Eşinizin sevgilisi olduğunu fark ettiğinizde onunla ittifak kuracak bir arkadaşlığınız olabilir miydi? Başrolünü Cameron Diaz’ın oynadığı ‘Öteki Kadın’ın hikayesi işte tam burada başlıyor.

Hikaye şöyle:

“Mutlu ve huzurlu bir evliliği olduğuna inanan Kate King, dışardan bakıldığında gayet sakin bir hayat sürmektedir. Avukatlık yapan Carly ise mükemmel bir ilişkisi olduğuna inanmaktadır.
Bir gün Carly, sürpriz yapmak için sevgilisi Mark'ın kapısını çalar ve karısı Kate ile karşılaşır!

Tesadüfen tanışan ve her ikisi de aldatıldığını öğrenen Carly ve Kate tuhaf bir duruma düşmüşlerdir. Zamanla aralarında ilginç bir arkadaşlık gelişmeye başlar. İntikam için planlar kurarken, Mark'ın bir tek onlarla ilişki yaşamadığını fark ederler. Adamın ustalıkla sakladığı gerçekler bir bir ortaya çıkacaktır. Kendilerinden daha genç olan ikincisi sevgilisi Amber'a da durumu anlattıklarında, intikam üçlüsü tamamlanmış olur!

Carly'nin acımasızlığı, Kate'in kıvrak zekası ve Amber'ın cazibesi bir araya gelmiştir. Mark'ın yaşa dışı para aktarımlarından haberdardırlar ve bu yolu kullanarak onun hayatını karartmaya ant içerler.” 

NE AMERİKA NE TÜRKİYE…

Yönetmenliğini Nick Cassavetes'in üstlendiği film, ‘tek eşlilik’ kavramını sorguluyor gibi görünse de, kadın ve erkeğin hayata bakış açıları ve beklentileri üzerine odaklanmış daha çok. Film, sonuna kadar, modern dünyada tek eşliliğin mümkünatı kalmadığına dair yargıları pekiştirse de; asıl arananın huzur olduğu, huzur bulunduğu zaman da, hayatın tek bir insanla geçirilebileceği düşüncesine odaklanıyor.

Film, günümüzde sokakta yaşanan (her ne kadar bizim gibi bazı ülkeler çok aleni olmasa da), kadın-erkek ilişkilerini göz önüne seren, bu yönüyle beyaz perde izleyenine beklenenin ötesindeyi vermiyor gibi görünse de, şaşırtıcı derecede doğru tespitleri var. Tespitlerden ziyade ‘Öteki Kadın’ın beni en fazla şaşırtan yönü de; kadın, erkek ve evlilik, evlilikten sonra kadın ve erkek hallerinin Amerika’nın göbeğinde de, Türkiye’de de aynı olması: Sevdiği erkeğe hayatını bağlayan, onun için hayallerinden geçen kadınlar, orada da evlendikten sonra hayal kırıklığına uğruyor.

Hayat şartlarından dolayı geç yaşta evlilik Türkiye’de de giderek yaygınlaşıyor ve kadınlarla erkeklerin birbirleri ile evliliğe bakış açıları da bir o kadar aynı. Sosyal yaşamda ne kadar güçlü olsa da yalnızlıktan korkan kadınların evlenme istekleri, huzuru arayan erkeklerin bir çiçekten ötekine konan bitmek tükenmek bilmeyen arayışları… Sonuçta, Adem ile Havva’dan bu yana hayatın öznesi olan kadın ve erkeğin olduğu her yerde, benzer duygular var, ta ki sistem değişmedikçe. Nitekim küreselleşen (!) dünyada, ekonomiler kadar, kadına ve erkeğe biçilen roller de birbirinden farklı değil. Dolayısıyla başkaca sistemlerin giderek yok olduğu koca köy(!)de, Amerika’da mı yoksa Türkiye’de mi erkek ya da kadın olmanızın birbirinden farkı kalmıyor.

‘BİR OLMAK’ YOK OLMAK MI?

Filmde, evlilikte fedakarlık anlayışına eleştiriler de yok değil: Aynı evin içinde ‘bir’ yaşam kuran çiftlerin bir süre sonra söz konusu ‘bir’likten ‘yokluk’a evrilen hallerinin nedenini de kanıtlıyor bu eleştiri. ‘Bir olma’yı, özbenliğinden ve bireyi kendi yapan değerlerinden kopmak olarak değerlendiren geleneksel evlilik anlayışının da tahtını sallıyor bu yönüyle. ‘Bir olma’ anlayışı içerisinde fıtrat olarak erkeğe göre daha fazla fedakar olan kadının yaşadığı hayal kırıklıklarının nedeni net biçimde aktarılıyor beyaz perdeden. Aynı zamanda, yine ‘bir olma’nın, erkeğe verdiği gücün, kadını nasıl ezdiğini de.

TOKAT GİBİ GERÇEKLER…

Ez-cümle, ‘Öteki Kadın’ genel olarak şunu veriyor izleyene: ‘Bir olma’ hayalinin rüyası içinde, kendi olmaktan vazgeçen kadınlar, tüm enerjisini erkeğine veriyor. Bu enerjiyle gerçek hayatın içerisinde kendini daha güçlü var eden erkek de, enerjisi sönen kadını görmezden gelmeye başlıyor. Sevdiği erkeğin gözünde saltanatının sona erdiğini hisseden kadın ilk salvoda çareyi kendinde daha fazla fedakarlık etmekte buluyor. Bu da işe yaramayınca pişmanlıkları başlıyor. Bütün bu pişmanlıklar sonunda yaşadığı düşüp kalkmalar ve gelgitler nihayetinde rüya sona eriyor. Bu uzun süren aşamanın ardından kadın, nihayet ikinci salvoyu yapabiliyor ve karşılığını bulamadığından vazgeçiyor. Ve bundan sonraki yaşamında özbenliğine saygı duyacak ilişkilere kapı aralıyor.

GİŞE FİLMİ OLSA DA…

‘Öteki Kadın’, günümüz yaşamında kadınlık ve erkeklik rollerini, kadın ve erkek zaaflarını, fıtratlarını, ‘güçlü’ ve ‘zayıf’ kadın kavramlarını, evliliği, geleneksel rolleri, aldatmayı, huzuru, özbenliği sorguluyor. Komedi gibi görünse de, tüm gerçekleri yüzünüze çarpan bir dramatikliği var filmin. Tüm bunlar bir araya gelince, gişe filmi takıntısı olanlara bile izlemek düşüyor…