Van’da öğretmenlik yapan Gülşah Aktürk’ün Van Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’nde çalışan Hakan Başar tarafından öldürüldüğü haberi ile ilgili yaşadığım sarsıntı hala taze ve uzun yıllar taze kalacak. Ancak Gülşah’ın öldürülmesi kadar kamuoyunda yankı uyandıran başka cinayetler de oldu bu kentte. Yargı ve uygulayıcı kamu kurumlarının beceriksizliği, sorumsuzluğu bu ülkede şimdiye kadar binlerce can aldı ki bu durumu sadece ihmal ve sorumsuzluk olarak değerlendirmek saflık olur. Kadınların yaşamlarını sonlandıran erkekleri cinayet öncesi ve sonrası koruyan bir sistem var. Yurtdışında ve ülkede günlerce gündem olan Van’da işlenen 3 cinayet geçti gözlerimin önünden. Bu 3 cinayet dışındaki cinayetler üçüncü sayfa haberi muamelesi gördü ancak kadın örgütleri özellikle VAKAD dava süreçlerini takip ederek bu cinayetleri gündeme taşıdı. Nazime Alır, Naile Erdaş ve Çiğdem Doger cinayetlerinin çok konuşulmasının sebebi Savcılık, Kaymakamlık ve SHÇEK’in (Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, şimdiki adıyla Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü) bu cinayetlerdeki payları idi. 2004, 2006 ve 2011 yıllarındaki bu cinayetler kısa süre sonra özellikle onların ölümlerinde payları olan kamu kurumları ve kamuoyu tarafından çabucak unutuldu.

2004 yılında Nazime Alır Özalp Kaymakamı’nın ihmali sebebi ile öldürülmüştü...

1999'da gördüğü yoğun şiddet üzerine Van Devlet Hastanesi'nden rapor aldığı halde, 2000'de Ferzende Alır'la resmi nikâhı kıyılmış; Ferzende Alır'a Van Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kararıyla beş yıl boşanmama cezası verilmişti. Sonrasında defalarca muhtar dahil jandarma karakoluna kadar her yere başvurmuştu. Nazime Alır kocası tarafından öldürülme korkusuyla Özalp Savcılığı’na ve Kaymakamlığı’na öldürülmeden 4 gün önce köyden saatlerce yürüyerek gitmişti. Özalp Kaymakamı Ömer Özcan, Nazime Alır’ı dinlemişti ancak evine dön diyerek kendisine gıda vermeyi teklif etmişti. Gıda istemediğini belirterek Kaymakamın yanından giden Nazime gün içerisinde geri dönerek kaymakamın vereceği gıdayı alarak köyüne geri dönmüştü. Kaymakam Ömer Özcan ile VAKAD ve İHD olarak görüştüğümüzde yüzündeki yaralarla kalacak yer talebinde bulunan Nazire Alır'a yardım etmemesini, "kendilerine sürekli benzer başvuruların yapılmasıyla" gerekçelendirdi; "Onu gönderebileceğim bir yer yoktu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Eğer Nazime Alır'ı bir yere gönderseydim olayların önünü alamazdım" demişti ve ‘vicdan azabı çektiğini’ belirtmişti. Vicdan azabı çeken kaymakam olaydan kısa bir süre sonra Vali Yardımcılığı’na terfi etmişti.

Van'ın Özalp ilçesi Yukarı Yorganlı köyü nüfusuna kayıtlı, 21 yaşındaki Nazime Alır'ı, eşi Ferzende Alır, 17 Temmuz'da Yavuzlar köyünün yukarısındaki taşlık alanda, üzerine mazot dökerek yaktı.

Ekim 2006’da öldürülen Naile Erdaş Savcılık eliyle katillerine teslim edilmişti.

Naile Erdaş (17) Van'ın Başkale ilçesinin Ilıcak Köyü'nde tecavüz sonucu hamile kaldı, aile meclisi kararıyla abisi tarafından doğumdan sonra silahla vurularak öldürüldü.

