Bir ayağını varoluşsal endişelere, diğerini sağlık ve performanstaki düşüşlere bastığı söylenen orta yaş krizi geldiğinde nasıl karşılanmalı? Uzmanlar, ‘açın kollarınızı, kucaklayın’ diyor ve ekliyor: “Belki de gelen kriz değildir!”

 ‘Yolun yarısı’na gelirken hayat yukarı doğru gidiyordu. Yaşla birlikte fiziksel ve zihinsel olarak güçleniyor, öğreniyor ve daha fazla kazanıyordunuz. Oysa şimdi yokuş aşağı iniyorsunuz. Son başlangıçtan daha yakın, üstelik zaman çok daha hızlı geçiyor. Sağlığınız, performansınız, üretkenliğiniz azalıyor.

Sorun ve sorumluluklar yalnızca kendinizle sınırlı da değil. Hala sorumluluğunu taşıdığınız çocuklarınız, yaşlanan ebeveynleriniz, iş yerinde korumak zorunda olduğunuz bir koltuk… Pek çok insanın ‘orta yaş krizi’ yaşadığını söylemesine şaşmamak lazım.

‘Orta yaş krizi’ terimini ilk kez Kanadalı psikanalist Elliott Jaques, 1957’de Londra’daki bir akademik konferans sunumunda kullandı. Daha sonra 1965’te yazdığı bir makalede terimi kavramsallaştırdı.

ABD’li gazeteci Gail Sheehy’nin, 30’larının sonuyla 40’larının başında yaşayan bir grup insanla yaptığı röportajlar, 1976’da ‘Yetişkin Yaşamının Öngörülebilir Krizleri’ adıyla kitap olarak yayımlanınca orta yaş krizi terimi daha yaygın olarak kullanılmaya başlandı.

ERKEKLER SPOR ARABAYA, KADINLAR DÜNYA SEYAHATİNE

İnsanların yaşa bağlı endişelerini hafifletmek için neler yapabildiklerine dair çok sayıda şaka vardır:çok 40’larının sonuna yaklaşan erkekler kendilerine spor araba alır. Orta yaşlı kadınlar boşanıp sırt çantalarıyla dünyayı dolaşır… İşin aslı, orta yaş krizi kavramı psikolojik bir gerçeklikten çok kültürel bir icattır.

Hayatın her aşamasının kendine has avantaj ve dezavantajları var. Ancak, kültürel klişeleri bir yana bırakırsak orta yaşın krize yol açacak bir dönem olduğuna dair çok az nesnel kanıt var.

2010’da Notre Dame Üniversitesi, insanların yaşam memnuniyetlerine ilişkin iki uzun soluklu araştırma yaptı. Bunlardan birine Almanya’dan yaklaşık 40 bin kişi katıldı. Diğeriyse 1991’den beri Britanya’da yürütülen ve 20 binden fazla kişiyi kapsayan bir araştırmaydı.

Her iki araştırma da yaşam doyumunun, yaşlılığa kadar sabit kaldığını gösterdi. Hatta, Britanya’daki araştırmada, yetişkinliğin ilk dönemindeki yaşam memnuniyetinin biraz daha düşük olduğu bile görüldü. Ama orta yaş için herhangi bir olumsuzluk belirtilmedi.

ORTA YAŞIN GÜZELLİĞİ

Orta yaşta yaşam doyumunun yüksek olması için başka nedenler de var. Genç yetişkinler hayatta kendi yollarını bulmak ve iş hayatında başarılarını ispat etmek zorundalar. Oysa orta yaşa gelindiğinde bu baskı azalıyor çünkü hem hayatınız hem kariyeriniz belli bir noktaya gelmiş oluyor.

Üstelik araştırmalar, insanların orta yaşa geldiklerinde motivasyonu ücret ve terfide değil, ‘işin zevkinde ve anlamında’ bulduğunu gösteriyor.

Bilişsel yetenekler 20’lerden itibaren gerilemeye başlasa da, sözcük dağarcığınız ve genel kültürünüz yaşam boyunca artıyor. Anlama ve aritmetik orta yaşta, hatta sonrasında zirveye ulaşma eğilimi gösteriyor. Bilgelik orta yaş ve sonrasında artmaya devam ediyor.

DUYGUSAL DENGE

Orta yaşa iyimserlikle bakmanın bir başka göstergesi de, ömür boyunca meydana gelen kişilik değişiklikleri üzerine yapılan araştırmalar.

Aynı insan gruplarını on yıllık süreçlerde değerlendiren uzmanlar, çoğumuzun yaşla birlikte duygusal olarak daha dengeli, daha vicdanlı ve arkadaş canlısı hale geldiğimizi söylüyor. İnsanın bu konularda ‘büyümesi‘ için hakikaten orta yaşı geçmesi gerekiyor.

Fiziksel zorluklara gelirsek… Tayt giyip spor yapan orta yaşlı erkeklerle (ve kadınlarla) dalga geçilmediğini kimse söyleyemez ama orta yaşlılar alaycı gençlere meydan okumak değil kendileri eğlendiği için spor yapmaya devam ediyor. Nitekim, dayanıklılık sporlarında artık 40’ın üstünde çok sayıda insan var. Hatta bu kişilere ‘usta atlet’ deniyor. Son New York maratonlarını tamamlayan erkeklerin yarıdan fazlasını işte bu ‘örneğin, erkek ‘usta atletler’ oluşturdu.

REKABET GÜCÜ 50’DE ZİRVEDE

Spordaki bu demografik değişimin muhtemelen birçok nedeni var ve bunların bir kısmı hiç şüphesiz sağlık konusundaki farkındalık ve sağlık hizmetlerindeki gelişmeler. İşin psikolojik yönündeyse, Oregon Üniversitesi’nden bir araştırma, insanların rekabet gücünün yaşla birlikte arttığını ve 50 yaş civarında zirveye çıktığını gösteriyor.

Yani, resmin tamamına bakıldığında, orta yaşlı insanlar, bırakın kriz halinde olmayı; genellikle daha akıllı, daha mutlu ve daha önce hiç olmadığı kadar azimli. Hayattaki pek çok şeyde olduğu gibi, burada da önemli olan bakış açısı. Doğru açıdan bakarsanız, hayatın gerçekten de 40’ından sonra başladığını göreceksiniz.

Kaynak: BBC Science Focus