Öğretmen, çocuk kitapları yazarı, çevirmen sevgili Mustafa Aslan, 13 Ocak 2019 günü, 54 yaşında aramızdan ayrıldı.

Facebook’ta resmini görünce, yine bir önemli paylaşım yaptı diyerek resmin altındaki yazıyı okumaya başladım. Yazıda ölümüyle ilgili bilgi vardı. Bu duyuruyu 18 saat sonra okuyabilmiştim. Beynimden vurulmuşa döndüm. Birkaç saat ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemedim. Belirtilen saatte son yolculuğuna uğurlanacağı yere, ulaşılamayacak uzaklıktaydım. Son yolculuğuna uğurlayabilme görevimi yapamadım.

Yazarların iletişimsizliği

Yazarlar, çizerler bu toplumun sayılı kesimlerinden biri. İnsan aklının yerine makinaların konulacağı, bu gereçlerin insanın yapabildiği tüm işleri yapabilmesinin yollarının arandığı, insanlığın Sanayi 4.0 adı verilen gelişim sürecinde makinaların başka makinalarla konuşabilmesine çalışıldığı bir aşamada, az sayıda yazar çizerlerin bir birleriyle konuşamadı gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuz açık. Türkiye Yazarlar Sendikası üyesi, Eğitimciler Derneği Genel Sekreteri olan Mustafa Aslan’ın ölümünü sosyal medyadan öğrenmek oldukça düşündürücü. Bu olay, yazar, çizerlerin bile çok iletişimsiz, çok kopuk olduklarını ortaya koydu. Bu ülkenin yazarları, çizerleri, sanatçıları birbirleriyle konuşamamaktaysa, kültürel algı dünyamız bu denli bulanıklık, ötekileştirici bir yapıdaysa, toplumsal yapının darmadağın olmaması doğal değil, ancak kaçınılmaz olsa gerek.

Çocuk kitapları yazarı

Çocuk yazını ülkemiz için uzun bir geçişi olmayan, yeterince gelişmemiş olan bir alan. Mustafa Aslan bu alana girmiş az sayıda yazarımızdan biriydi.

Bir ülkenin çocuklarına yazarak kötülük etmek de var. Mustafa Aslan bu bölümde olan yazarlardan biri değildi.

19 Çocuk kitabı, 4 romanıyla dünyaya iz bırakarak gitti.

Yollarımızın kesişimi

Mustafa Aslan’la Türkiye Yazarlar Sendikası’nın Bakırköy Temsilciliği çalışmalarında daha yakından tanışma olanağı bulmuştuk. Dönemin algılarına uygun düşünceleri vardı. Düşüncelerinin bilimselliği tartışılır düzeydeydi. Bizi daha çok buluşturan, düzgün, kendi algılarına göre tutarlı davranışlarıydı.

Türkiye Yazarlar Sendikası’na uluslararası ilişkileri geliştirmeleri önerisinde bulunduğunu, bunun için sendika yönetimine aday olduğunu söylemişti. Bildiğim kadarıyla sendika yönetimine seçilemedi.

Bir gün evine konuk olmamızı istemişti. Gittik. Gösterişten uzak, alçak gönüllü bir yaşamın evi de kendisine benzemekteydi. Eşi bize, Kilis, Gaziantep yörelerinden getirilen tarımsal ürünlerden hazırladığı yemekler yapmıştı. Yer sofrası kuruldu. Anadolu köy yemekleri yenilen bir görünüm altında, yere oturduk. Altımıza minder verdiler. Anadolu yaşamı silinmemişti benliklerinden. Mustafa Aslan, eşi, çocuklarıyla birlikte kurulan yer sofrasının çevresine oturup yapılan yemek yeme görüntüsü aklıma gelir.

5 saat dolayında birlikteliğimizin ardından, kendisi, eşi, çocuklarıyla el sıkışarak ayrıldık. Yazdığı yapıtlardan birkaçını verdi.

Anadolu’nun ışıldayan yüzü

Mustafa Aslan Anadolu’nun aydınlık sızıntılarından biriydi. Anadolu insanının duru, temiz yapısı tüm davranışlarında bir biçimde yansırdı. Kilis’te doğmuş buradan köylülüğün, küçük kentliliğin kabuğunu çatlatarak Türkiye kültürüyle, giderek evrensel kültürle kucaklaşabilmiş az sayıda insanlardan biriydi. Gerçek bir evrensel kültürle bulaşabildiğini söylemek güç. “Dünyalı” olmaktan çok, “İstanbullu”, İstanbullu olmanın yanında “Gaziantepli, Kilisliydi” Yerel algıları aralayarak insanlığın ortak birikimi olan küresel algılara ulaşabilmekte sınırlı olanaklarıyla, belli adımlar atabilmişti. Bu alanda daha çok yol alınmasında eksiksiz olduğunu söylemek olanaksız. Bu konuda kendisi suçlamanın bir anlamı yok. Anadolu’nun kırsalından, bilinçsizliğin kol gediği bir kültürden çıkarak evrensel algılara ulaşmak oldukça güç. Bu güçlüğü belli oranda aşabilmiş olan Mustafa Aslan, bir 30 yıl daha yaşamış olabilse, daha yetkin bir donanıma kavuşabilirdi.

Dostluğun izini sürme

Bir karşılaşmamızda, ”Yazılarını sürekli okuyorum. Beğendiklerim var, karşı çıktıklarım oluyor” demişti. Özellikle karşı çıktıklarına eleştirilerini bildirmesini istemiştim. “Öyle bir işe soyunamayacağını” söyleyerek, yazılarınızı, görüşlerinizi beğensem de, beğenmesem de, Faik Akçay üretken bir insandır. O’nu her zaman kıvançla izliyorum” yanıtını vermişti.

Yazılarımı önce Adanalı bir öğretmenin sürekli paylaştığını, sonra bu öğretmenin adının Aysin Uğur Kezer olduğunu belirterek, bu paylaşımlardan, zamanla da sayfamdan izlediğini söylemişti.

Adını söylediği Aysin Uğur Kezer, çok akıllı, donanımlı, düzgün kişiliği olan, şiir, öykü, radyo oyunları gibi alanlarda çok sayıda ürün vermiş seçkin kadın yazarlarımızdan biri.

Sevgili Mustafa Aslan ışıklar içinde uyu. Sevenlerine sabırlar dileriz. Seni unutmayacağız.