Naile’nin küçücük bedeni doğum yaptı ve çocuk koruma altına alındı. Başkale Cumhuriyet Savcısı Yusuf Kuyruk, baba Mehmet Erdaş'la görüşerek bir durum değerlendirmesi yaptı. Bu görüşme sırasında baba Mehmet Erdaş, savcıdan kızının kendisine teslim edilmesini isteyerek, "O benim canım, ben onu korurum, ona kimse dokunamaz. Kızıma hiçbir şey yaptırmam" dedi. Bu görüşme üzerine savcı Kuyruk, polise sözlü olarak Naile Erdaş'ın ailesine teslim edilmesi talimatını verdi. Savcının bu talimatı polisin olayla ilgili hazırladığı tutanaklara da geçti. O dönemki Van Valisi Niyazi Tanılır ihmal olup olmadığına dair soruşturma başlattı ancak soruşturmanın sonucu hakkında bilgi alınamıyor. Savcı Yusuf Kuyruk kadın örgütlerinin sorularına hiçbir şekilde cevap vermedi.

2011 yılında Sevinç Döger Van SHÇEK’e bağlı konukevi yetkilileri tarafından katiline teslim edilmişti...

Sevinç Döger yıllarca çocukları ile birlikte devlete bağlı konukevinde kaldı, il il dolaştı. Ben onları ilk gördüğümde çocukları küçüktü. Sevinç’i hayati tehlikesi var diye konukevine 2005 yılında yönlendirmiştik. Sevinç yıllarca il il dolaştı. Onu en son Van’daki konukevine Kadının İnsan Hakları Eğitimi vermek için gittiğimde gördüm. Haftaya görüşürüz diye ayrıldım konukevinden. ‘Kocama asla dönmem, ama onca yıl konukevinde kaldım derdime bir derman bulunmadı’ diyerek konukevlerindeki sorunlardan bahsetmişti. Kalmadığı konukevi kalmamıştı neredeyse. Ertesi hafta gittiğimde Sevinç’in abisi tarafından teslim alındığını öğrendim. “Kocası tehdit etmiyor mu artık?” diye sorduğumda, abisinin güvence verdiğini ve kadınları konukevinde zorla tutamayacaklarını söylediler. Ertesi gün Sevinç’in öldürüldüğü haberini aldım. Sevinç 6 yıl konukevlerinde kalıyor ve ne bir mesleki eğitim alıyor ne bir yaşam deneyimi kazanabiliyor. Aldığı birkaç eğitim vardı ancak hiçbiri mesleki anlamda kadının yaşamını idame edecek derecede değildi.

HALA SORUMLULAR GÖREVLERİNİ İHMAL EDİYORLAR

Gülşah Öğretmen, Nazime Alır, Naile Erdaş ve Sevinç Döger farklı farklı yaşlarda ve Van’ın çeşitli yerlerinde yaşayan kadınlardı. Hepsinin ölümü basında ve kamuoyunda sansasyon yarattığı halde hala sorumlular görevlerini ihmal ediyorlar ve bu ihmaller ceza almıyor. Hatta kısa zamanda unutuluyorlar. Konukevlerinde kalıyorlar, Savcılıklara, Kaymakamlıklara, Jandarmaya, Karakola, muhtara, doktora başvuruyorlar ama bu kurumlar kadınları koruyamıyor. Kadınlar bu ülkede çok yalnız...

ERKEKLERİN SEVGİSİ HER GÜN 5 KADINI ÖLDÜRÜYOR

Bir kadın ilin mülki idare amirine ‘hayati tehlikem var’ dediğinde ‘en kötü ihtimalle ölürsün’ cevabını alacak kadar yalnız.

Silah, makam, yetki, iktidar erkeklerde ve bu araçları birbirlerini korumak için kullanıyorlar. Erkeklerin sevgisi ve erkek sistem her gün 5 kadını öldürüyor.

Ne de olsa en kötü ihtimalle ölürüz...

Daha iyi bir ihtimal düşünmemelerini sadece ihmal ve sorumsuzlukla değerlendirmek de çok doğru değil bu durumda, kadınlara karşı bir savaş var ve bu savaşın bir tarafında kamu çalışanı olsun olmasın eril zihniyetli herkes var.