PYD Eş Başkanı Salih Müslim, Suriye’deki gelişmeleri ve Rakka operasyonuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Suriye’de Kürtler için en büyük tehlikenin Türkiye olduğunu savunan Müslim, Türkiye’nin IŞİD’i kurmak için Rakka operasyonuna dahil olmak istediğini iddia etti.

Müslim, “Bizim için en büyük tehlike Türkiye’dir. Türkiye’nin Kürt fobisi tehlikelidir. Türk hükümeti giderek yalnızlaşıyor ve yalnızlaştıkça saldırgan bir politika izliyor. Bizi düşman olarak görüyorlar. Biz Türkiye’nin bu tavrını uluslararası ilgili güçlerle de paylaştık. DAİŞ ile ilişkileri de biliniyor. Hatta Türkiye DAİŞ’le mücadele adı atlında DAİŞ’ı kurtarmak için Rakka’ya gelmek istiyor” ifadelerini kullandı.

Salih Müslim ANF’den Amed Dicle’nin sorularını yanıtladı.

*Rakka’dan sonra Suriye’de nasıl bir sayfa açılacak?

DAİŞ’in Rakka’dan çıkarılması iki açıdan önemli. Bir; bölgemizin yani Rojava’daki halklarımızın güvenliği için önemlidir. Düşman halkımızın burnunun dibinden sökülüp atılacaktır. Halklar güvenlik açısından rahatlayacak. Savaş sınırlarımızdan uzaklaştırılacaktır. İkinci önemli gelişme ise, Rakka halkının kendisi için yaşanacaktır. Rakka halkı bu barbarlardan kurtulacak ve kendi yaşamını örgütleyecektir. Demokratik federal sistemimiz daha geniş bir zemine yayılacak. Rakka halkı isterse bu sisteme dahil olacaktır. Rakka ve çevresinde kurtarılan çok sayıda köy ve kasabada yaşayan halkın bu Federal sistemi benimsediğine ve katıldığına tanık oluyoruz.

*Rakka halkı bu operasyona ne oranda katılabiliyor?

Şu an cephede savaşan ve Rakka’yı kurtarmak için mevzilerde bulunan savaşçıların yüzde 75’e yakını Rakka halkı ve o bölgedeki insanlardan oluşuyor. Operasyon bizzat yerel güçlerin katılımıyla gerçekleşiyor.

*Peki Rakka kurtarıldıktan sonra ne olacak? DAİŞ bitecek mi?

Hayır DAİŞ bitmez ama DAİŞ’le mücadelenin şekli değişir. Ölümcül bir darbe alır ama başka bir şekle girer.

*Nasıl?

Şimdi şehirlerde yerleşik ve toplu halde kalıyorlar. Rakka’dan sonra dağılacaklar, daha çok kırsal kesimlerde ve küçük birimler şeklinde kalırlar. Bu mücadele 2-3 yıl sürebilir.

*Yani tehlike olarak kalmaya devam eder diyorsunuz?

Evet, tehlike olur ama sadece bizim için değil. Bu bölgenin istikrarsızlığı için tehlike olmayı sürdürürler. Çünkü DAİŞ’in zihniyetini taşıyan başka yapılar da var. Örneğin; Türkiye’nin desteklediği grupların içinde DAİŞ zihniyetinde olanlar var. Aynı ideolojik zemine dayanıyorlar. Onun için Rakka ve hatta Musul’un kurtarılması önemli olur ama DAİŞ’in bitmesi anlamına gelmez. Mücadelenin yeni bir formatla devam etmesine yol açar.

*Rakka’nın kurtarılması Suriye’de yaşanan sorunların çözümüne yol açar mı?

Hayır, hayır. Suriye meselesi daha devam edecek. Daha İdlib var. Diyelim ki DAİŞ Rakka ve Derazor’dan çıkarıldı. Peki diğer bölgeler? Suriye’nin en verimli bölgelerinde Nusra var, diğer gruplar var. Bunlar hepsi El Kaide türevi yapılar. İdlib ve çevresindeki bölgede savaş daha çetin olacak, coğrafyası dağlıktır ve bu gruplar buraya yerleşmiş bulunuyor. Ayrıca Türkiye sınırına daha da yakındır. Bu grupların yerleştiği yerler dağlıktır ve İskenderun’a kadar manevra alanları bulunuyor.

Rakka operasyonu uluslararası güçlerle ilişkilerinize nasıl bir etkide bulunacaktır?

Bizim uluslararası güçlerle ilişkilerimiz çıkarlara dayalıdır. Biz farklı güçler tarafından oluşturulmuş değiliz, bağımsızız kendi öz gücümüze dayanıyoruz. Nasıl ki ABD, Rusya kendi çıkarları için Ortadoğu’ya gelmişse, bizimde Kürt halkı olarak çıkarlarımız ve hedeflerimiz var. Bizim bu güçlerle ilişkimiz DAİŞ terörüne karşı mücadele çerçevesindedir. DAİŞ bizim de düşmanımız onların da düşmanıdır. Bu temelde ilişkilerimiz gelişti ve devam ediyor. Karşılıklı olarak verdiğimiz sözler tutulmuş, herhangi bir sorun yaşanmamıştır. Ama biz bu ilişkilerimize siyasal boyut kazandırmak ve geliştirmek istiyoruz. Bu güçlerin de ilişkilerini geliştirmek istediklerini tahmin ediyorum.

