“İlerde belki bu günlere dönüp baktığımızda, ‘biz aslında faşizmi çok sevmiştik!’ diyeceğiz, yepyeni boyalarla kapatırken bir kuklanın derin yara izlerini (Aslı Erdoğan 2016).“

“Yeryüzünün lanetlileri“ Kürtler katliamda da direnişte de yalnız. Görüyoruz ki (Kuzey) Kürdistan‘da açılan yara Türkiye tarafında bir tepkiye yol açmıyor. Türkiye tarafında “küçük adamlar“ kol geziyor, iktidarları dinleyen ve uygulayan “küçük adamlar”. Ve görüyoruz ki güçlü sol-sosyalist yapılar yok-Kürdistan’daki mücadeleyle birleşecek. Sol-sosyalist yapıların içinde olduğu çıkmaz ise tam da devletin istediği gibi hedef kitlesinden çok uzaklaşmış sınıfın dışında öğrenci ve akademik tabanın içine sıkışmış, geleneğe dönüşmüş durumda. Çalışma programlarını ve pratiklerini “küçük adamların” yaşadıkları sosyal alanlardan uzakta salonlarda günlük dilden uzak akademik dille yürütmektedirler. İktidarın sözüm ona ana muhalefet partisi CHP ise faşizmin kendilerini de kıskaç altına aldığını halen göremeyecek kadar kör ve parti olarak açıktan iktidarı eleştirmek yerine onun sağ argümanlarını kullanarak yürütülen militarist-şoven politikaları destekleyip güçlendirmektedir.

Durum oldukça kötü: Aydınlar, gazeteciler ve halkın* bir kesimin seçtiği meşru temsilciler tutuklanıyorsa ve kitle iletişim araçları iktidarın tekelinde toplanıyorsa geri dönüşü ve onarılması imkansız yaralar açılır. Ancak her kötü koşulda sormamız gereken bir soru var: “Ne Yapmalı?”

Dünya basının gözü şu an Türkiye’deki gelişmeler üzerine ve diktatörlük, faşizm kavramları manşetlerde. Ne yapmalıya tam da buradan başlamalıyız: giderek gelişen medya ilgi odağı gerek ulusal gerek uluslararası kamuoyuna yönelmeli ve susturulan, iktidarın tekelindeki medyaya karşı sesimizi duyurabileceğimiz alanlar yaratmalıyız. İş, okul, sokak artık her yer tek-elde toplanan iletişim araçlarının manipülasyonuna karşı politik alanlardır. Bundan bir kaç yıl önce vuku bulan Gezi Direnişinin nüveleri bugün halen görünmez de olsa mevcut. Bu politik alanlarda iktidara karşı toplumsal hoşnutsuzluğu görünür kılmak sadece ve sadece korku duvarının yıkılması ile olacaktır. Bugün asıl korkulması gereken şey sustuğumuzda olacaklardır. Bu yüzden de Gezi direnişini canlandırıp Kürt özgürlük hareketi ile birleştirmenin zamanıdır. Gezi direnişinin yaratıcılığı ile mücadele alanlarını ve biçimlerini çoğaltmalı, ana akım medyaya karşı sosyal medyayı alternatif bir şekilde kullanabilmeliyiz.