Abdullah Öcalan, BDP heyetiyle yaptığı görüşmede Kürt kurumlarına çağrı yaptı; "AKP'ye devlete bakarak adım atarsa çözüm gelişir yaklaşımını aşın. Kendi çözümünüzü hayata geçirin. Diyarbakır’da hala işsizlik had safhadaysa, açlık varsa bundan demokratik siyasetin rahatsızlık duyması lazım" dedi. Öcalan HDP'ye ilişkin de "Mahir'in emanetini teslim ediyorum" mesajını verdi. 

Öcalan ile görüşen BDP Grup Başkanvekili ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken, görüşmenin detaylarını Özgür Gündem gazetesine anlattı.

“AKP’ye, devlete bakarak, bu adımı atarsa çözüm gelişir, atmazsa gelişmez yaklaşımı aşılmalıdır” diyen Öcalan, “Büyük halk gerçeğiniz var. Çok şey yapabilirsiniz. Burada yapılması gereken kendi çözümünüzü bir an önce hayata geçirmektir. Sizin yapmanız gereken toplumsal sorunları çözmek olmalıdır” dedi.

DEMOKRATİK SİYASET RAHATSIZLIK DUYMALI

Baluken Öcalan’ın konuyla ilgili değerlendirmelerini şöyle aktardı:

“Çözümü devletten bekleyen bir pozisyonun çok yanlış olduğunu ifade etti. Özellikle kendisinin Demokratik Ulus projesinin 8 boyutuyla ilgili kapsamlı perspektifler ortaya koyduğunu hatırlattı. Kendisi BDP’nin ya da diğer örgütlü alanların bu 8 boyutu hayata geçirmemesini, kurumsallaştırmamış olmasını büyük bir eksiklik olarak ifade etti. ‘Burada geçen bir yıllık süre içinde kendi çalışmalarımıza yoğunlaşmışken sizin de bu 8 boyut üzerinde kurumsallaşmalarla halkın beklentilerini karşılayan bir pozisyonda olmanız gerekirdi’ dedi. Bu konuda Kürt halkının örgütlü alanlarının yetersiz kaldığını söyledi.

Ekonomik boyutla ilgili örnek verdi. ‘Elinizde sayısız belediyeler var, grubunuz var, halk düzeyinde önemsenen milletvekiliniz var ve halkın kendi emeğini katma konusunda ciddi bir istek ve talebi var. Siz bu halkın emeği üzerinden çok şey yapabilirdiniz. Örneğin Amed’de bir kooperatifçilik anlayışını bile ortaya çıkarmadınız. Eğer ekonomik anlamda Amed’de hala işsizlik had safhadaysa, açlık varsa bundan demokratik siyasetin rahatsızlık duyması lazım’ ifadesini kullandı. Amed’de bir çocuğun; annesini, eşini, kızını öldürmesinin bir sosyal travma olduğunu, demokratik siyasetin hala bunu aşacak bir ortam oluşturamamasının bir izahının olmayacağını ifade etti. ‘Bir genç kendi anasını öldürüyorsa oradaki belediye başkanı, milletvekili kendini sorgulamalıdır’ dedi. ‘Böylesi bir zemini hala aşamamanın sorgusunu yapmalıdır. Çünkü benim gözümde o genç ha anasını öldürmüş ha belediye başkanını öldürmüş, fark eden bir şey yok; çünkü demokratik siyaset var olan boşluğu doldurmadığı için bu tarz hadiseler yaşanıyor’ tespitini yaptı.

Yine arazi kavgaları nedeniyle onlarca insanın yaşamını yitirmesinin demokratik siyasetin eksikliği olduğunu ifade etti. ‘Eğer bu 8 başlık üzerinde bir yoğunlaşma ve kurumsallaşmanız olsaydı bu sorunların çoğu aşılmış olacaktı. Bu sorunlar gündemde olmayacaktı. Önümüzdeki dönemde de demokratik siyasetin doğru yapılmasının yol ve yöntemi budur. Yani AKP’ye bakarak, devlete bakarak bu adımı atarsa çözüm gelişir, bunu atmazsa gelişmez şeklindeki yaklaşımın aşılması gerekir’ dedi. ‘Kimse tepeden bir çözümü getirip önünüze koymaz’ diyerek devam etti: ‘Neticede Kürt hareketinin sırtını dayadığı bir devleti yok, bir ağa babası yok, bir sermayesi yok. Kendi sırtını dayadığı bir halk gerçeği var ve bu halk her zaman kendi emeğini bu mücadeleye katma noktasında gerekenleri yapmıştır. Sizin yapmanız gereken halkın emeği üzerinden demokratik siyasetin rolünü ortaya çıkaracak şekilde toplumsal sorunları çözmek olmalıdır.’

KCK’nin sürece dair açıkladığı son deklarasyondan haberi olup olmadığı sorduk. Deklarasyonu okuduğunu, takip ettiğini önemli bulduğunu ama burada da yapılması gerekenin devletin adım atıp atmayacağını beklemek olmadığını, kendi çözümünü bir an önce hayata geçirmenin daha önemli olduğunu söyledi. Devlet adım atar veya atmaz değil de demokratik ulus perspektifindeki sekiz boyut üzerinden KCK’nin bunu pratikleştirme ile ilgili bir çabasının daha anlamlı, önemli olduğunu kaydetti."

HDP'YE MESAJ

Baluken, Öcalan’ın, HDP’ye ilişkin de mesaj verdiğini belirterek şunları söyledi:

“HDP’den söz ederken Sayın Öcalan heyecanlıydı. HDP’nin Türkiye’deki muhalefet boşluğunu dolduracak şekilde bir çalışmayı açığa çıkarmasının önemli olduğunu vurguladı. Özellikle şunları söyledi: ‘Ben Mahir Çayan’ın çizgisiyle, onun sempatizanlığıyla başladım bu mücadeleye. 40 yıldır Mahir’in çizgisinin kavgasını yürütüyorum. Mahir’in bana verdiği bir emanettir ve ben 40 yıllık süre içerisinde bu emaneti kavga boyutu ile en iyi şekilde yerine getirmek için uğraştım. Şu anda da bu emaneti teslim ediyorum.’ Yani bu emaneti teslim ettiği herkesin önemsemesi gerektiğini, Öcalan’ın da 40 yıllık bir birikim ve deneyimle bu emanete nasıl yaklaşıldığını takip edeceğini dillendirdi. HDP’nin çalışma tarzının bir isyan partisi olmaması gerektiğini söyledi. ‘İsyanı 40 yıldır yaptık biz ve şuan barış ve müzakere sürecini yürütüyoruz’ dedi. Dolayısıyla HDP bu isyanı yaptığımız için barış ve müzakere sürecini güçlendirecek şekilde bir tavır ortaya koymalı. Halkın tüm sorunlarına çözüm üreten yeni bir ruhla ortaya çıkmalı. Devlete isyanı biz yaptık ve o isyan aşamasından halklara çözüm getirecek bir aşamaya geldik. Dolayısıyla HDP’nin, ekolojiden, kadın sorunlarına, işsizlikten, yoksulluğa kadar bütün Türkiye halkının beklentisini karşılayacak radikal, katılımcı bir demokratik mücadelenin etrafında şekillenmesi gerekir. Yine partide gençlerin ve kadınların tüm kurullarda ağırlıklı olarak yer alması gerektiği dile getirdi. Başarı dileklerini ilettiği 26-27 Ekim’de yapılacak HDP’nin genel kurulunda okunması için bir de mesaj gönderdi.” (Özgür Gündem, Anf)