Önümüzdeki yıldan itibaren uygulanacak olan yabancı oyuncu sınırlamasındaki değişiklik üzerine daha çok tartışılacağı aşikar. Yazımızda konuyu küresel oyucu göçü düzleminde nereye karşılık gelebileceği üzerinden irdelemeye çalışacağız.

Yarılanmış bir sınırlama mekanizmasının ardındakinin aslında daha geniş bir oyuncu ağıyla birlikte küresel sömürü hareketinin halkalarından birisi olma pozisyonunu netleştirmek olduğunu söyleyebiliriz. Futbolcu hareketini bir göç olarak el aldığımızda, bu yol bize sömürünün anahtarını gösteriyor. İlk olarak Latin Amerika ve Afrika'yı birincil göç mekanları olarak ele alalım (Asya'yı da ikincil mekanlar olarak ele alabiliriz). Oyuncu göçünün yönü öncelikle küresel gözlem ağı (gözlemcilik bilgi seviyesi?) yüksek olan ileri kapitalistleşmiş ülke kulüplerinin direk ya da bölgelerdeki kulüpler yoluyla kurdukları bağlantılarla oluşturduklarını görüyoruz. Örneğin Guinea-Bissau kökenli Braima Fati 15 yaşında ve iki yıldır Barcelona altyapısında oynuyor. Niyeryalı Habib Makanjuola 14 yaşında ve iki yıldır Chelsea altyapısında yer alıyor. Claudio Gabriel Nancufil 8 yaşında. Arjantinli küçük yetenek geleceğin Messi'si olarak lanse ediliyor. Devler peşinde....

Bir diğer göç yolu da sömürüyle kurdukları ilişkiler nedeniyle tarihsel bağlarının güçlü olduğu İspanya, Hollanda, Fransa, Belçika ve Portekiz gibi ülkelerin köprü görevi gören kulüpleri yoluyla (Porto, Sevilla gibi) ve Gelişmiş olarak niteledikleri bu ülkelerdeki yer alan üçüncü dünyada yetişen oyuncular üzerinden gerçekleşiyor.

Özetlediğimiz harekette Türkiye'deki yapılanma totaldeki çarkın zaten bir parçası. Değişiklik burada rolünü nasıl evirebilir? Öncelikle, küresel oyuncu göçünün merkezinde ileri kapitalistleşmiş ülke kulüpleri yer aldığını biliyoruz. Avrupa futbolu temelinde dayatılan tüketim kalıpları ve futbol algısına baktığımızda, Türkiye oyuncu yetiştirmede yeterli organizasyonu olmayan bir ülke ve bu taraftan eklemlenme şansı pek de yok. Belçika, gelişmiş nitelenen ülkesi içindeki üçünü dünyanın insan kaynakları üzerinden bu yapılanmayı sağlıyor (Marouane Fellaini,Zakaria Bakkali, Romelu Lukaku, Nacer Chadli, Mousa Dembélé...). Bu yapılanmanın daha eskisini de Hollanda da bulabiliriz (Ajax'ın efsane kadrosu...) Ya da Porto gibi bir küresel oyuncu hareketinden köprü görevi de görebilme şansı yok.

Türkiye'deki futbolun pozisyonu şöyle olabilir: Bir dönem Kıbrıs'ta da gördüğümüz Afrika menşeli oyuncuların pek de geniş gözlem bilgisi olmadan, Devlerin ağına takılmamış, ligde daha rahat forma bulabileceği bir Deneme Ligi(1).

Hemen her ligde benzeri olduğu gibi gözlemci ağına takılmadan gelebilen ve Deneme Ligi'nde parlayan oyuncular da olacaktır. Ama Ribery benzeri girişimler zaten sömürü ağının bir parçası. Buna bir de Finansal Fair-Play'i de eklersek oyuncunun nereye ve nasıl gideceği şimdiden belli olsa gerek. Geniş katılımlı Deneme Ligi pozisyonunda Latin Amerika'nın payı daha az olacaktır. Latin Amerika'da bahsettiğimiz oyuncu göçünün etkenleriyle erken yaşlarda ya ileri kapitalistleşmiş ülke kulüplerine ya da köprü görevi gören kulüplere gittikleri için genç oyuncu payında azalmadan söz edebiliyoruz. Fakat bu Latin Amerikalı oyuncu sayısının ligde azlığı anlamına gelmiyor. Latin Amerika'dan Avrupa'ya gelen, istenen gelişimi sağlayamayan oyuncular için de iyi bir emeklilik ligi de olmaya devam edecektir.

Genç oyunu olarak zaman içinde yeni bir göç yolundan da bahsedebiliriz: Asya yolu. Güney Kore ve Japonya'dan son yıllarda bölgenin tüketim kalıplarını da oluşturmak adına oyuncular Avrupa Liglerin boy gösteriyorlar. Fakat yakın zamanda Hindistan Ligi'nin kurulmasına dikkat çekelim. Hindistan, Avrupa'da top koşturmuş Veteran Yıldızlarla lige başladı. Futbolun popülerleşmesiyle beraber geniş bir nüfus kitlesine pazarlanması söz konusu olacaktır. Oyuncu hareketi açısından da Türkiye Ligi, kıpırdanan oyuncular için uğrak noktası olabilir.

____

1- Afrika'dan var olan mülteci hareketinde köprü işlevi genişleyecek. Unutmamalıyız ki, birkaç amatör takımda denmeye çıkan ama başarılı (!) olamayan Festus Okey'in de hayallerinin başındaydı futbolculuk. Ama başına geleni düşündüğümüzde bu köprü kanla yıkanmıştır.