PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, Suriye Kürdistan'ı (Rojava), Suriye ve demokratik çözüm sürecini Özgür Gündem gazetesinden Zana Kaya ve Serdar Engin'e değerlendirdi.

Esad yönetiminin son dönemde Rojava’ya yönelik artan saldırılarının Türkiye’deki çözüm süreciyle ilişkisi var mı?

- Suriye yönetimi, bizim Özgür Suriye Ordusu’nun yanında yer alabileceğimizi düşünerek saldırılarını artırmış olabilir. Yani sanki pozisyon değiştirdik, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)’nun (Türkiye ile ilişkisi var) yanında yer alabileceğimizi düşünerek bize karşı saldırı geliştirmiş olabileceğini ifade ettik. Yoksa biz Türkiye’deki gelişmelerle direkt bağlantısı olduğunu ifade etmedik. Ama bu süreçte, bu saldırıların gelişmesi de dikkat çekmekte. Ancak gözle görülen bazı şeyler var özellikle Kürt mahallelerinde. Kürt mahallelerinde ÖSO’ya bağlı bazı Kürk birlikleri var. Biz bunlarla çatışmak istemedik. Bunlarla yan yana oturmak, bir anlaşma gibi bir şey yaptık; “Siz Kürtlere saldırmayın, biz de size saldırmıyoruz” gibi bazı yerel anlaşmalarımız oldu. Baas rejimi bundan rahatsız olmuş. Bu sebepleri de ekleyince bu süreçten rahatsız olmuş olabilirler. Böyle vahşice saldırmalarına başka bir anlam veremiyoruz. Şêx Maqsûd’da, Eşrefiye’de bu boyutta bir saldırının olması, böyle tanklarla, toplarla, uçaklarla kalkıp vurması bu mahalleleri boşaltmak istiyormuş gibi bir izlenim verdi bize.

Türkiye’deki barış süreci sizi nasıl etkiler?

- Gerçekten barış olursa ve Türkiye Kürtleri kabul ederse, Ortadoğu’da büyük bir değişiklik olur. En azından Batı Kürdistan için bizimle ilişki kurmak istemeyen ve anayasal olarak tanımaya yanaşmayan muhalefetin artık bir gerekçesi kalmaz. Artık Türklere şunu diyebilirler: Sen kendi Kürt’ünü tanıyorsun da biz niye Kürt nüfusunu kabul etmeyelim! O zaman çok büyük değişiklikler olur ve biz kendi içimizde anlaşabiliriz yani Suriye muhalefeti olarak Kürtler, Araplar anlaşabiliriz. Bu açıdan da muhakkak ki etkisi çok büyük olur.

Suriye’de yaşanan savaş Rojava’ya doğru kaymakta, buna ilişkin ne düşünüyorsunuz?

- Evet savaş yavaş yavaş bizim tarafa kayıyor. Muhalefet de sanki tampon bölge oluşturma çabasında. Onu destekleyen dış güçler de bazı yerleri tampon bölge olarak düşünüyor. Onun için sanki Kürtleri etkilemek istiyorlar. Halep ve bazı yerlerdeki Kürt bölgelerini tampon bölge için uygun görmüş olabilirler. Onun için de bölgelerimize kaymaya çalışıyorlar. Biz de savunuyoruz. Biz Kürtlerin yaşadığı yerleri savaş alanına çevirmek istemiyoruz. Bunun için de muhakkak direneceğiz.

Rojava’ya uluslararası bir yardım geliyor mu?

- Bize gelen yardımların hepsi Kürtlerden geliyor. Bizden başka kimse bize yardım etmiyor. Bir tek Kürt halkı bize yardım ediyor. Onun dışında bize kimse yardım etmiyor. Avrupa’dan gelen yardımlar da oradaki Kürtlerimizden geliyor. Uluslararası kuruluşlardan, oradan buradan Kürtler dışındaki güçlerden bize gelen bir yardım yok. Onun için biz kendi kendimizi idare etmeye çalışıyoruz.

Rojava’daki çete olduğu söylenen gruplar hakkında ne söyleyebilirsiniz?

- Yani bu bizim hastalığımızdır. Bazı Kürtler çıkıyor karşı güçlerle işbirliği içine giriyor; örneğin Selahattin Bedrettin. Ancak Kürtlerin tabanında yer bulamıyor; şurada bir kişi, burada beş kişi, halk arasında güçlü bir yapıları yok. Bunların çoğu Halep’teki saldırıların içindeydiler; bu Selahattin Eyubi Tugayı içinde de birkaç kişi vardı, birkaçı öldürüldü, birkaçı kalmış. Bir de Xalid Heyani var; tam bir çetedir. Bu zaten başından beri vardı. Bunlar zayıflık gördükleri yerlerde veya işbirlikçi buldukları yerlerde faaliyet yürütüyor. Yoksa Kürtlerde bir tabanı yok. Bu Xalid Heyani de bir kaçırma olayında ortaya çıkmıştı; YPG muhakkak bunlara karşı bir tedbir alıyor. Suriye içinde kim silah alıp yol kesiyorsa kendine “Özgür Suriye Ordusu’yum” diyor. Ancak bunların ne derece Özgür Ordu’ya bağlı oldukları belli değil. Sonra bu Selefi çeteler vardı, onlar Türkiye destekli, onlar daha organizedirler. Türk rejiminin desteğiyle Serêkaniyê’ye saldırmışlardı. Daha önce de Afrîn’e saldırmışlardı. YPG güçleri bunlara karşı çıkıyor, bulunduğu yerlerde kontol kuruyor. Bunlara karşı direniyor. YPG savaştadır direniyor, şehit düşüyor olabilir, ama karşı tarafta niye bunlar ölüyor. Niye böyle sebepsiz kalkıp karşı tarafla beraber halkına saldırıp öyle ölüyor. Kürtlerin bunu sorgulaması gerekiyor.

