seyretmesi.

Kime test yapıyoruz? Bu grafiklerin okunmasında testlerin yapılma koşulları da önem kazanır. Ülkemizde yüksek riskli gruplarda tarama yapılmamakta, sadece semptomatik gruplara, ayrıca özellikli gruplara (yüksek bürokrat, sporcu gibi) test yapılmakta. Bu da test pozitiflik oranını artırmakta, fakat testlerle hastaları yakalama gücünü çok düşürmekte. İstatistiklere göre böyle bir durumda var olan hastaların ancak %10’u saptanabilmekte. Bu hesaba göre resmi sayıların 10 katı hastamız bulunmakta. Benzer durum ölümlerde de söz konusu. Şeffaf, açık bir şekilde test stratejisi uygulanmadığından ölüm nedenlerine ilişkin şüpheler de yanıtlanamamakta. TÜİK’in pandemi başından beri ölüm istatistiklerini yayınlamaması ileri, çağdaş bir ülkede kabul edilebilir bir durum değil.

Mart 2022’de aldığımız verilere göre en az 4 doz aşılı nüfusumuz %9’lar civarında. 2021 başında 2 doz inaktif aşı olan insanların halen aşılı sayılması yanlıştır. Aşının koruma süresi geçmiş olduğundan bu insanlar aşısız, korumasız kabul edilmelidir.

Sonuç olarak, aşılanma oranları bu derece düşük iken kısıtlamaların kaldırılması, hem olgu, hem de ölüm sayılarında ciddi artışa yol açacaktır.

2222222222222

-Kimler ve hangi hastalıkları taşıyanlar COVID-19 için her zaman riskli gruptur?

Kronik yandaş (ek) hastalıkları olanlar, özellikle akciğer ve kalp rezervlerini tüketen KOAH, kalp yetmezliği, koroner arter hastalıkları, bunun dışında bağışıklık sistemini çökerten şeker hastalığı, kanser, bazı ilaçların sürekli kullanımı gibi durumlar hem şiddetli hastalık, hem de ölüm için yüksek risk taşımaktadır. KOAH yüksek riske yol açmakla birlikte KOAH tanısı olmadan sadece sigara içilmesi de hastalık kapmak ve ölüm riskini birkaç kat artırmaktadır. Ayrıca obezite (vücut kitle indeksi yüksekliği) de, özellikle 35-40’ın üzerinde ise yüksek riskle birliktedir.

Yanlış bilinenler: Şeker, hipertansiyon, astım, hipo/hipertiroidi gibi rahatsızlıklar eğer kontrol altındaysa, sık sık hastaneye yatmaya veya sürekli ciddi tedavilere, yoğun bakım yatışlarına yol açmıyorsa risk artışı söz konusu değildir. Bu durumdaki hastaların gereğinden fazla endişelenmesi doğru değildir.

-Aşılar konusunda durum ne? Hangi aşıdan, kaç kere olunmalı?

Her konuda olduğumuz gibi rehberimiz bilimsel kanıtlardır. Pandeminin başından beri, araştırmalarda desteklenen, faz çalışmaları tamamlanmış ve tarafsız hakemlerin değerlendirmesi sonrası bilimsel dergilerde yayınlanmış aşıların öncelikle uygulanması gerektiğini vurguladık. Buna rağmen bu koşulları taşımayan inaktif Çin aşısı tek seçenek olduğundan tüm sağlık personeli ve 65 yaş üzeri nüfus 2021 yılı ilk aylarında aşılandı. Bilimsel kanıtları olan, faz çalışmaları yayınlanmış mRNA aşılarının getirilmesi için çaba harcanması gerektiğini sürekli hatırlattık, ama gecikmeli olarak getirildi. Bu sefer de yüksek riskli grup ve sağlık çalışanları olarak bu aşılarımızı tamamladık. Aradan geçen süreç bilime sarılanların haklılığını ortaya çıkardı ve aşılananların çok daha az hastalandığı net olarak görüldü. Daha ayrıntılı bilgi vermek gerekirse, yoğun bakımlardaki kişilerin hemen tamamı eksik aşılı veya aşısız hastalar, veya inaktif aşılı, aşı koruma süresinin dışına çıkmış kişilerdir. Sonuç olarak mRNA veya vektör aşıları bilimsel olarak önerilen şemaya göre uygulanmalıdır. Turkovac’ın bilimsel kanıtları ortaya çıktığında, tarafsız bilimsel dergilerde yayınlandığında o da önereceğimiz aşılar arasında yerini alacaktır. Yüksek risk grubundaki (65 yaş üzeri, sağlıkçılar ve ek hastalığı olanlar) 3 aydan itibaren yeni aşılarını yaptırabilirler, diğerleri için bu süre 6 aydır. Devletin de bunların yapılabilmesi yönünde her türlü önlemi alması gereklidir.

