Ercan Jan Aktaş / Erkan Alozi

İçimiz çok acıyor!

24 Mayıs 2014 tarihinde VR-DER olarak Kadiköy’de toplu vicdani ret etkinliği gerçekleştirdiğimizde; “Militarizm yaşamlarımızı yok etmeden, biz militarizmi yok edelim” diyen Alper Sapan’dı. Aslında bu etkinlik 14 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü’nde olacaktı. Ancak ülkede o zaman da başka bir katliam olmuştu, Soma’da 301 madenci yaşamını yitirmişti, onun için etkinlik/eylem 24 Mayıs tarihinde gerçekleştirildi. Alper Sapan’da o gün vicdani reddini açıklayan genç yoldaşlarımızdan biriydi.

“Öncelikle bir insan, sonrasında bir anarşist olarak total reddimdir” diye başladığı metnine; “devletler kendilerine itaat etmeyenlere işkence etti, sürgüne gönderdi, sindirdi, öldürdü,” diye devam ederken devlete dair en çıplak gerçeği haykırıyordu. Bu gerçeğin bir gün kendi hayatını da yakalayacağını düşünmüş müydü acaba? Eskşehir’den koşa koşa Kobani’li çocuklar için geldiği Suruç’ta, kendisi gibi güleç, insanlık vicdani 32 yoldaşı ile birlikte İŞID/AKP ortaklığında o korkunç katliam ile hayatını kaybetti.

En son Suruç’taki o korkunç katliamdan yaralanan bir anarşist daha; Vatan Budak 4 Ağustos tarihinde yaşamını yitirdi. “İktidarların güçlerini ve zenginliklerini koruması uğruna verilen savaşları, kardeşi kardeşe kırdırtan militarist zihniyeti reddediyorum” derken Alper Sapan, Evrim Deniz Erol, Serhat Devrim, Medali Barutçu, Vatan Budak…SGDF’den, HDP’den, ESP’den onca Güzel İnsan, Yoldaş, Can yoldaşı kaybettik!

Şimdi sözü Alper, Evrim, Serhat, Medali, Vatan’ın yoldaşı, kendileri ile yaşıt bu ülkede katliamlara, zulme isyan eden, günlerdir içi acıyan, içi acıdıkça devlete, onun ürettiği militarizme öfkesi kabaran genç bir aranşist yoldaşıma Erkan Alozi’ye bırakıyorum…

“Ne mi oluyor?

Yaşamak dışında her şey oluyor Kürtler için.

Asırları aşkın süredir birileri tarafından özgürlük mücadeleleri ekseninde ölümlere terk edilen bir halkın öyküsü aslında. Merkeziyetçi devlet ve devlet yöneticilerinin hırsları ve rant elde etme çabaları yüzünden bir halk, Ortadoğu çemberinde din ekseninde katlediliyor. Yıllardır özgürlük mücadelelerini, özgürlük tutkunu özgürlük savaşçılarıyla basta kadınlar olmak tüm yeryüzünün gözleri önüne seren halkın savaşına hepimiz bakıp kalıyoruz. Savaş başlatanlar arenaya çıkarılan savaşçı kölelerin yaşamlarına benzer şekilde ölüm ile kalım savaşının bitmesini beklemekteler. İlginç olan merkeziyetçi güçlerin ellerinde can verecek ya da kısmen yaşamlarına devam edecek olmalarıdır. Hepimizin ağzında bir "bekleme" söylemidir gidiyoruz. Peki;

Bizim beklemeye zamanımız ve ya zamanınız var mi? İşte bu soruya verecek cevabımız olmuyor, kötüsü de bu! Merkeziyetçi dünya düzeni hedefleri olanlar, insanların yaşamlarına direkt olarak son vermekte hiç tereddüt etmemelerine karşın biz sivillerinde onların dünya düzenlerine dolaylı da olsa hizmet ettiğimizin bilincine varmamız gerekiyor hem de hiç zaman kaybetmeden. Toplumlar ve bireyler içinde yapılan etnik ve cinsel kimlik ve de erklik düzeni anlayışı bu düzen kullanılan temel araçlar olarak görülüyor. Tamda bu nokta ve bu temelde öngörülen tek bir gerçekle karşı karşıya kalıyoruz;

Hedeflenen merkeziyetçi ve baskı dünya düzenine en büyük darbeyi bizzat her birey ve her toplumun önünde durmaları olacaktır. Savaş naraları atanlar, tek dayanağı görünen şu ki askeri ve ekonomik güçleridir, askerlik görevleri ve vatanperverlikleri istedikleri şekilde kullanılmakta öleninde oldur ileninde biz olduğumuz gerçeği yüzleşmemiz gerçeğini görmek zorunda olduğumuzu bilmek gerektiğine inanıyorum.”

“Militarizm yaşamlarımızı yok etmeden, biz militarizmi yok edelim”