Söylenmesi gereken onca söz varken bunlardan sakınılması, söyleniyormuş gibi yapılıp gerçeklerin bir türlü topluma anlatılmaması, kavratılmaması garip görünüyor.

Bu savdan tabii ki kimi küçük, toplumla ilişkisi sınırlı sol-sosyalist güçleri hariç tutuyorum. Onlar her türlü riske rağmen gerçekleri ifade etmenin yollarını arıyorlar ve bedellerini de ödüyorlar.

CHP ve İyi Parti gibi düzen içi muhalefetin yanı sıra düzen dışı muhalefetin ana ve büyük öznesi HDP de gerçeklere mesafeli kanımca.

Siyasetçiler de tıpkı bilim insanları, farklı dallarda uzmanlık yapanlar gibi devletin yönetimine ilişkin bilgilerini derinleştirmiş, çözüm teorilerini geliştirmiş kişilerdir ve alanlarında belirli bir uzmanlık derecesine erişmişlerdir.

Her uzman gibi onlardan beklenen de gerçekleri ve gerçek çözüm yollarını sunmalarıdır.

Yalan üzerine siyaset yapan iktidarı bir yana bırakalım. Ama madem muhalif cephedeler ve yaşananlara karşılar neden onca yalana karşı gerçekleri söylemekten başka çıkışları olmayan CHP, İyi Parti, Saadet ve diğer düzen içi muhalif partiler ve hatta HDP gibi ilerici, bozuk düzen karşı bir parti bile kendisini gerçeklerden uzak tutuyor.

Nasıl mı?

Neden bugün toplumun önemli bir kesimine 17-25 Aralık 2013’te açığa çıkan yolsuzluk olaylarını kavratamadık diye kendimize sormamız gerekmiyor mu? Bu günlerin yolsuzluk haftası ilan edildiği, en azından hafta içine girdiğimizde yaşananların anlatıldığı dönem ancak birkaç yıl dayanabildi. Kümeste tavukları çalarken yakalanan hırsız misali tarihimizin en büyük yolsuzluk, hırsızlık, haraç olaylarına imza atanlar hem hukuken hem de siyaseten hesap vermekten sıyırmış görünüyorlar.

Peki neden devletin Suriye ve Irak’taki gerici güçlere verdiği uluslararası hukuka aykırı destekten tek ses edilmez.

Maliyetinin birkaç katı fiyata mal olan köprülere, yollara verilen paraların sadece şirketlere gitmesinin mümkün olmadığı, iktidardaki siyasetçilerin de bunlardan sebeplendikleri yeterince anlatılmıyor.

Yargının birebir iktidara bağlı hale geldiği, tahliye, tutuklama kararlarının, hükümlerin mahkeme salonlarının dışında hazırlandığı, bunun bütün sistemi çürüttüğü neden topluma gösterilmiyor.

Aslında bütün bunlara değiniliyor. Hak yememek lazım. Ancak sadece değinilip geçiliyor. Polemikler, laf geçirmeler, iktidarı rahatsız etmeyecek ölçüde gelip geçen dönemlik sözlerle anlatılıyor. Ancak halkın iktidarı destekleyen önemli bir çoğunluğu bu bilinçten, bilgiden hala yoksun.

Neden bu iktidar bir çırpıda sayacağımız sayısız yalanlarına rağmen yalancılıkla, güvenmezlikle damgalanmıyor. Onların yalancı, güvenilmez oldukları da bir gerçek değil mi? Hala onlardan nasıl iyi niyet, aklıselim bekleniyor.

Saçma sapan lafları bir araya getirip bağırıp çağıran, samimiyetsiz, dün söylediğinin tam tersini aynı hiddet ve şiddetle savunabilen Bahçeli’nin nasıl bir siyasi kişilik olduğu kendi kitlesinin de sorgulayabileceği bir şekilde neden anlatılmaz. Hala onunla yapılabilecek bir şeyler mi olduğu düşünülüyor yoksa? Yazık öyleyse.

İnsanlar kaçırılıyor, neden sesler yükselmiyor. Hesap sorulmuyor, soruşturmalar takip edilmiyor. İnsanların aylarca kaybedilmesi ve sonra birden ortaya çıkıp gözaltına alınmaları, tutuklanmaları nasıl bir şey? Sadece Gergerlioğlu ile bir yere varabilmek mümkün mü? Hadi şimdi onu da içeri aldıklarında ne yapacağız.