Bilgilendirme ve eğitim de bu noktada kritik önem taşır. ‘Yarım ağızla’ değil, kitle iletişim araçları, gerekirse ibadethaneler, okullar, kaymakamlıklar, muhtarlıklar gibi kılcal damarlar etkin olarak kullanılmadan bir kampanya yapıldığını söylemek doğru olmayacaktır.

Şehrin meydanlarına ‘aşı kısırlık yapmaz, aksine hayatınızı kurtarır’ gibi pankartlar, afişler neden asılmaz? Cami hoparlörü bu konuda neden kullanılmaz? Anlamak kolay değil.

-"Maske takmanın kaldırılması" gibi yeni kararlar tehlikenin geçtiğinin işareti mi?

Açık havada ve iyi havalandırılan ortamlarda maskenin gerekli olmadığı tüm dünyada kabul edilmekte. Ancak okullarda, işyerlerinde ve diğer kalabalık ortamlarda kişi başına kaç m3 hava düştüğü, yeterince havalandırma olup olmadığı gibi koşullar sıkı izlem altında ve kayıt altına alınabilen kriterler olamamıştır. Ortadoğu toplumlarında önlemlerin gevşetilmesi halkta gereğinden fazla rahatlamaya yol açar, bunun aşısızlıkla birleşmesi olgu ve ölüm sayılarını ciddi yükseltecektir, asıl bundan korkmak gereklidir.

Omicron varyantının öncekilere göre daha düşük oranda şiddetli hastalık ve ölüme yol açtığı bilinmekte. Ancak yine bu varyant çok daha kolay bulaşmakta, ayrıca gençlerde ve aşı olmuş bireylerde de hastalığa yol açabilmekte. Hastalık yaygınlığının artması yoğun bakım oranı düşük de olsa sağlık kurumlarını meşgul edecek, tıkayacak kadar yükselen hasta sayılarına neden olacaktır.

Tehlikenin geçmesi Omicron gibi “yumuşak varyant” çıktığı için değil, demokratik, katılımcı ve bilimsel pandemi yönetimi ile olacaktır. Virüs, riskli grupların saptanması ve taranması, gerçek aşılanma oranlarının %80’lere gelmesi ile ilk yenilgiyi tadacaktır. Vahşi kapitalizmin kar hırsı ile doğaya saldırılarının önlenmesi de sadece hayvanlarda bulunan virüslerin insana geçerek yeni varyantları oluşturmasını engelleyecektir. Emekçiler başta olmak üzere adaletsiz ve eşitsiz toplumsal düzenlerin, aşı eşitsizliğinin önlenmesi ile de tüm dünya halklarının korunması sağlanacaktır. Meslek kuruluşları, sendikalar, bilimsel örgütler pandemi yönetimine etkin olarak katılmadan virüs geriletilemez.

Unutulmamalıdır ki hem pandemi, hem de başka konularda tüm toplumlar güvende olmadan hiçbir toplum hatta birey güvende olmayacaktır. Zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür.

Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu

TTB Pandemi Çalışma Grubu Üyesi,

Taksim Eğitim ve Araştırma Hst. Acil Tıp Kliniği Eğitim Sorumlusu