Gazeteci- yazar Murat Yetkin, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden'ın 14 Haziran NATO Zirvesi sırasında yapacağı ilk yüz yüze görüşmeye dair değerlendirmelerde bulundu.

Murat Yetkin, "Biden nasıl G7, NATO, AB zirveleri ve nihayet Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin görüşmesiyle 10-16 Haziran Avrupa seferiyle Batı’nın liderliğini yeniden ele almak istiyorsa, Erdoğan da 13-14 Haziran Brüksel seferiyle Türkiye’nin Batıyla ilişkilerini yeniden tanımlamak istiyor. Ve kendi yönetimindeki Türkiye’nin diye eklemek gerekiyor." görüşünü savundu.

Yetkin, "Erdoğan Türkiye’nin, kendi idaresindeki Türkiye’nin batıyla ilişkilerinin yeniden tanımlamasını beklerken Türkiye’de tek adam idaresine dönüşen ve ekonomiyi daha da kırılgan hale getiren yönetim sisteminin ve demokratik hak ve özgürlüklerdeki gerilemenin de sürdürülebilir olmadığını görmeli" değerlendirmesini yaptı.

Yetkin yazısında, "Gerçekçi beklenti Türkiye ve ABD arasındaki en önemli iki sorunda S400 ve Suriye/PKK-YPG konusunda çelişkileri kaşımayacak bir dengeye bulunması, diğer konuların önünün açılması olacaktır" düşüncesini dile getirdi.

Yetkin şu ifadeleri kullandı:

"Tabii işin başka boyutu da var. Erdoğan dış politikada yüksek riskli bu hamleleri yaparken, içeride 2000’lerin başında AB ile uyum çerçevesinde muhalefetteki CHP ile birlikte attığı demokratikleşme adımlarının ciddi bir kısmını geri aldı. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı alanında, hak ve özgürlükler alanında, basın, ifade ve örgütlenme özgürlüğü alanlarındaki gerileme ve derin NATO çelişkisine rağmen Rusya yakınlaşma Erdoğan’ın Batıda “otoriter” lider, “Sultan” gibi damgalar yemesine yol açtı.

Erdoğan, askeri hamlelerin uluslararası politikada yeni ve yeniden bir yer tutmasını sağlarken, siyaseten de kendisinin “olduğu gibi” kabul edilmesine yol açmasını umuyor. Bu o kadar kolay olmayacak gibi. Bunu ABD ve AB’nin Türkiye’de demokrasi ve insan hakları meselelerine ilgi sınırlarının şimdiye dek hep askeri ve ticari çıkarlarla çizilmiş olması ikiyüzlülüğüne ve otoriterliğin dünya çapında yükselişine rağmen söylüyorum.

Erdoğan Türkiye’nin, kendi idaresindeki Türkiye’nin batıyla ilişkilerinin yeniden tanımlamasını beklerken Türkiye’de tek adam idaresine dönüşen ve ekonomiyi daha da kırılgan hale getiren yönetim sisteminin ve demokratik hak ve özgürlüklerdeki gerilemenin de sürdürülebilir olmadığını görmeli. Batıyla ilişkileri artık sadece askeri zeminde sürdürmenin mümkün olmadığını da."