"On beş gün önce gol attığımda omuzlardaydım. O gün ise kayalar ve boya tenekeleriyle karşılaştım. En kötüsü harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı. Evde ne pencere, ne kapı kalmıştı. Kızlarım küçüktü, onları öldürmeye kalktılar. İstanbul’dan Emniyet Müdürü evime geldi. Gece gördüğü manzara karşısında ‘Aman Allahım’ demişti. Çok sordular kim yaptı diye, ama o gün de söylemedim, bugün de söylemeyeceğim.”(Lefter Küçükandonyadis, 6-7 Eylül olaylarında yaşadıklarından)"
 
Bir Fenerbahçe'li olarak hatta bir futbolsever olarak Lefter kaptanı kaybetmenin acısını yaşıyorum. Lefter kaptan, birçok kişide olduğu gibi benim de Fenerbahçeli olma sebeplerimden biri olmuştur. İyi bir oyuncu olması dışında Fenerbahçe'de bir azınlık oyuncusunun markalaşması adına kendime yakın hissettirmişimdir.
 
Lefter, bugün neredeyse tüm otoritelerin ortak görüşü olarak ülke futbolunun belki de ülke sporunun, gelmiş geçmiş en büyük sporcusu. Tarihe mal olmuş bu büyük insanın, yaşadığı 6- 7 Eylül travmasını konuşmak belki de geçmişe dönük ülke gerçekleri ile yüzleşmemize vesile olacak.
 
Lefter'in ölümü sonrası, Fenerbahçe TV'de neredeyse tüm konuşmacılar onun ne kadar Türk olduğunu anlatma yarışına girdi. Hatta bir yorumcu, ısrarla 'Bir Makedon oyuncu olarak' vurgusuyla Rum olmasını gündeme getirmek bile istemedi. Bugün dahi ülke milli takımında oynayan devşirme oyuncuların adını değiştirme mantığı devam etmekte oysa. Geldiği ülkesindeki adını niye değiştirirsin, bu konu gerçekten acıdır... Lefter kaptan asla bir Türk değildi. Birçok azınlık gibi Anadolulu ve Türkiye vatandaşıydı. Tüm azınlıklar gibi 6-7 Eylül trajedisini kendi ağzıyla anlattığı gibi yaşadı.

6- 7 Eylül döneminde yaşadığı o acı günler sonrasında, Türk milliyetçisi olan MHP'den aday dahi gösterilmek istendi. Bu konuda acaba gerçekten arzusuyla aday olmuş mudur; bunu sanırım hepimiz tahmin edebiliriz. Defi bela kabilinden, kabul etmek zorunda kalması yüksekle ihtimal...
 
Tarihi inceleyecek olursak benzer trajediler yaşayan ünlü isimler, ya da adı bile artık hafızalardan veya kayıtlardan silinmiş azınlık toplumundan kişiler görebiliriz.

Kendi toplumuyla birlikte evrensel sanata büyük katkı sunmuş bir insandı büyük besteci, Gomidas Vartabet. Anadolu'nun tüm kokusu derlemelerindeki ezgilerde bugün dahi hissedilir. Genç yaşamına sığdırdığı çalışmalar günümüzde güncelliğini korumakta. Amerikan elçiliğinde Osmanlı imparatorluğu adına sanat icra ettikten sonra sürgüne tabi tutuluşunu emsal olarak görmek bence yanlış olmaz...
 
Kirkor Zohrap dönemin milletvekiliydi. Osmanlı İmparatorluğu menfaatlerini korumuş; yurtdışında temsiliyeti olmuş büyük bir entelektüeldi. Hakkında yazılan kitaplarda çalışmaları günümüz hayatına dair bile ışık tutmakta. Ekonomik durumu iyi olmasına rağmen sol duyarlılığa sahip olmasının, sendikal hayat hakkındaki çalışmalarının, hayatını anlatan kitaplarda özellikle altı çizilir. Avukatlık döneminde mağduriyet yaşamış herkesin yanında oluşu din, dil, ırk ayrımı yapmadan olmuştur. Edebiyata verdiği katkı sadece Ermeni toplumu için değil, ülkenin tümü için geçerlidir. Böyle katkıları olmuş bir insanın hayatı, sırf azınlık olması yüzünden kafası taşla parçalanarak vahşice sonlanmıştır...
 
Geçmişe baktığımızda politik veya apolitik, tanınmış veya tanınmamış birçok kişi ülkede sadece azınlık olduğu için kimliğinden dolayı mağduriyetler yaşadı. Hatta bazıları bugün yurtdışında bu acılarını gündeme taşımakta.
 
Bugünlerde, büyük kaptanın anıları yazılıyor. Acaba yaşadığı ayrımcılığa ne kadar yer verilecek bilinmez. Tarihi tüm gerçeklerle yüzleşmediğimiz sürece gerçeği ve doğruyu bulma imkanımızın olmayacağı sanırım herkesin ortak düşüncesi olmalı. Umarım hafızalarımızda kalan yaşanan tüm acı olaylar bir daha tekrarlanmayacağı günleri yakın bir tarihte görürüz. Yoksa asla bu topraklara huzur gelmeyeceği aşikar.
 
Ben bir Fenerbahçeli olarak Kaptanımızı uğurlarken. Ona sadece Anadolulu bir insan olarak veda edeceğim. Her şeye ulusalcı bir gözlükle bakanlara şu soruyu kendilerine sormalarını önereceğim. Acaba ölümümüz sonrasında bize pasaport soran olacak mı?

Elveda kaptan ışıklar içinde uyu...
 
İstanbul deyince aklıma
Stadyum gelir
Kanımın karıştığını duyarım ılık ılık
Memleketimin insanlarına
Daha fazla sokulmak isterim yanlarına
Ben de bağırırım birlikte
Avazım çıktığı kadar
Göğsümü gere gere
Ver Lefter'e yaz deftere
 
(Bedri Rahmi)