Yazımın başlığında kullandığım deyimi içinde bulunduğumuz karışıklığı ifade etmek için kullanırız. Türkiye’de son zamanlarda yaşanan karışık bürokratik yapıyı, kaosa dönen sistemi ifade etmek için de bundan daha güzel bir deyim bulamadım.

Özellikle son yıllarda herkes her konuya hâkim. Hangi bürokrat, memur ya da siyasetçi ne görev yapıyor, yetki alanı nedir, bilemez olduk. Çünkü Türkiye’de artık Anayasa’yı, kanunları ciddiye alan ve uyum sağlayan bir mekanizma kalmadı. Herkes kendi koyduğu kanunların kuralına uyuyor, kendi yetkisini kendisi belirliyor ve her konuda herkesin bir bildiği var. Ne yazık ki, şu an için bu gidişata dur diyebilecek bir sistem de -yasama, yürütme, yargı- yok. Bu sistem iktidar partisi tarafından lağvedildi.

Özellikle yargı sistemi, siyasi baskılardan korkuyor ve korkmaya devam ettikçe hepimizi büyük bir felakete doğru hızla sürüklemeye devam ediyor.

Bakınız; geçtiğimiz gün akla durgunluk verecek bir habere tanıklık ettik. Hatta Türkiye tarihinde bir ilki yaşadık.

Herkes bu olayı hafızasına not etsin. Unutmasın.

Olaya gelecek olursak, şöyle açıklayayım:

Sakarya Kuzey Gazetesi İmtiyaz Sahibi Ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Münir Ali Kara, haftalık yerel gazetesindeki köşesinde, ilçe müftülüğünün muhabirlerinin ifadesini almak istediğini kaleme aldı.

Münir Ali Kara, “Gazeteciden ifade almak” başlıklı yazısında, “Salı günü köşemi bitirmek üzereyim. Muhabirimiz Esra Hanım aradı. ‘Abi ilçe müftülüğünden aradılar. Yaptığımız bir haberle ilgili ifademe başvuracaklarmış’ dedi. Bir an duraksadım. Yanlış duyduğumu düşündüm. ‘İfade’ mi dedim. ‘Evet abi öyle dediler geçeyim mi’ dedi. Geçmemesini söyledim. Muhabirimizi arayan ilçe vaizini aradım. Gazeteciden ‘ifade alma’ hakkının kimsede olmadığını söyledim. Durumun ciddiyetini kavramasının mümkün olmadığı her halinden belliydi. Ben de kendisine ‘ifade almak’ kelimesinin kimse tarafından kabul edilemeyeceğini söyledim. Kaldı ki müftülük basının ne amiri ne de denetleyicisi pozisyonunda değil. Kaldı ki yargı makamları dışında her türlü ‘ifade alma’ eylemi üstün asta uyguladığı ağır bir denetim şeklidir.’’ ifadelerini kullandı.

Evet, Münir Ali Kara’nın da söylediği gibi ‘gazeteciden ifade alma hakkı kimsede yoktur’

Fakat bilmemiz gereken bazı hususlar var.

Bunlara bir açıklık getirelim:

Müftünün görevi nedir?

Müftü, okuduğu bilgiler ışığında toplumdaki insanları din hakkında düşünceleri ile bilgilendiren ve bu anlamda hizmetler düzenleyip denetleyen kişidir.

Yargının görevi nedir?

Yargı, egemenlik veya devlet adına hukuku yorumlayan ve ona başvuran mahkemeler düzenidir. Yargı aynı zamanda uyuşmazlıkların çözümü için bir işleyiş görevini de üstlenir. Yargı genellikle yasa çıkarmaz, yasaları uygulamaz, hazır bulunan yasaların işlerliğini sağlar ya da denetler. “Yasalar önünde herkes eşittir” ilkesine bağlı kalarak görevlerini yerine getirir.

Gazetecinin görevi nedir?

Gazeteci, gazetede yayınlamak üzere haber toplayan, gazetenin hazırlanışımda çeşitli katkılarda bulunan kişidir. Halka doğru ve yalın bilgisi sunmak için araştırma yapar. Haberlere objektif bakar.

Herkes görevini bilsin

Çok karmaşık bir durumdan söz etmiyorum. Türkiye’de her ne kadar lağvedilse bile mevcut bir sistem var; yasama, yürütme, yargı.

Devletin herhangi bir kurumunda görevli olarak çalışan bir memurun hiç kimseyi ifadeye çağırmak gibi bir yetkisi yoktur, haddine de değildir.

İktidarın gözüne girebilmek için gazetecileri hedef almak, gazeteciliği aşağılayacak davranışlar sergilemek kimseye fayda getirmez. Gün gelir hesap tersine döner. Herkes görevini ve haddini bilsin.