Biz bölgede teröre karşı her anlamda en etkili gücüz. Bir gücüz ve kendi kararlarımızı kendimiz alıyoruz. Terörle mücadelede bizim kadar etkili bir güç olmadığını onlar da görüyor ve biliyor. Artık bu ilişkilerin ne oranda gelişeceğine dair kararı verecek olan onlardır. Karşılıklı görüşmelerimiz sürüyor.

*Peki karşılıklı olarak hangi siyasal zemin üzerinde bir uzlaşma gerekiyor?

Bizim Demokratik Federal Suriye projemiz var. Projemiz Suriye’yi Demokratikleştirmeyi hedefliyor. Onlar da ‘Demokratik Suriye’ istiyoruz diyorlar. Söylemde de olsa Suriye’nin parçalanmasını istemediklerini belirtiyorlar. Biz de Suriye’nin bölünmesini istemiyoruz zaten. Biz Suriye’nin bir parçası olarak kalmak istiyoruz. Bu noktada ilgili uluslararası güçlerle aynı zeminde bulunuyoruz. Ama her durumda biz kendi projemizin hayat bulması için çalışmaya devam edeceğiz. Yarın belki diğer güçlerle uzlaşma sağlayamadılar ve farklı bir durum ortaya çıkar. Mesele sadece bizim Suriye’nin bölünmesini istemememiz değil. Farklı dinamikler var ve bir uzlaşı ortaya çıkmayabilir. Biz bu duruma da hazırlıklı olacağız. Her durumda da ilişkilerimizin kalıcı olmasını ve derinleşmesini istiyoruz. Bu ilişkiler belirttiğim gibi karşılıklı çıkarlar temelindedir ve öyle olacaktır.

*Rakka’dan sonra ilişkilerinizin siyasi formata girmesine dair işaretler var mı?

Evet, var. Fakat yazılı bir anlaşmamız yoktur. ABD ve diğer güçlerin daha geniş bölgesel hedefleri var. Mesele sadece Suriye veya Kürdistan değil. ABD-Rusya, NATO, Türkiye ile ilişkiler, Ukrayna vb. birçok sorun var. Onlar için durum daha karmaşık. İleride ya Türkiye ya NATO ikilemi yaşayabilirler. Çünkü NATO onlar için önemli. Türkiye ile çıkarlarından dolayı istedikleri halde bizimle ilişkileri kesebilirler. Biz bunun da farkındayız. Fakat şimdiden ne yapacaklarını bilemiyoruz. Ama biz ilişkilerimizin karşılıklı çıkarlar temelinde sürmesini istiyoruz. Fakat kimsenin hizmetçisi değiliz, olmayız da. Kendi çıkarlarımıza göre hareket ediyoruz, edeceğiz. İlişkilerimizin de bu şekilde sürmesinden yanayız.

*Minbic çevresinde neler oluyor? Orada Rusya ve ABD askerleri de bulunuyor. Rusya ile bir anlaşma yapıldı?

Evet, Rusya ile Minbic Askeri Meclisi arasında anlaşma yapıldı. Bu anlaşmanın muhatabı doğrudan rejim değil. Muhatap Rusya’dır. Rusya ile yapılan bu anlaşma sonucu 6 köye rejim askerleri yerleştirildi.

*Erdoğan ‘saldıracağız’ diyor. Rusya var, ABD var, orada tam olarak nasıl bir pozisyon var?

Orada rejim ile Rusya birlikte hareket ediyorlar. Minbic Askeri Meclisi ile ABD askerleri birlikte hareket ediyorlar. ABD ile Rusya’nın da orada ilişkileri var. Kimse kimseye karışmıyor demek ki birbirilerini anlıyorlar! ABD ve Rusya’nın burada bir anlaşmaları var diye düşünüyorum.

*Nasıl bir anlaşma?

Türkiye’nin oradaki varlığı konusunda ABD ve Rusya’nın anlaşmış olabileceğini düşünüyorum. Önümüzdeki süreçte Rusya ile ABD, Türkiye’ye ‘Suriye’den çık, elini buradan çek’ diyebilirler. Her iki güç Türkiye’nin Suriye’deki varlığına karşı çıkabilirler diye düşünüyorum.

*Ne zaman nasıl? Hangi durumda Türkiye’ye karşı bu tavır konulabilir?

ABD de Rusya da Türkiye’nin şuan orada yaptıklarını görüyorlar. Türkiye Şehba’da işgalci konumdadır. Halka saldırıyor. Saldırgan bir politika yürütüyor. ABD ile Rusya, Türkiye’ye ‘sen buradan çık Suriye halkı kendi kendini yönetsin’ diyebilir. Türkiye DAİŞ’e karşı mücadele adı altında oraya geldi ama şimdi DAİŞ yok. Suriye rejimi de yok. O zaman Türkiye burada işgalci konumdadır. Burayı yönetmesi gereken Suriyeli dinamiklerdir, Türkiye değil. Türkiye’nin şu anda Suriye’deki konumu uluslararası arenada kabul görülmüyor. Dolaysıyla Rusya ve ABD’nin tavır alması yüksek ihtimaldir.

