AKP İktidarının bir takım siyasal hesaplarla planlanarak yapıldığı iyice anlaşılan Gare operasyonu muhalefetin gözünü açtı dersek sanırım doğru söylemiş oluruz. Gare operasyonu ekonomik ve politik olarak tam manasıyla büyük sıkışma yaşayan iktidarı adeta bozguna uğratmış durumda. İşte bu bozgun argümanlarından biri de muhalefetin bu konudaki tavrı olmuştur.

CHP'siyle, İYİ Parti'siyle, Saadet Partisi'yle (zaten HDP'yi telaffuz etmeye gerek bile yok. Zira HDP gerek ulusal ve gerekse uluslararası konularda her zaman en doğru ve en mantıklı tutumu alan muhalefet partisi olmuştur. O yüzdendir ki, HDP'ye kapatma dahil her türlü baskı bir an olsun ertelenmiyor) tüm muhalefet partileri iktidarın çizdiği alanın dışında durup, Gare operasyonunda ''yerli ve milli'' bir muhalefet duruşunu sergilemedi. Örneğin Kılıçdaroğlu'nun çok ciddi eleştirilerle, ''şehitlerin sorumlusu Erdoğan'dır'' sözleri ve Meral Akşener'in de bu manada özü itibariyle milliyetçilik çağrıştırsa da çok ciddi çıkışları oldu. Dolayısıyla kamuoyu şaşırdı. En çok da iktidar şaşırdı. Zira muhalefetten bu tavır beklenmiyordu. En azından bu konuda. Açıkçası oyun bozuculuk yaptı muhalefet!

İktidar 13 rehinenin katledilmesiyle ortaya çıkan faturayı muhalefetle paylaşmak istemişti. Şimdiye kadar hep öyle olmamış mıydı? İktidar böylesi lüksle epey şımarmıştı. Bu rehavete kendini iyi kaptırmıştı.

İktidar muhalefetle şimdiye kadar hep oynadı. En son bu Gare operasyonu konusunda kör gözüne parmağım misali, o kadar abartılı bir şekilde taktik izledi ki iktidar, belki de muhalefeti doğru tutum almaya iktidar çekti.

Tarihin ironisi mi desem, ilahi komedya mı desem!

Öyle ya, rehin alınan 13 kişi sağ kurtarılsaydılar müjdeler verilecekti. Katledildiklerine göre ortaya çıkan fatura muhalefetle paylaşılmalı, muhalefet diğer konularda olduğu gibi iktidarın yanında milli ve yerli duruş sergilemeliydi. Böylece sorunsuz iktidar devam edecek...

Sınırsız yetki, sınırsız sorumsuzluk !

Yukarıda iktidarın muhalefetle oynadığını yazmıştım. Gare operasyonunda iktidar, kantarın topuzunu o kadar kaçırdı ki, açıkça muhalefetten ''bu konu siyaset dışıdır, milli meseledir, hep birlikte bayrağın altında hizaya durmalıyız. Yerli ve milli duruş bunu gerektirir'' mealindeki beklentisi, muhalefetin ilk defa bu kadar doğru, net ve dirayetli bir şekildeki tavrıyla karşılaştı.

Doğrusu muhalefet bu şaşırtıcı hamleyi çok daha önceleri yapmalıydı.

Hangisini sayalım:

Yenikapı mitingi, 17 Nisan 2017 referandumunda üç milyona yakın geçersiz oyların geçerli olarak sayılması, Afrin, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Fransa, 19 Mayıs 2020 Samsun töreni, Ermenistan - Azerbaycan savası konularında da Gare operasyonu sonrası olduğu gibi sorgulayıcı, gerçek muhalif tutumu gösterebilmeliydi.

Muhalefet Gare operasyonu konusunda sadece iktidarın istediği gibi söylem ve tavırda bulunmamakla yetinmedi. Bu konuda siyaset yapmaya başladı. Sorular sordu. Açıkça hesap sordu. Her zamanki gibi iktidarın hazırladığı yazılı bir metine ortak imza atıp, mümkünse HDP'yi hedef göstererek ''milli ve yerli'' bir duruş sergilemedi. İktidarın her zamanki gibi hazırladığı güvenlikçi, sert bir siyaset izleyip onun bu politikalarının parçası olmaya teşne bir tutum almamakla kalmadı, doğrudan bunu yapmakta olan iktidarın sorumluluğunu işaret ederek meselenin hiç de siyaset dışı olmadığını, bilakis siyasetin tam konusu olduğunu ortaya koymuş oldu.

Muhalefetin bu doğru siyasi tavrı doğal olarak milyonlarca muhalif kamuoyunda bir umut ışığı olmuştur. Umarız bu doğru duruş her konuda devam eder. Zira Erdoğan - AKP iktidarının büyük sıkışma yaşadığı, siyasal İslamcılığın küresel ölçekte derin bir iflas içinde olduğu bu tarihsel dönemeçte, bütün muhalefet cephesinin sadece basit bir yan yana gelmenin ötesine geçerek, bazı küçük ayrıntılarda takılmadan güçlü ve birleşik bir demokrasi cephesinin yaratılması her zamankinden daha elzemdir.