CHP ve diğer düzen partilerinin gerçeklerden uzak durmalarının nedeni halkı işin içine fazla dahil etmeden, devletin gücünü sivil toplum karşısında çok fazla sınırlamadan AKP’den kurtulmak istemeleri.

Bu anlayışın sakatlığını bir yana bırakalım halkı arkaya almadan ordu dahil bürokrasiyi tamamen ele geçirmiş anlayışı iktidardan indirmek nasıl mümkün olacak? Büyük yolsuzlukları nedeniyle iktidarı ne olursa olsun ellerinde tutmak isteyen bu dinci faşizmin örgütlediği sivil faşist gruplar, misyonlar biçtiği mafya grupları, herhangi bir gerekçe ile seçimler dahil demokratik kurumların askıya alınması, gerekirse kendini destekleyecek askeri darbe dahil her türlü araçla Naziler gibi iktidarı çok daha uzun süre ellerine geçirecekleri açık değil mi?

HDP de gerçekleri bangır bangır söylersek tekrar müzakere masasına dönemeyiz mantığıyla çözüm masasının yeniden kurulması talepleri dışında güçlü politikalar üretemiyor.

Farkındayız gerçeklerin anlatılması büyük riskleri barındırıyor. Bu yüzden binlerce insan hapishanelerde tutuluyor. Bu da bir gerçek.

Bütün bunlara rağmen samimi, açık politika yapmanın yollarını bulmalıyız. Meclis, basın yayın, sosyal medya, mitingler, basın açıklamaları, grevler, direnişler mutlaka yer alınması gereken alanlar.

Öyle bir dönemdeyiz ki en basit yasal faaliyetler, politik kampanyalar da iktidar için hiç olmadığı kadar tehlikeli bir hale geldi. O halde siyasetin vitrininde olmayanlar kimi zaman sözlerini kendilerine zarar vermeden söylemenin yollarını da bulmalı. Kamusal alandaki duvarlar, bildiriler, broşürler, pankartlar, güvenli sosyal medya adresleri yeniden düşünülmesi gereken klasik ve yeni araçlar olmalı.

Toplumun yarıdan fazlasının sistemden nefret ettiği bir dönemde işimiz eskisine göre bir anlamıyla daha kolaylaşmış durumda. Propaganda karşılığını rahatlıkla bulabilir.

Muhalefetin kendisini bile şaşırtan, Gare katliamında gerçeklerin peşinden giden, gerçek sorumluları işaret eden politikası, iktidar sahiplerini allak bullak etti. Bir fiyaskodan siyasi kazanç çıkarma girişimleri başarısızlığa uğradı. Kendilerini kaybetmesi bundan. Çünkü gerçek devrimcidir, yıkıcı ve yol açıcıdır. Gerçeklerin iktidarlarını sarstığını gördüler.

Aynı politikayı bütün alanlarda sürdürmek, gerçekleri anlatmak bütün muhalefete kazandıracaktır. Muhalefet bu noktada dinci faşizmle, samimiyetsiz, çıkarcı, halkı kandırmaya ve yalanlara dayanan siyasetle arasına net mesafe koymalı. Orta yol, AKP ile birlikte hareket edilebilecek hiçbir mevzi kalmadı. Ya dini kullanan faşizme karşı olunacak yahut da MHP gibi ona iltihakla ya da sahadan atılmakla diskalifiye olunacak.

Gerçekleri bütün yönleri ile açıklamaya yönelik siyaset muhalefeti hem nicelik hem de nitelik açısından ileriye taşıyacaktır.

İktidarın tehdit, hakaretlerle karışık şiddeti karşısında geri adım attığımızda, halkın zenginliklerini çalanlardan, hapishaneleri düşünce suçluları ile dolduranlardan, Kürt sorununda çözüm deyip şehirleri yıkanlardan hala hakkaniyet, anlayış, yeni çözüm süreçleri beklediğimizde hem topluma yanlış bir bilinç vermiş oluruz, hem de iktidarın gerçekleri gizleme politikasına destek olup, onların yıllarca daha tepemizde kalmalarına yol açarız.