Türkiye’de barışa dair bir şeyler konuşmak ve talep etmek bu kadar zor olmamıştı. Cumhuriyet tarihinde toplumsal barış hiçbir zaman olmadı, ancak barışa dair bir şeyler konuşmanın “örgüt üyeliği”, “örgüt propagandası” ile cezalandırıldığı başka bir zaman olmuş mudur? Bunu sorgulamak bile başlı başına bir durum. “Çocuklar ölmesin” demenin “örgüt propagandası”na indirgenmesine başkaca da çok şeyler sıralamak mümkün. Bu iklimde hayatın her alanındaki erkek hallerinin bütün çirkinlikleri mevcut iktidarın dokunulmaz kutsalları arasında yer almaya başladı.

Linç, taciz, tecavüz bir iktidar tarafından toplumun “normalleri”ne dönüştürülüyorsa, burada adalet, eşitlik, özgürlük için bir şeyler söylemek her zamankinden daha çok zordur. Zira barış dili, söylemi ve politikaları kendine dair bir ortam istiyor. Türkiye’de bu ortamın oluşması zaman alacak. Ancak her şeye rağmen bugün de yapılabilecek şeyler vardır. Bunlardan önemli bir tanesi 31 Mart seçimlerinin sonucu oldu. Erk/eril/erkek hallerinin bütün çirkinliği ile her yere, herkese saldıran faşist ittifak umduğunu bulamadı, toplum; “evet, ürettiğin baskı politikalarından dolayı zordayım, ama sana da tamam demeyeceğim” dedi.

Bu iklimde nasıl bir şey olursa bir anda nehir tersine akmaya başlar? Uğradığı lince dair bile söz ve eylem üretmekten aciz bir politika ile bunların olamayacağı aşikar. Ancak Abdullah Öcalan bugün avukatları ile görüşebilse ve diyeceklerini kamuoyu ile paylaşabilse, ilk cümlelerinin, daha doğrusu söyleyeceklerinin, Türkiye’deki ağır siyasi iklime rağmen barışa dair şeyler olacağına inanıyorum.

Adeta bütün varlığını devlet tekelindeki şiddet tekeli ile “beka” söylemi üzerinde kuran AKP/MHP ittifakı da en çok bundan korkuyor. İkisinin de korkulu rüyası 7 Haziran 2015’di. Bu korkularından bir araya geldiler ve ondan sonra siyaset adına ne varsa hepsini çürüterek yol almaya devam ediyorlar.

AKP/MHP devlet ittifağını kırabilecek yegane güç bir kez daha Kürt Özgürlük Hareketi, bunun bileşenlerinden HDK ve HDP’dir. Devlet ittifağı bunu bildiği için HDP ve HDK’den siyasetçileri rehin tutuyor. Bu iklimde şiddet/çatışma ittifağının Öcalan üzerindeki tecridini kırmak için Leyla Güven 170 gün önce açlık grevi başlattı. Bugün itibarı ile Strazburg’takiler 131, cezaevlerinde binlerce tutsak 132 gündür açlık grevinde. Eylemcilerin hayati tehlikeleri baş göstermeye başladı. Önemli bir kamuoyu bu eyleme desteklerini açıkladılar.

En son 1979’lu yıllardan bu yana çeşitli dallarda Nobel Ödülleri alan 50 aydın, yazar ve bilim insanından oluşan grup açlık grevlerine destek açıklamasında “Biz, dünya çapında çeşitli disiplinlerden imzası bulunan Nobel Ödülü sahipleri olarak, Türkiye’deki bu kritik anda Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve tüm siyasi mahkumların tutuklanmasına son vermek için Türkiye hükümetini derhal harekete geçmeye çağırıyoruz. Bunu yaparken, Kürt parlamenteri Leyla Güven ve Diyarbakır’daki yaşamı tehlikede olan diğer Kürt milletvekilleri de dahil olmak üzere şu anda bu talebi zorlayan yüzlerce açlık grevcisiyle dayanışma içindeyiz. Abdullah Öcalan’ın ve Türkiye’deki tüm siyasi mahkumların serbest bırakılması ve açlık grevlerinin sonlandırılması için çağrımızı yapıyoruz” dediler.

Almanya’da kendilerini “Kürt halkının dostları” olarak tanımlayan bir grubun, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle Ocak 2019’da başlattığı imza kampanyası devam ediyor. Uluslararası ciddi bir kamuoyu oluştu, dünyanın bir çok yerinde muhalif birey ve yapılar bu süreci yakından izliyorlar. Bir eylem ile bundan daha önemli ne gerçekleştirilebilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkıp; ”tamam eylemcilerin taleplerini kabul ediyorum” gibi bir cümle kurmasını beklemek bugün için olmayacak bir hayali paylaşmaktır. Zira onlar her şekilde Türkiye’de adalet, eşitlik ve de özgürlük adına konuşan ne kadar insan var ise bir şekilde yok olması için 7/24 ellerinden ne geliyorsa yapıyorlar.

Bugünün Türkiyesinde barışa dair cümleler kurmak biraz zaman alacak, onun için mutlaka yaşamalı ve de yaşatmalıyız. Bugün için yaşama konusunda içinde oldukları eyleme rağmen en etkili söz ve eylemi üretebilecek olan açlık grevindeki insanlardır. Barışa ve de yaşama dair söz ve eylemlerini sürdürmeleri için birlikte yürüme köprüsünü korumak lazım. Çok kritik bir aşamada eylem, her birisinin hayatı çok değerlidir. Bu değerli hayatları korumak için bizlerden çok daha sizin sözünüz bugün için belirleyicidir.

Halklarımızın barışa dair umutları için bu adımı ancak sizler atabilirsiniz. Bugün geç, yarın daha geç olmadan!