Bu yazımda birçoğumuzun gereksiz bulduğu, daha da ötesi kabilinden 'bu da nereden çıktı ?' diye sitem edebileceği bir konudan, ötenaziden söz etmek istiyorum.

Yakından tanıdığım bir arkadaşım tedavisi çok zor bir hastalığa yakalanmıştı. Uzun süren acılardan sonra sağlığına kavuşmasının hiçbir şekilde mümkün olmadığına emin olması sonucunda böyle niteliksiz yaşamaktansa ölmesinin daha uygun olacağını yakınlarından istediğini duymuştum. Kısacası ötenazi istemişti ve yakınlarının da bu isteğini gerçekleştirdiğini büyük bir şaşkınlıkla öğrenmiştim. Yanılmıyorsam bu olayın üzerinden 3 yıl geçti. Sürekli düşünür dururum, ötenazi bir hak mıdır? Etik değeri var mıdır? Ya da bu konu hakkında ne biliyoruz, ne düşünüyoruz? Bir süredir beni meşgul eden bu uğursuz (!) sözcüğü biraz irdelemek istedim:

Felsefeciler ötenaziyi uygulamalı etik kapsamı içinde uzun süre tartışmışlar ve konuyu ahlaki problemlerden biri olarak değerlendirmişlerdir. Ötenazi, Yunanca 'iyi' anlamına gelen 'eu' ile ölüm anlamına gelen 'thanasia' sözcüklerinin birleşiminden meydana gelir ve genellikle acısız ölüm veya öldürme izni anlamını taşır.

Ötenazinin etik olarak meşru olup olmadığı ve etik manada bir karşılığının olup olmayacağı konusu, çok yaşlı ve müzmin hasta olup olağanüstü büyük acılar çeken insanlar bağlamında gündeme gelir. Dolayısıyla ötenazide etik açıdan tartışılan şey, söz gelişi çok büyük acılar çeken bir kişinin nitelikli ve yaşanmaya değer bir hayat sürdürme ihtimalinin olmaması durumunda, onun soluk alıp vermesini mümkün kılan makine desteğini kesmenin, hatta belki de öldürücü bir ilaç vermenin etik olarak kabul edilebilir olup olmadığıdır.

Böyle bir tartışmada en azından belli bir açılım sağlayacak nokta, öncelikle ötenazinin türleri konusunda belli bir açıklığa kavuşma ihtiyacının hasıl olduğunu düşünüyorum. Buna göre, büyük acılar çeken hastanın ölmek istediği ve bu isteğini dışa vurduğu zaman söz konusu olan ötenazi türüne istemli ötenazi deniyor. Bu tür bir ötenazinin yardım görmüş intihara eşdeğer olduğu kabul edilmektedir. Diğer bir ötenazi türü ise istem dışı ötenazidir. Yani hastanın ölmek istemediği fakat onun bu isteği göz önünde bulundurulmadan yakınları veya başkaları (doktorlar ve diğer sağlık personeli ) tarafından gündeme getirilen ötenazi. Düşünüldüğünde bu tür ötenazinin cinayete eş değer olduğunu söylersek hiç de abartmış olmayız. Bir de hastanın bilinçsiz olduğu veya hayatıyla ilgili olarak karar verecek durumda olmadığı zaman söz konusu olan üçüncü bir ötenazinin varlığına rastlıyoruz. Bu tür ötenaziye de pasif ötenazi deniliyor. Adından da anlaşılacağı gibi kişinin kendi hastalığının durumu ile ilgili karar verme iradesinden yoksun olduğu bu durumda kararı daha çok yakınları veriyor. Görüldüğü gibi, aktif ve pasif ötenaziden söz etmek gayet mümkündür. Yani pasif ötenazi, hasta, tedaviyi reddettiği veya hekimin, ağrının giderilmesi bir yana bırakılacak olursa, tedaviyi kesip hastayı ölmeye bıraktığı zaman söz konusu olan ötenazidir. Oysa aktif ötenazide, doğrudan bir uygulama söz konusu olur ve kurtarıcı tedavi uygulamasının imkansız hale geldiği hastaya dışarıdan müdahale edilerek öldürücü madde verilir.

Konunun etik yönden tartışmalarında gördüğümüz kadarıyla ötenaziyle anlaşılan daha çok birinci kategoride geçen istemli ötenaziyle üçüncü kategoride geçen, hastanın bilincinin kapalı olduğu veya bitkisel hayata girdiği durumlarda uygulanabilecek ötenazidir. Baktığımızda, aktif ötenazi ile pasif ötenaziyi kıyaslama durumunda, aktif ötenazinin etik açıdan pasif ötenaziden daha fazla kabul edilebilir olduğunu görmekteyiz. Çünkü aktif veya diğer adıyla istemli ötenazide hastanın hayatıyla ilgili bir iradesinin hakim olduğu söz konusudur.

Sonuç olarak, pek de sevimli olmayan konudan söz ettiğimin farkındayım. Etrafımızda o kadar problem veya mevzu var iken böyle 'alakasız' görünen, en azından günlük yaşamımızda fazla yer işgal etmeyen ötenazi sözcüğü bize kötü, itici gelebilir. Ancak tanıdığım birinde ötenazinin gerçekleşmiş olması bu yazıyı ortaya çıkardı.