Hawking uzaydan toprak alın, yakında oraya yerleşebiliriz çünkü dünyayı yaşanmaz kılacağız diyedursun; Erdoğan son teorisini attı ortaya. Bu çok bilimsel buluşu şu: Kıyamete kadar Kürtlerle mücadele! Yeryüzünde tek bir insan yani kendisi kalsa bile mücadele edecekmiş. Öyle görülüyor. Prêzeden kim ölmüş!

Kıyamet bileşik bir tasavvur, lakin söz konusu Erdoğan ise elle dokunulan, gözle görülen, sahip olunan bir makineye benziyor. Tarih boyunca bir kontrol mekanizması olarak hep iş gören ve bin bir şekilde tasvir edilen kıyamet, artık Kürtlerle de mücadelede yeni konsept. Kıyamet bükücü Erdoğan söylüyorsa kesin vardır bir bildiği…

Eğer psikoloji bilimi kendine birazcık değer veriyorsa ricamdır nevrotik ya da mazoşist kişilik tanımını değiştirsin. Bu nefret nasıl bir nefrettir? Kıyamet derken Kürt nefretinin sınırlarını çiziyor. İçinde yenilgi olan bir nefret bu… Kanımca kıyamete sarılmasının bir sebebi de heybesinde artık kullanabileceği bir kelime kalmaması. “Hain pusu”, “Alçaklar”, “Bıçak kemiğe dayandı”, “Kökünü kazıyacağız”, “Mücadelemiz başarıya ulaşmak üzere” vs. artık kesmiyor. Her gün bir papağan gibi tekrar etmenin sıkıcılığının, çelişkisinin o da farkında. Çok yakında kıyamet yerine “Mücadelemiz Big Bang’ın başladığı yere kadar, mücadelemiz Neptün gezegenin arka mahallesine kadar devam edecek” diyebilir. Potansiyel var.

Toplumu neşter altına, yalan dolan ve sahtekarlıklarla alan lağım çukuru medyası da yeni bir kelime bulamıyor. Yapaylık, ciddiyetsizlik, boş bir tatmin gırla. İnsan aklına hakaretten başka bir şey yok. Mesela Zagros silahını manşete çekip fırça atanlar, veznecilerdeki patlama sonrası da manşetten “Zerdüştlere” hakaret etmiş…

Erdoğan böyle yaparsa Binali geri kalır mı? Kalmaz. Peki, ünlü düşünür ve bilim insanı yeminli Kürt düşmanı Müge Anlı ne yapsın? Devam eden savaşa dair geçenlerde çok önemli açıklamalar yaptı. Programını örnek göstererek ülkede hiçbir sorun olmadığını söylüyordu. İngiliz, Kürt, Türk ayrım yapmadan herkes programına gelebiliyormuş. O halde kimse bizi bölemezmiş. Kıyamete kadar birlik ve beraberlik içinde olacakmışız… Her şey dış güçler yüzündenmiş… Buyurun buradan yakın!

Görüldüğü üzere kıyamet yükselen trend olacak bir süre. Kıyamet kıymete bindi… Kıymete bine çünkü kıyamet “yıkımı” çağrıştırır. İzlenimi o yönlüdür. Kıyamet kaçkınlığı dinsel manadan değil, libidinal bir dürtüden ağza geliyor, siyasete giriyor burada. Dünyası, benliği yıkılmış birilerinin yıkarak yapma, yaratma yalanı kesmiyor. Benden sonrası tufan demeye çalışıyor. İşin esası bu yönlü… Toparlasak, kıyameti bir tarafa bırakalım.

Şu aralar TR’de güncel – popüler bir gündem var: Seri katil meselesi. Uzağa gitmeye, aramaya ne gerek var? Savaş politikaları ile herkesi ve her şeyi boğan, yutan yönetim erkidir seri katil. Her tarafta patlayan bombaları esas patlatan onlardır. Savaşa karar verenlerdir seri katiller. Burada empirik ya da rasyonalite tartışmasına gerek var mı? Savaş bugün kime yarıyor? Suç kime yarıyor? Kıyamete kadar bir şeyi sürdürmenin, bu isteğin altındaki “duygusal” sebep ne olabilir?

Erdoğan ve onun şahsında zaten AKP kıyametin demo halini yaşıyor. Biz cehenneme yoğunlaşalım.

ÖZGÜR AMED?

2011 yılında Roboski katliamı protesto yürüyüşüne katıldığı ve "terör örgütü üyesi olmamakla birlikte, terör örgütü propagandası yaptığı" gerekçesiyle hakkında dava açılan gazeteci Özgür Amed'e 24 Şubat 2015 tarihinde Diyarbakır 7'nci ağır ceza mahkemesi tarafından 3 yıl bir ay 15 günlük hapis cezası vermişti.

Özgür Amed, Diyarbakır D tipi cezaevinden Özgür Gündem ve Yeni Özgür Politika gazetelerine yazmaya devam ediyor.