Ülkenin gündemi günler değil saatler içinde değişmekte. Gündeme gelen konular, ülke insanını şaşkına döndürmekte, bu yoğunluğun bulutları arasında, kimse önünü görememekte.

104 emekli Amiral imzasıyla, TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne ilişkin sözleri sonrası başlayan tartışmalara ve Deniz İkmal Komutanı Tuğamiral Mehmet Sarı'nın "takke ve cübbe" giydiği bir fotoğrafının basına yansımasına ilişkin olarak ortak bir bildiri yayımlandı.

TBMM Başkanı’nın Meclisi yönetme görevi başka, önüne gelen konuda uzmanlık alanı olsun olmasın görüş bildirmesi başka konu. Görevi, konumu kendisine böyle sınırsız bir hak kullanma yetkisi tanımamasını gerektirir.

Bildiri yayınlama girişimi birden ülkenin gündemine oturdu. Kamuoyu hemen her olayda olduğu gibi kutuplaştırılarak olayın tartışılması sağlandı.

Ülke yönetimimde bulunan AKP-MHP yönetimi kanadı bildiri girişimi karşısında büyük bir tepki sergilediler. Olay darbe yanlısı olma, darbe karşıtlığı yapma noktalarına taşındı.

Hazine’den 128 milyar dolar kaybolmuş, bunu tartışacağınıza, alın size tartışılacak bir darbe girişimi.

104 Amiralden Montrö Bildirisi" başlıklı bildiriye imza atan emekli Amiraller Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen buyrukla apar topar gözaltına alındılar. Geçmişte yakalamak istemedikleri Generalleri, aylar, yıllar süren yazışmalarla aramaya kalkarak yargı önüne getirmedikleri henüz unutulmuş değil.

Yargılamadan, suçlu olup olmadıklarını saptamadan konut ve koruma haklarının ellerinden alınması, bir hukuk devletinde görülebilecek bir iş değil. Emekli Amirallerin halkın giderlerini ödediği konutlarda oturma, korumalarla yaşama haklarının olup olmaması başka bir tartışma konusu. Bu haklar verilmişse, alınması yargı kararıyla olmak zorunda. Cumhuriyet Savcılığı kararı, bunlar için yetersiz olsa gereke.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bildiriye imza atan kişiler hakkında Türk Ceza Kanunu'nun 316/1 maddesinde yazılı "devletin güvenliğine ve anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma" suçlamasından soruşturma başlatıldığını duyurdu. AKP yetkililerinin açıklamalarında konu saptırılarak “darbe sevdalıları”, “milli iradeye karşı çıkmak” gibi kavramlara gönderme yapılıyor. Bildiriyi kınayanların demokrat, olağan görenlerin darbeci olarak nitelenmesi yeni bir kutuplaştırma çabası.

104 emekli Amiral, milli çıkarlara dayalı olarak Montrö için bir uyarıda bulunuyor. Bu insanlar geçmişte bu konularda çalışmış, bugün görevde olamayan birer yurttaş. Yurttaşların herhangi bir konuda, doğru ya da yanlış görüş bildirme hakları var. Bu ülkede hiç kimse yönetimde bulunanların eylemlerini eleştiremeyecek mi? Eleştirenlerin orantısız, mantıksız yöntemlerle tepelerine binilmesi mi gerekmekte?

Bunların da bir zamanlar, benzer yöntemlerle bu ülke insanının tepesine bindikleri unutulmuş değil. Kendi elleriyle büyütüp besledikleri bitkini meyvelerini yiyorlar. Kendi elleriyle ülke yönetimini bu ellere teslim ettiler.

Olaya nereden baksanız elinizde kalıyor. Emekli Amirallerin yönetime el koyma girişimi olma olasılığı yok. Böyle bir girişimin desteklenecek hiçbir yanı olmaz. Yönetimin bunların üzerine gidiş yöntemini destekleme tutumu da desteklenecek türden değil. Hemen ertesi gece yaka paça gözaltına alınmaları, evlerinin aranması olumlu karşılanacak tutumlar değil. Günümüz teknolojisiyle evlerinde neler olduğu, bilgisayarlarında nelerin bulunduğu, kimlerle, neler görüştükleri kolayca saptanacak işler. Bunlar yerine devletin güç gösterisi yapmaya kalkması, bu insanların çevrelerindeki saygınlığı sarsacak yöntemler kullanılması hoş değil. Hukuka uygun biçimde yargının önüne çağırılarak eylemleriyle ilgili bilgi alınabilirdi. Bu insanlar kaçmazlar, kanıtları yok etme gibi bir eylem içine giremezler.

Hazine’den 128 milyar dolar kaybolmuş, bunu tartışacağınıza, alın size tartışılacak bir darbe girişimi.

Emekli Amirallerin bildiri yayınlama özgürlükleri yok. Ayasofya Camisi imamının her konuda görüş açıklama özgürlüğü var. Hukukun bu denli yanlı uygulandığı bir ülkede demokrasiden, hukuk devletinden söz edilemez.

AKP’nin yaptıklarını beğenmeyen herkes “örgütlü kötülük yapıyor”, FETÖ’cü, PKK’li, Vatan haini, emperyalizmin uşakları, demokrasi düşmanı, Cumhuriyet düşmanı olarak suçlanmakta. Bu mantığın ülkeyi götüreceği yer yıkımla, çukura düşmekle sonuçlanır. Buna hiçbir kesimin, kişinin hakkı olmamalı.