Bugünlerde aklımdan ne geçerse oluyor. Tanrının sevgili kuluyum anlayacağınız. Tiyatroya gitmediğim için hayıflandım önce, bir ay içinde üç oyuna davet edildim. Hatta bir tanesi zihnimde demlendikten sonra hakkında bir yazı yazmayı düşünüyorum.

Doğum günümde pasta istedim üç pastalı üç ayrı doğum günü kutladım hepsi de en sevdiğim insanlarla.

En son Yılmaz Erdoğan’ın filmi Organize İşler; Sazan Sarmalı’nı seyretmek istedim, bir türlü sinemada seyretmek nasip olmadı, bir de baktım Netflix’te Pazar günü gösterime girdi.

Bir sevinç sarmalından sonra oturup derhal seyrettim filmi.

Filmi coşkuyla seyretmek istememin nedeni Çarpışma dizisinde farklı bir karakteri başarıyla canlandıran Kıvanç Tatlıtuğ’u yine farklı bir karakterde seyretme arzumdu.

Oyuncunun her yeni işinde başka bir karakterle karşımıza çıkması çok hoşuma gidiyor.

Ancak bu sefer de seyirci şımarıklığı ile yeni bir eleştiri getirirken buldum kendimi.

Bir John Malkoviç performansı bekliyorum artık Kıvaç Tatlıtuğ’dan.

Hani bir film hakkında hiçbir fikriniz yoktur. Kimler oynuyor diye bakarsınız, John Malkoviç adını görünce, önünüzü ilikler filmin başına ciddiyetle oturursunuz ya, işte öyle bir şey bekliyorum.

Bazen Malkoviç filmlerinde filmi seyrederken karakterler arasında oyuncuyu seçmekte güçlük çekersiniz. Çünkü oynadığı karakterin içine o kadar sızmıştır ki onu tanımanız imkansızlaşır.

Aynı etki Jony Deep filmlerinde de olur. Ben bazen oyuncuyu ilk etapta tanımakta güçlük çekerim.

Bundan sonra Tatlıtuğ da umarım böyle bir seviyeye gelir.

Organize İşler; Sazan Sarmalı filminde Kıvanç Tatlıtuğ, evet değişik bir karakteri canlandırıyor ama sanki ona demişler ki, hadi serseri taklidi yap, o da birinin taklidini yapıyor sanki.

Ya da o kadar çok oyuncunun kendisi zihnimize kazınmış ki bir türlü onu unutamıyoruz, oynadığı rol taklit gibi duruyor üstünde.

Onun yine de zaman içinde kendini geliştirip dönüştürmesinden çok umutluyum. Yakında bir John Malkoviç kıvamına geleceğine inanıyorum.

Aynı filmde Yılmaz Erdoğan’ın, kızının hatırı için büründüğü doktor karakterini, hallerini, konuşmalarını çok itici buldum. Ondan hiç hoşlanmadım.

Bu fikrimde ön yargımın da etkisi olabilir.

Onun Külliye’de meslektaşlarıyla birlikte, film sansür yasası imzalanırken bulunmasından da hoşlanmamıştım.

Netflix’in vizyona girdikten iki hafta sonra filmi yayınlaması, sinema kuruluşları tarafından etik bulunmadı. Seyirciler de bundan hoşlanmadı. Filmi sinemada seyrederken hemen hemen herkesin uygulamasını telefonuna bile indirdiği bir internet televizyonunda, filmi seyredebilme imkanları hoşlarına gitmedi.

Pazar günü oturduğumuz kafeteryada yan masada da bu konu konuşuluyordu.

Ancak onlar internet mecrasında filmin yayınlanmasından rahatsız değillerdi.

Sinemada film seyretmenin ruhundan bahsediyorlardı.

Sinemada seyretmenin zevkini tatmak için hep beraber sinemada seyredeceklerinden konuştular.

Ben filmi seyrederken güldüm ama farklı bir şey göremedim filmde. O yüzden çok beğenilen bir filmin ikincisinin çekilmesine karar verirken iki defa düşünülmesi gerektiğine karar verdim.

Türk sineması açısından Yılmaz Erdoğan filmleri her zaman farklı ve kaliteli, onu göz ardı etmiyorum ancak daha güzel Ekşi Elma tadında filmler çekmesini arzu ediyorum.

Sanat dünyasındaki kaliteli işler, ağır aksak giden günlük hayatımızı katlanılır hale getiriyor.

Tozlu yolda yürürken altın bulmak gibi.

Bir bakıyorsunuz pırıl pırıl parlayan bir şey var yolunuzun üstünde.

İyi olana şahit olmak ve hatta dahil olmak, geleceğe bakmak, günü kurtarmak açısından umut verici bir şey.

Hepimizin böyle düşüncelere ihtiyacı var.

Güzel günlerde görüşelim ve görüşmelerimiz iyiliklere vesile olsun.