*Rusya ile ilişkileriniz ne durumda? Rusya ile Türkiye’nin ilişkilerinin düzelmesi size nasıl yansıdı?

Bizim ilişkilerimiz eskisi gibi devam etti, ediyor. Moskova büromuz faaliyetlerini sürdürüyor. İlişkilerimizde bir değişiklik yaşanmadı. Rusya’nın bize yaklaşımı değişmedi. Birbirimize verdiğimiz sözler karşılıklı olarak tutulmuş, gerekleri yerine getirilmiştir.

Rusya bizi tanıyor, biliyor. Önerdiğimiz federal sistemi de biliyorlar. Bu projemizi kendileriyle konuştuk. Bize karşı değiller ama aramızda yazılı bir anlaşma yok. Rusya, Suriye’nin geleceğini Suriyeliler belirleyecek, kararı sizler vereceksiniz diyor. İlişkilerimiz bu eksende eskisi gibi sürüyor.

*Moskova’nın sizinle Şam arasında arabuluculuk yaptığı da açıklanmıştı?

Evet bizimle rejim arasında arabuluculuk yaptı. Mesele şu; bizim meselemiz rejimin kalıp kalmaması değil bizim meselemiz demokrasidir. Eğer demokratikleşme olacaksa, federal sistem gelişecekse zaten bu rejim de kalmamış olacak.

*Siz Şam yönetimiyle aynı masada oturdunuz mu?

Hayır, biz Ruslara söyledik Ruslar onlara iletti. Rusya arabuluculuk yaptı. Humeymim’deki görüşmelerin formatı da böyleydi. Rusya taraflarla ayrı ayrı konuşarak talepleri muhataplara aktardı. Ama aralarında Tev-Dem’in de olduğu 19 Kürt örgütünün katıldığı bir toplantı gerçekleşti. Bir sonuç alınmadı. Mevcut rejim henüz bizi kabul edecek zihniyette değil. Zihniyeti eskisi gibidir, kendini değiştirmiş değil. Zihniyetleri Türkiye ve İran’ın zihniyeti ile aynı. Kürtlerin varlığını kabul etmiyorlar. Bu rejimle, bu zihniyetle yaşamamız mümkün değil.

*Efrîn çevresinde neler oluyor. Bir yandan Türkiye’nin saldırıları var, diğer yandan Rusya ile bir anlaşma sağlandı?

Efrîn’e yönelik saldırıları hiç durmadı. Türkiye’ye bağlı çetelerin saldırısı sürüyor. Çatışmalar yaşandı, şehitlerimiz oldu. Türkiye sınırdan da saldırılarını sürdürüyor.

*Peki Rusya hangi amaçla Efrîn’e geldi?

Bazıları Rusya’nın Kürtleri savunmak için Efrîn’e geldiğini söylüyor. Öyle değil. Mesele başkadır. Cilvegöz Sınır Kapısı Efrîn’in Cinderes ilçesine yakındır. Bu kapı ve çevresi, yine aynı bölgede bulunan Etme kampı çete gruplarının geçiş noktasıdır. Etme kampı El Nusra’nın eğitim merkezi konumundadır. Burada çok farklı gruplar bulunuyor bazen kendi aralarında çatışıyorlar, patlamalar, ölümler oluyor. Burası bizim bölgelere yakındır. Rusya, bu gruplarla mücadele etmek istiyor ama mücadele etmesi için coğrafik olarak konumlanacağı başka bir yer yok. Halep’ten veya güneyden gelemiyorlar.

Rusya, terörizmle mücadele kapsamında Efrîn’e gelmiş bulunuyor. Bu gruplar bize de saldırıyorlar. Bizde bu grupların buradan temizlenmesini istiyoruz. Bu anlaşma çerçevesinde Rusya oraya gelmiş bulunuyorlar.

*Sizin için en büyük tehlike nedir?

Bizim için en büyük tehlike Türkiye’dir. Türkiye’nin Kürt fobisi tehlikelidir. Türk hükümeti giderek yalnızlaşıyor ve yalnızlaştıkça saldırgan bir politika izliyor. Bizi düşman olarak görüyorlar. Biz Türkiye’nin bu tavrını uluslararası ilgili güçlerle de paylaştık. DAİŞ ile ilişkileri de biliniyor. Hatta Türkiye DAİŞ’le mücadele adı atlında DAİŞ’ı kurtarmak için Rakka’ya gelmek istiyor. Bu politikası da herkes tarafından görülüyor ve kabul edilmiyor. Türkiye’ye ilişkin başından itibaren söylediklerimizin tümü gerçekleşiyor. Muhataplarımızın tümü de artık bu gerçeğin farkında.