Yüksek Kürt Konseyi’nin kapsayıcılığı, diğer partilerle olan ilişkileri hangi düzeyde ve Konsey hedeflerine ulaşabildi mi?

- Evet, Yüksek Kürt Konseyi için tabi biz çok kapsamlı düşünüyorduk. Gerçekten de baştan beri özverili katılımlar sağlanmış olsaydı, en azından planladığımız kadar gerçekleşmiş olsaydı, muhakkak birçok şey yapabilecektik. Biliyorsunuz Yüksek Konsey iki meclisten oluşuyor. Biri Halk Meclisi (Batı Kürdistan Halk Meclisi), birisi de Ulusal Meclis (Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi)’inden oluşuyor. Her taraftan beş kişi katılıyor. Bizim Halk Meclisi tarafından hiçbir problem yok, herkes canla başla çalışıyor. Ancak öbür tarafta, bazı çekişmeler yaşanıyor.

Şimdiye kadar birçok şey de yapıldı. Yani, alt komiteler oluşturuldu, bu yardımlar için birçok karar alındı, güvenlik komiteleri her yerde oluşturuldu. Bizim tam istediğimiz gibi olmadı. Yine de iyidir, bu yapılanlar işliyor.

Ama şunu söylüyorum; Yüksek Kürt Konseyi bizim açımızdan bu halkın birliğidir. 7. ayın yirmi dokuzunda 1 milyon iki yüz bin kişi çıkıp Yüksek Kürt Konseyi bizim temsilcimizdir dedi. Konsey, Batı Kürdistan’daki Kürt halkının birliğini temsil ediyor. Onun için biz bunu muhakkak koruyacağız.

Halep’te kimyasal silahların kullanımı ile ilgili iddialara ilişkin bir bilgiye ulaştınız mı?

- Şimdi gerçek şöyle; Kürt mahallesinde bir Arap ailenin evinde gece saat 3-4’te bir patlama oluyor ve orda ev sakinlerinden üç kişi yaşamını yitiriyor. Bir-iki kişi zehirleniyor. Onlar da yardıma koşanlardır. Ve bunların belirtileri siyanür belirtileridir, gaz olarak evden çıkmış. Kimyasal bir madde olduğu ve siyanür olduğu kesinlik kazanıyor. Ama nasıl meydana geldi, kimler ve kimin tarafından atıldığını bilmiyoruz. Sorguluyoruz, henüz bir sonuca varmış değiliz.

MUHALEFET KÜRTLERİ TANIMAMAKTA ISRARLI

Suriye muhalefeti ile herhangi bir görüşmeniz var mı?

- Suriye koalisyonu olduktan sonra (Daha önce biliyorsunuz, Suriye Ulusal Konyesi’ydi ve O, Türkiye’de kurulmuştu. Türkiye’nin etkisindeydi. Türkiye’den izin almadan hiçbir şey yapamazdı. Hatta Kürtlerin hakkını tanımaması da Türk rejiminin hatırı içindi.) Şimdi ise Katar’da bir koalisyon oluşturuldu. Ancak bu da Türkiye’nin etkisinden kurtulamadı. Muaz Hatip ile Katar’da görüştüm, baş başa konuşma fırsatımız oldu. Ona da açıkça söyledim: “Siz Türkiye’nin etkisinden kendinizi kurtarırsanız sizinle anlaşabiliriz.” Kendisi de aynı noktaya işaret etti. “Bizdeki bazı gruplar sanki Türkiye’nin etkisindeymiş gibi Kürtleri tanımamak ve Kürtlerle alışverişte bulunmama yanlısı. Kürtleri kullanmak isteyen var. Kendilerine göre olan Kürtleri kabul ederler. Ancak bunları değil, biz Kürtlerin Yüksek Konseyi’ni istiyoruz” dedi. Bunu kabul ederlerse biz de koalisyonda olmak isteriz. Bu koalisyonda herkesin çabaları var. Biz Avrupa ve Amerika ile diyaloglara açığız. Avrupa ve ABD ise SMDK’nin 11 muhalefetin temsilcisi olmasını istiyor. Bunu temsil edebilmeleri için de Kürtleri kapsamak zorundalar. Eğer Kürtlerin realitesini tanıyorlarsa, Kürtlerin varlığını anayasal olarak, onun demokratik haklarını Suriye içinde kabul ederlerse, biz de katılmaya hazırız tabi. Yani problem bizimle ilgili değil, onlarla ilgilidir.

Muhalefet Kürtleri tanımamakta ısrar mı ediyor?

- Şimdiye kadar öyle.